Öncelikle merhaba.
Hikayeme başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz.💫
Ben yazmaya başladığım tarihi bırakarak başlıyorum.
~ 11.08.2020
Keyifli okumalar.Çantamı sol omzuma astım ve hızlı adımlarla okuldan çıktım. Hava çoktan kararmıştı. Yağmur yağıyordu. Doğa bize çok kızmış olmalıydı ki felaket şimşek çakıyordu. Koşarak caddeye çıktım. İnsanlar da tıpkı benim gibi sağa sola kaçışıyorlardı. Kimisi başını sokacağı bir yer ararken kimi bir eliyle şemşiyesi uçmasın diye çabalıyor diğeriyle çocuğunun elinden tutmuş çekiştiriyordu. Şimdiden sırılsıklam olmuştum bile. İyice hızlandım. Ta ki caddenin karşısına geçmeye çalışırken gözümü kör eden flaş ışığıyla kaldırıma takılıp sendeleyene kadar.
Nereden gelmişti bu ışık. Yoksa bu bir ölüm çağrısı mıydı? Aman Allah'ım beyaz ışığı gördüm şu an. Hani nerede anılar. Nerede bahsettikleri o film şeridi? Kafamı ışığın geldiği tarafa çevirdim. Kafamı sikeyim. Ölmüyormuşum.
"Heyy sen!! Beni mi çektin sen? Ver şu fotoğraf makinesini bana." diye cırladım karşımda duran siyah kapişonluya. Baştan aşağı simsiyahtı ve geceye karışmıştı. Yüzünü bile göremiyordum. Arkasını dönüp uzaklaşmaya başladığında hemen hareketlendim. Fotoğrafımın tanımadığım birinde ne işi vardı hem? Nereye kaçıyordu bu fotoğrafı silmeden?
"Heyy! Sana diyorum. Beklesene. Nereye kaçıyorsun. Fotoğrafımı çekip öylece gidemezsin." Adımlarını iyice hızlandırmış bir ara sokağa dalmıştı. Biraz çekinsem de onu gözden kaybetmemek için peşi sıra soldaki araya saptım. O çoktan diğer dönemeçe varmıştı. Koşmaya başladım ve o henüz dönerken kapişonundan yakaladım.
"Dursana." Söylerken sesim içime kaçmıştı. Sanki az önce peşinden koşup yakasına yapışan cesur kadın ben değilmişim gibi silik bir fısıldamaya dönüştü.
Kapişonunu elimden kurtarıp hızlı bir manevrayla tekrar başına geçirdikten sonra yavaşça arkasını döndü. Saçları ve kapişonu yüzünün büyük bir kısmını kapatıyordu. Yağmur dinmişti ve ay ışığı yalnız burnunu ve dudaklarını aydınlatıyordu. Hafif pürüzlü tenini ay ışığı kusursuzlaştırıyordu sanki.
Hayır şikayet etmeye kalksam robot resmini çizdiremeyeceğim. Ondan bu tantana.
Uzun kollarıyla fotoğraf makinesini başının üzerine kaldırdıktan hemen sonra
"Dokunma" diye fısıldadı. Ses tonu tehditkârlıktan uzaktaydı. Daha çok zarar görmek istemiyormuşcasına söylenmiş ürkek bir kelime gibiydi ama fazlasıyla ürpertici ve boğuk bir tınıdaydı. Tenindeki pürüz, sesindeki boğukluk ve yüzüme çarpan sıcak nefesinde beni etkisi altına alan bir şeyler vardı. Saçlarından alnına damlayan sular dikkatimi dağıtıyordu.
Sessizleşmiştim.Birkaç saniye sonra kelimeleri bir araya getirip "İnsanlardan izin almadan fotoğraflarını çekip öylece gidemeyeceğini öğretmediler mi sana?" diyebildim.
Tek kelime etmedi.
"Cevap versene. Dilini mi yuttun sen?"
Sessizlik. Sadece hızlanan nefesinin sesini duyuyor ve mosmor olmuş titreyen dudaklarının arasından yüzüme çarpan sıcaklığını hissediyordum. Korkuyor muydu o? Çok mu sert çıkıştım?
"Neyse ne. Konuşmayacaksan seninle uğraşamayacağım. Fotoğrafın da senin olsun. Gidiyorum ben." Soğuktan morarmış titreyen dudaklarını ve o endişesini hissedince duyduğum suçluluk duygusuyla geri adım atmış, fotoğrafı öylece bırakıp gitmeye karar vermiştim. Arkamı döndüm ve hızlıca caddeye geri döndüm.
Yağmurun dinmesiyle kalabalık tekrar ortaya çıkmıştı. Islanmış siyah bir köpek yanıma yaklaştı ve küçük ıslak burnuyla beni koklamaya başladı.
İnsanları sevmiyordum. Doğrusu büründükleri bu insanlık dışı tavırları beni buna itmişti. Güzel insanlar olsaydınız severdim vesselam.. Aksine hayvanları da bir o kadar severdim. Kötülüğün kanına işlediği hiçbir canlıyı sevemediğimden insanları sevmiyor ve işte tam da bu yüzden hayvanları seviyordum.
Dizlerimin üstüne çöktüm ve başını okşadım.
"Seni eve götürüp kurutmaya ne dersin ha? Üşümüş görünüyorsun." Sonrasında peşime takıldı ve eve gidene kadar yanımdan ayrılmadı. Çok uysal bir köpekti. Üşümüş ve aç olsa gerek eve kadar bana sessizce eşlik etti. Kapının önüne geldiğimizde anahtarı almak için çantama uzandım.
Çantama? Çantam?Kahretsin! Yoktu. Çantamı düşürmüştüm.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Her gün yazar mıyım bilmem. Sorumluluk sahibi biri değilimdir. Başlamak için mukemmel olmasını beklemeye gerek olmadığını anladım. Bu yüzden başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS #Wattys2020
Teen Fiction~ Aşk dediğiniz neydi sahi? O kadar yabancılaşmıştım ki bu duyguya, o kadar uzaktım ki.. Yıllarca karşıma çıkan en ufak ihtimalleri bile daha başlamadan sertçe itip uzaklaştırmıştım kendimden. Nedendi sahiden? Korkuyordum çünkü. O kadar korktum ki...