Adamın zıplamasıyla çevik hareketlerle yaratığımı geri çektim. Sağ elimi hızla klavyede kaydırdım. Hızlıca tuşlara basarken adamdan kaçmanın sevincini yaşıyordum. Ellerimi birleştirip çıtlattım. Sandalyede gerneşip ileri doğru kaydım. Ana Merkeze gelen karakterimi hareket ettirdim. Oyun çok uzamıştı. Artık bitirmenin de zamanı gelmişti. Sıkıldııım!
Derin bir nefes alıp rakibe doğru atıldım. F' ye basmamla Özel Yeteneğimi kullanıp adamı yok ettim. Beni izleyen onca oyunculardan, kullandığım programdan takdir sözleri aldım tabi bir kaç ergenden de rakibime sövenler vardı. Ah resmen gururum okşanıyordu.
Rakibimle dalga geçmek yerine gayet havalı bir şekilde 'Teslim ol' yazdım. Teslim olmasaydı tekrar doğup bana saldıracaktı ama pek bi işe yarayacağını sanmazdım. Çünkü karakterimi baya bir geliştirmiştim. E normalde de yeteneklerimi güçlendirmiştim. Yani her türlü oyun bendeydi. Ben kazanmıştım! Adamda bunu kabullenmiş ki 1-2 dakika sonra teslim olmuştu. Ekranımda 'Kazandın Oyuncu' diye yazı belirdi. Hah! Bu iş işte bu kadardı.
İçimden zafer nidaları atarken kameraya sakin bir şekilde döndüm. Her kazandığımda yaptığım gibi işaret ve baş parmağımı ateş eder gibi hareketlendirdim. Hemencecik kamerayı kapattım. Bu da benim tarzımdı. Ve tarzımı çok beğeniyorlardı. Bende onların beğendiklerini yapmayı seviyordum. Ya da onları seviyordum. Ay fanları kim sevmez canım?
Bilgisayarı kapattım. Kapüşonlumu çıkarıp duvara fırlattım.
"Eveeet! İşte buduuur!" diye bağırdım. Yatağa çıkıp üzerinde zıplamaya başladım. Oğlum lan!
"Yendiiim!" evet ya. Budur ya.
Kapı birden açıldı. Hemen havadan inip yatağa uzandım.
"N' oluyor kııız?! Niye bağırıyorsun yine cinli?" içeri giren annemle gözlerimi ona çevirdim. Sanki daha demin kendini yerden yere vuran ben değilmiş gibi sakin ve kısık bir sesle
"Ne?" dedim.
"Daha az evvel sen çığırmıyor muydun kız?" he o benim.
"Kim?" Bilmemezlikten gelmek ve salağı oynamak, anneyi inandırma taktikleri...
"Haleee beni delirtme bak! Kalk sofraya yardım et." he anne he. Ben ki oyundaki veletleri yenen bir kahraman olarak sofra mı kuracağım? Güldürme beni.
Aha(burada Hale gülüyor). Aha ha(burada da). Aha aha ha(anladınız siz onu ;) ).
"Anne yaaa... Benim uykum var, uyuyacağım." annem kapıdan ışık hızıyla ayrılıp başımın dibimde dikildi.
"Kız kalk dedim! Şimdi şilleyi yiyeceksin!" anne sen beni duymadım sanırım. Duydunsa anlamadın sanırım. Anladınsa döversin sanırım.
"Kalk!" Son uyarısını da yapan anneme yan gözle bakıp kalktım. Alacağın olsun be kadın.
"Al kalktım işte." Acıtasyonlu bakışlarımla, sözlerimi ardıma bırakıp mutfağa ilerledim. Sofraya klasiklerini koydum. Bilirsiniz tabak, kaşık, çatal... Salatayı yapmaya başladım. Oyun oynamak varken şu çektiğime bak ya, Of!
^_^ 15 ^_^ dakika ^_^ sonra ^_^
Anneminde yardımlarıyla sofrayı tamamladık. Bunları yaparken düşünmeye çok vaktim olmuştu (sanki hapishanede :) ). Yarın vizem vardı ona çalışsam iyi olurdu. Odama doğru adım atacaktım ki annemin sözleri durmamı sağladı.
"Geç otur yemek ye. Bugün baban mesaiye kalacakmış." 'Yemek? Allah!' Midemin cevabı buydu ama 'Yok canım istemez hadi ders çalışmaya!' beynim ders çalışmam için emir veriyordu.
"Yarın sınavım var anne ona çalışacağım, sonra bi şeyler yerim." Yoluma kaldığım yerden devam ederken sözlerini umursamadım.
"Gece yemek yersen, oraları batırırsan seni gebertirim Hale. Duydun mu kııız! Kime diyorum ben."
