Betül henüz yirmi dört yaşında genç bir kadındı. Büyük hayalleri vardı, bu hayalleri dünyayı daha iyi bir hale getirmekle ilgiliydi. Günün birinde yaptığı şeyler sayesinde hem kendisi huzur bulacak hem de başka insanlara huzur verecekti.
Öncelikli olan hayali tabiki her insanın istediği gibi hayatını doya doya yaşamak ve mutlu olmaktı. Ardından şehirdeki kötülükleri temizlemek istiyordu Betül. Kardeşi Baran bu güzel şehrin karanlık yüzünde kaybolmuştu. Göktuğ ailesi büyük acılar çekmişti.
Betül'ün iki kardeşi vardı. Biri yirmi iki yaşındaki kız kardeşi Buse, diğeri henüz on yedi yaşındaki erkek kardeşi Baran. Buse'yle birbirlerine benzerlerdi, ikisi de görünüş olarak annelerine çekmişti, güzeller güzeli iki kızdı onlar, ancak karakterleri tıpkı babaları gibiydi. Esprili, eğlenceli, gerektiğinde fazlasıyla ciddi ve düşünceli. Baran da annelerine benzerdi ama kızlardan farkı karakterinin de annesine çekmesiydi. Soğuk ve sert bir insandı çoğu zaman ama sevdiği insanlar için her şeyi yapabilirdi.
Olan tüm kötü şeylerden sonra Baran neyseki Betül'ün ve ailenin geri kalanının uğraşlarıyla evine dönmüştü. Kötü günleri geride bırakan aile, şimdi telaşla Buse'nin mezuniyeti için hazırlanıyordu.
Buse bağırmaya başladı. "ABLA BENİM PARFÜMÜMÜ SEN Mİ ALDIN?"
Betül'se içeriden tıpkı onun gibi bağırarak cevap verdi. "NE YAPIYIM BEN SENİN PARFÜMÜNÜ BE!"
"YA ABLA VER İŞTE ŞUN- Ha... Ha tamam burdaymış." Buse'nin sesi sona doğru iyice kısılmıştı.
Betül küpesini takmaya uğraşarak odaya girdiğinde küçük kız kardeşini süzdü. "Buse."
"Ya tamam üf burdaymış."
"Çok güzel olmuşsun." dedi Betül gülümseyerek.
Buse, az önce didişmiyorlarmış gibi "Yaaaa ablaaa." diyerek biricik ablasına sarıldı.
Betül gülüp kardeşinin başını öptükten sonra "Hadi artık annemler ağaç oldu kök saldı arabada bizi bekliyorlar." dedi Ve iki kız kardeş hızlıca evden çıkıp arabaya geçti. Beş kişilik aile tatlı bir sohbetle mezuniyet töreninin yapılacağı yere vardığında Buse diğer öğrencilerin, arkadaşlarının yanına giderken diğerleri gidip bir masaya oturdular.
Tören başladı, Göktuğ ailesi ortanca çocuğa gururla bakıyordu. Hepsi çok mutluydu, yüzlerinden bir an bile olsun gülümseme eksik olmuyordu.
Betül oturduğu yerden Buse'nin fotoğraflarını çekiyordu ki gözüne Buse'nin hemen çaprazında duran çocuk takıldı. "Yok artık..." diye mırıldandı. "Yok ya o değildir, daha neler." Hemen telefonu indirip etrafa bakınmaya başladı. Gözleri her tarafı tarıyor, o adamı arıyordu. Vücudu gerginlikten kasılmıştı. Aradığı kişiyi göreneyince rahat bir nefes verdi. "Yani Betül saçmalama sen de." diye geçirdi içinden.
Tören bittiğinde Buse nişanlısıyla beraber ailesinin yanına geldi. Babaları Osman Bey kızını öpüp çiçeğini verdikten sonra "Ooo bizim damat da gelmiş, gelmedin sandım oğlum." diyerek oğlana da sarıldı. İki adam konuşmaya başlarken ailenin geri kalanı da mutlu mutlu muhabbet ediyordu. Müzik başladığında Buse ve nişanlısı sahneye giderken Betül yine telefonunu alıp çekmeye başladı. Osman Bey de eşini dansa kaldırırken Asu Hanım hafifçe gülümseyerek, birazcık da utanarak eşinin elini tuttu ve gidip gençlere katıldılar. Şimdi Betül ve Baran kol kola girmiş oturuyor ve onları izliyordu. Daha hareketli şeyler başladığında sahne tamamen gençlere kaldı. Betül kalkıp kardeşinin yanına gitti ve dans etmeye başladı. Hepsi kahkahalar atıyor, zıplıyor, eğleniyordu. Işıklandırma müziğin hızına uygun şekilde yanıp sönüyorken Betül'ün gözüne yeniden bir silüet takıldı. Sahnedeki herkes eğlenerek dans ederken Betül donup kaldı. Yüzü saniyede iki üç defa aydındanan adama bakıyordu. Neyseki siyahlar içindeki adam ona bakmıyordu. Betül Buse'nin onu dürtmesiyle kendine geldi. Onlara gülümsedi ve konuşulan şeyler müzikten duyulmayacağı için Buse'nin kulağına yaklaşıp yüksek sesle konuştu. "Ben yoruldum siz devam edin." Buse de gülerek başını salladı ve nişanlısıyla beraber eğlenmeye devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mafyanın Işığı
ChickLitGenç bir muhabir olan Betül, kardeşi ve iyilik için verdiği savaşta mafyayı hackleyerek çok daha karmaşık bir olayın içine düşer. Tüm bunlar olurken kalbini öyle birine kaptırır ki kendimden nefret eder. - "SENİ HAPSE GÖNDERECEĞİM ANLIYOR MUSUN?" "B...