Düşünceli bir şekilde elimdeki bardakta olan votkaya baktım. Yorgun gri gözlerimi etrafta eğlenenlerin arasında gezdirdim. Farklı bir ülkede doğsaydım ya da en basiti farklı bir anneden doğsaydım aynı şeyler başıma gelir miydi? Kaderim değişir miydi yoksa kaderin hain tuzağı yakamı bırakmaz mıydı?
Sol elimdeki sigaradan bir zehir daha çektim ciğerlerimin en derinlerine. Bir kez daha baktım başparmağımdaki gümüş yüzüğe. Öfkeli, kanlı anılar geldi yine zihnime. Elimdeki sigarayı küllüğe bırakıp elimi saçlarımın arasından geçirdim ve votkamdan bir yudum aldım. Boğazımdan aşağı doğru giden acı tat kafamdan geçen düşüncelerin yanında bir hiçti.
Herkese karşı öfkeliyim, hayata bile. Bu tavırlarım bana yapılanlardan dolayıydı. Herkese hak ettiğini vermiştim. Kafamdaki boşlukları umursamadan hep yaptığım gibi gülümsedim.
Önümdeki masada duran telefonum çalmaya başladı. Batın arıyordu. Aramasına cevap verdim.
"Efendim"
"Bana gel sana bir şey göstericem."
Umarım önemli bir şeydir
"Acelesi var mı?"
"Lan gel buraya işte."
Öfkeyle solumasını telefondan bile duymuştun.
"Tamam kapatıyorum."
Telefonumu cebime koyup oturduğum bar taburesinden kalktım. Ağır adımlarla sesli mekândan dışarı çıktım. Yüzüme vuran soğuk biraz da olsa kendime getirmişti beni. Elimi cebime attığımda hissettiğim boşlukla kaşlarımı çattım. Aynı şekilde elimle diğer cebimi yoklarken orada da araba anahtarımın olmadığını fark ettim. Dışarıya bir küfür savururken arkamı döndüğüm gibi bir bedenle çarpıştım.
Çarptığım adam uzun boyluydu. Sert yüz hatları ona korkunç bir hava katıyordu. Kehribar rengi gözleri grilerimde gezindi birkaç saniye. Büyük elinde ufak duran araba anahtarımı uzattı.
"Masanda unutmuşsun. Dikkatli ol."
Yüzü kadar korkunçtu seside. Elindeki anahtarı aldıktan sonra "Teşekkür ederim. İyi günler." Dedim. Hiç ardıma bakmadan otoparka ilerlerken arkamdaki gözünü hissedebiliyordum.
Boş sokaklardan dolayı yarım saat içinde Batın 'ın evine gelmiştim. Çit kapısından geçip tek katlı müstakil evin kapısına ilerledim. Zili çaldıktan kısa bir süre sonra kapı açıldı.
"Nerede kaldın Bera? Hadi geç içeri."
Normalden daha kısa bir sürede gelmiştim oysaki. Sanki Batın 'ın huyunu bilmiyordumda neden arıyordum. Beş dakika içinde gelsem bile dırdır edecekti.
İçeri geçtiğimde sıcak hava bedenime çarptı ve içimi ısıttı. Üstümdeki deri ceketi çıkarıp oturma odasındaki koyu kahverengi berjere bıraktım.
"Sana pasta yaptım."
Batın 'a döndüm. Bunun için mi çağırmıştı? Koyu kahverengi gözlerin sahibine gülümsedim. Gözlerine her baktığımda içimde oluşan yerli yersiz gülümsememe mani olamıyordum. Aynı şeyi başparmağımdan hiç çıkmayan gümüş yüzüğe baktığımda da yaşıyordum.
Birlikte mutfağa gittik. Siyah mutfağın ortasındaki adada duran beyaz çikolatalı üstünde çilekler olan pastaya baktım. Bu mevsimde çileği nereden bulduğunu sormayacaktım. Adanın önündeki sandalyelere oturduk ve kesmeye uğraşmadsn beyaz pastayı çatallamaya başladık.
"Sen alkollü araba mı kullandın?"
Ona baktım. Cevap vermedin çünkü zaten cevabımı biliyordu.
