ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Arkamı dönüp gitmek istesemde yaşlı kadının bağırmasıyla yerimde mıhlandım. Minübüsten bir adam daha inmiş ve yaşlı adamı yaka paça tutup arabaya bindirmeye çalışıyorlardı. "Siz kimsiniz? Bırakın kocamı!" diye bağırdı kadın can havliyle.
Yaşlı adam onlara dirensede iki adama karşı gelemeyecek kadar cılızdı. Tek başına fazla direnemeyince karısı da adamlara engel olmaya çalışmış ama sert bir darbeyle yere yığılmıştı. Yaşlı adam daha ağzını bile açamadan kendini arabaya sürüklenirken bulduğunda kendime geldim. Hızla çantamın fermuarını açtım.
Arka taraftan gelen bağırtı sesleri yükseliyordu. Soğuktan uyuşmuş parmaklarım cep telefonumu sımsıkı kavradı. Hızlıca polisin numarasını tuşladım. Çok geçmeden açıldı.
"Bir ihbarda bulunacaktım." dedim ses tonuma dikkat ederek. Karşı tarafın isteği üzerine bulunduğum adresi onlara söyledim. Telefonu kapattığımda etraf sessizleşmişti.
Nereye gitmişlerdi?
Sokak lambasının aydınlatamadığı karanlık köşedeydim, yaslandığım ağacın dallarının gölgesi beni gizliyordu. Çok geçmeden bir motor sesi duydum. Karanlıkta bir adım geriye gittim ve arabanın plakasını görmeye çalıştım. Arabın plakasında bazı harflerin üzeri siyah bir bantla gizlenmişçesine okunmuyordu. Bu da neydi böyle? Arka plakada da aynı durum olduğunu görünce ne kadar tehlikeli olduklarını bir kez daha anladım.
Siyah minübüs önümden geçip giderken arkasında ağlayan yaşlı bir kadın bırakmıştı.
Hızla ona doğru ilerleyerek yerden kalkmasına yardımcı oldum. Kadın benim nereden geldiğimi sorgulayamayacak kadar şoktaydı. Dolmuş gözleriyle etrafa bakıp buz gibi elleriyle bana tutunurken onun ne kadar zayıf olduğunu fark ettim, çocuk kadar hafif olan birini yerden kaldırmam zor olmamıştı. Ortalama altmış beş yaşlarında olmalıydı. Çevrede birkaç kişinin gürültüye rahatsız olup pencerelerinden bizi izlediklerini gördüm ama umursamadım. Yaptıkları tek şey sıcak evlerinde oturup bir kaos çıkmasını beklemekti. Bu beklentileri yardım etmek için değil, renksiz hayatlarına renk katmak içindi ne de olsa.
"Onu götürdüler," diye fısıldadı yaşlı kadın ağlamaklı derin bir iç çekerek.
"Polisi aradım, birazdan burada olurlar. Siz iyi misiniz?" dedim. O adamlar pek kibar davranmamıştı.
"Ben iyiyim ama o..." dedi ve devamını getiremeden gözleri doldu. Karşımda çocuk gibi ağlamaya başlayınca tek yapabildiğim ona sarılmak oldu. Kıyafetlerine çamur bulaşmıştı ve rüzgar onu hasta edecek kadar sert esiyordu. Ağarmış saçları gecenin karanlığına tezattı.
Soru sormamın tam bir saygısızlık olduğunu bildiğimden sessiz kalmayı denedim. Lâkin merakım daha baskın çıktı.
"O adamlar kimdi? Neden zorla götürdüler eşinizi?"
"Bilmiyorum, ilk defa görüyorum onları." dedi ve mahcup bir ifadeyle geri çekildi. Korkudan titreyen cılız parmaklarıyla göz yaşlarını silerken bana bakmıyordu.
Sokağın başında beliren mavi-kırmızı ışıklar gözümü alırken polislerin geldiğini anladım. Bir polis arabası önümüzde durdu ve yaşlı kadın olayın şokundan çıkarak oraya adımladı. Arabadan inen iki polis memuruna az önceki olayları anlatmaya başladı. Polisler de geldiğine göre artık eve gitmem gerekiyordu, ben yapmam gerekeni yapmıştım en azından.
"Siz hanımefendinin neyi oluyorsunuz?" diye sordu polis memuru bama dönerek. Aniden bana dönen bakışlarla duraksadım.
"Yakını değilim. Sokaktan geçerken bağırtıları duyup ihbar ettim sadece." dedim ve yaşlı teyzenin bir kez daha minnet dolu bakışlarını yakaladım. Ona ufak bir tebessümle karşılık verdim. Dudaklarım daha fazla kıvrılamazdı çünkü soğuktan çenem uyuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANTARES
Fantasy"Dünya'da yıllardır süregelen bir düzen var. Sen o düzeni bozmak için gönderildin."