Çantamdaki notları masanın önüne koydum. Karşımdaki monitör bana "Oyun seni bekliyor cici kız" diyip göz kırparken derin bir nefes aldım. Bursumu kaybetmemeliydim. Bunun için çok çalışmış emek vermiştim. Babam benimle gurur duyuyordu. Annem bana güveniyordu. Ben kendime inanıyordum. Bu benim aileme borcumdu. Benden sadece okumamı istemişlerdi. Karşılığında da istediklerimi vermişlerdi. Ve hâlâ veriyorlardı. Onların benden beklentileri vardı. Benim onlara borcum vardı. Zorundaydım ve yapmalıydım. Yapacaktım!
Notları alıp okumaya başladım. Anladıklarımı tekrarlarken anlamadıklarımı bir köşeye yazdım.
^_^ 5 ^_^ saat ^_^ sonra ^_^
Kaç saat oldu ya? Başım çatlıyor. Ama vazgeçmek yok! Diren Hale! Son bir kez daha kağıtların tamamını okuyup çantama tıktım. Midemdeki guruldamayla beynime kızdım. 'Hani istemiyordun? Mideyi çalıştırıyorsun maşallah.' Hemen de cevaplıyor bi de ya. 'İşin bitti artık yemek yiyebilirsin. İzin veriyorum.' Ay delireceğim. Ukala. Bi beyin nasıl bu kadar- neyse. Açlık başıma vurdu galiba...
Odadan sessiz adımlarla çıkıp hızlı adımlarla mutfağa ilerledim. Etrafın karanlığı bi yana anneme basılma korkusu vardı. Ekmek sepetinden yarım ekmek alıp dolabın zeytin peynir ikilisini arakladım. İçine yeteri kadar -hepsini- koyup odama ışınlandım.
^_^ 8 ^_^ saat ^_^ sonra ^_^
Bu ses ne ya? Şarkı? İğrenç bir şarkı. Şarkıyı biraz daha dinlediğimde anladım alarmın şarkısı olduğunu. Çalan gıcık şarkıyla beraber alarm konuşuyordu. 'Kalksana lan. Kalk. Kalk kız!' Alarm kuran beynimi döveyim. Yataktan hışımla kalkıp alarmı kapattım. Uyuşuk adımlarla banyoya ilerleyip işlerimi halledip çıktım. Haa o bildiğiniz makyaj falan değil tuvalete girmek, el yüz yıkamak, dış fırçalamak gibi şeyler. Mutfağa girip dolapla bakıştım. Dün gece çok iyiydin. Bu iyiliğini ve seni asla unutmayacağım... Yine bi ekmek arası yapıp peçeteye sarıp çantama attım. Üstüme klasiklerimden -pantolon, gömlek- geçirip saçlarımı taradım. Saçlarım uzundu. Hemde baya bi uzundu. Kalçamdaydı ve neredeyse baldırlarımı kapattığı için onları kesmiyordum. Çantamı ve telefoncağızımı alıp kapıya çıktım. Ayakkabılarımı giydikten sonra çantamdaki ekmeğimi yemeye başladım. Yürüyüp bi taraftan da yerken sınavım iyi geçsin diye dua ediyordum. Bursumu kaybetmemeliydim. Bunun için çok çalışmıştım. Yukarıdaki elbet emeğin karşılığını verirdi. Buna inancım sonsuzdu. Aldığım derin nefeslerle pis mazotun kokusu da gelmişti. Yüzümü buruşturup elimde kalan küçük ekmeği de ağzıma attım. Okulun bahçeye adım atamadan biri karşıma çıkıp
"Merhaba." dedi. Ben de
"Merhaba." diye mırıldanıp yoluma devam ettim. Edemedim. Bu sefer sözleri değildi engel olan, kolumdan tutmasıydı. Tam 'ne oluyor be!' diyip çirkef yanımı gösterecekken gözlerime takılan sima ile yerimde çakılı kaldım. 'Seni bulacağım.' demişti. 'Küçük bir kız gibi kaçmasaydın yenilmiştin.' , 'Karşıma çıkma cesareti göster korkak!' Bu- bu- bu Çağrı. Çağrı Korhan...
Evet arkadaşlar bölümün sonunda kızımız rakibiyle karşılaştı. Rakibi kızımızı buldu. Buldu mu dersiniz? Kayıp etmediğini göre... kayıp mı edecek? Peki ileride ne olacak? İlerisi olabilecek mi? Hepsi ve daha fazlası haftaya burada, Oyuncu' da...
Bu arada merhaba. Okuduysanız oylayın lütfen. 😄 Eksiklerimi yorumlarsanız sevinirim ^_^ isteklerinizi de yorumlayabilirsiniz. Yapabileceğim bir şeyse yapmaya çalışırım. ^_^
Herhangi bir sorunda mesaj atabilirsiniz, dinlerim, çözüm yolu bulmaya çalışırım.
Hadi Allah' a emanet 😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyuncu (The Gamer)
Teen Fictionİki korkak kalp birlikte atmaya karar verirse nolur? Peki iki profesyonel oyuncu birbiriyle kapışsa... İki zeka yarışsa ama kazananı belli olmasa... Hadi hepsini geçtim iki inatçı, kurnaz ve bir o kadar da akıllı olan bu gençler bir araya gelirse...