"Uyuyalım mı?" Diye sordum. Başım yavaştan ağrımaya başlamıştı. Şiddetlenmeden uyumam oldukça mantıklıydı. Başını olumlu anlamında salladı. Birlikte odasına gittik. Siyah dolaptan bana uzattığı kıyafetleri giyindim. Batın 'la yaptığım şeyler içimde çok tanıdık his bırakıyordu.
~~~
Yayılarak oturduğum siyah deri koltukta kahvemi içerek yanan odunları izlemeye devam ettim. Aklım hala o gri saçlı genç adamdaydı. Öylesine güzel ve saf gelmişti ki gözüme aklımdan çıkmıyordu. Bakışlarındaki anlam, dudaklarında aslında mutlu olmasını göstermesi gereken ama kırgınlığını belli eden gülümsemesi hepsi tanıdıktı.
Yanıma oturan Devrim 'e baktım. Elindeki dosyayı bana verdi. Bakalım kimmiş bu gri saçlı genç adam?
Bera Noyan
23 yaşında
IQ: 140Kaşlarımı kaldırdım. Dün gece boşuma ilgimi çekmemişti anlaşılan. Gri gözlerindeki öfkeyi, gülümsemesindeki kırgınlığı görmüştüm. Nedenini merak ettiğim için onu araştırmak istemiştim. Bu merakımın nedenini bilmiyordum.
Okuduğu liseye ve üniversiteye baktım. Zeki olduğu için adli tıp okuyarak erkenden bitirmişti üniversiteyi.
"Hakkında ilginç bir şey daha var. Lisede zorbalığa uğramış."
Bu her öğrencinin başına gelebilecek bir şeydi. Onu özel kılan neydi?
"Ee ne var bunda?"
Devrim sırıttı "Ona zorbalık eden herkes şu an ölü."
Kaşlarımı çattım. İçimde sakince duran ruh birden alevlenmişti. Böyle basit bir sebepten dolayı neden onları öldürmüştü? Peki neden direkt onun yaptığını düşünmüştüm? Gözlerine baktığımda içinde gizlenen ifade bendede vardı çünkü. Mutlaka öldürmesi için başka sebeplerde olmalıydı. Devrim konuşmaya devam etti.
"Cesetlerin hepsinin ağzı dikilmiş ve başı kesilmiş. Ayrıca her birinin işaret parmağı koparılmış. Diğer sayfada fotoğrafları var."
Sayfayı çevirdim. Buradaki ceset bir kadına aitti. Kafası, kucağının üzerinde olan ellerindeydi.
"Zorbalık nedenlerine dair bir bilgi var mı?"
"Hayır yok." Dedi Devrim.
Cesetler herkesin bulabileceği yerlerdeydi. Demek ki güvenlik güçleriyle dalga geçmek için cesetleri ortada bırakmıştı. Düşündüğüm kadar safta değildi. Dosyayı kapattım.
"Şu an nerede sevgili katilimiz?"
"Liseden kalma arkadaşı Batın diye birisiyle."
Liseden kalma... O zaman zorbalığın nedenini o biliyor olmalıydı. Polisler neden Bera 'yı yakalayamamıştı? Her şey apaçık belliydi. Bu işte bir bok vardı. Aynı yıllarda onunla aynı lisede okuyan kişilere uğradığı zorbalığın sebebini sorabilirdi.
"Onunla aynı yıllarda lisede okuyan kişilere zorbalığın nedenini soralım."
Devrim başını salladı.
"Batın 'ıda bir ziyaret edin. Bakalım bize ne söyleyecek?"
~~~
Ben bu kurguyu uyumadan önce kendime hikâye yaparken düşündüm. Dedim neden zihnimde dursun buraya yazsana. Yazıverdim işte diwnowmsodnd
Bu arada şu mutfaktaki ada şöyle bir şey
Belki bilmeyenleriniz olur diye şey ettim.Kendinize iyi bakın he♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bera °B×B°
Teen Fiction"Hakkında ilginç bir şey daha var. Lisede zorbalığa uğramış." Bu her öğrencinin başına gelebilecek bir şeydi. Onu özel kılan neydi? "Ee ne var bunda?" "Ona zorbalık eden herkes şu an ölü." °+18