beş

244 32 3
                                    

Annemin emanetine sahip çıkamadım. Babamın sözünü tutamadım. Tanrıma ettiğim duaları boşa harcadım. Kimsesiz Jeongguk'tum, çaresiz kaldım. Öksürürken dudaklarımdan çıkan tek şey "Poe!" demekti. Tekrar ve tekrar, köprünün üstüne, ağlarken, boğazım yırtılacak gibi öksürmeme rağmen hâlâ Poe'nun adını sayıklıyordum.

"Gguk!" Poe'nun sesini duyduğumda, bayılacağımı hissettim. Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde, yere düşmeden önce tek gördüğüm Poe'nun bana doğru koşmasıydı. Yanıma geldi, bana sarıldı. "İyi misin? Gguk! Lütfen iyi ol, özür dilerim!" Parmaklarıyla saçlarımı geriye taradı. Dudaklarıma değen bardaktan bir kaç yudum su içtim.

Kafamı kaldırdım Poe'yu gördüm. Ona sarıldım. Kemiklerini acıtacak kadar kuvvetlice ona sarıldım. Sesini çıkarmadan sırtımı okşadı, korkumu anlamıştı, yaptığı hatanın farkındaydı buna rağmen konuyu değiştirdi. "Baksana Gguk! Jim ve Tae." Onun elinden tutup ayağa kalktığımda karşımda bana bakan iki oğlanı gördüm. Benden büyük gözüküyorlardı. Poe elimden beni sürüklediğinde köprünün diğer tarafına geçtim, onların bahçesine.

"Ben Jimin. Seni bu kadar korkutmak istemezdik üzgünüm, sadece Poe'nun canı çok sıkılıyordu ve onunla oynamak istedik." Elini uzattığında, onu inceledim. Gözlerim ilk önce saçlarına gitti, dalgalı saçlarında küçük pembe bir toka vardı, küçük bir yüzü, büyük gözleri vardı. Üzerinde kısa kollu, altında kısa bir pantolon vardı. Elinin havada olduğunu hatırlayıp, hızlaca elini sıktım.

"Taehyung." Yanında duran oğlan konuştuğunda ona baktım. Giydikleri kıyafetler benziyordu, siyah uzun saçları ve esmer bir teni vardı. Uzattığı elini sıktım. Yüzüne baktım, bana bakıyordu, düz bir bakışın aksine, düşüncelerimi okumaya çalışıyor gibiydi. Eli çok sıcaktı, bana bu kadar keskin bakmasından rahatsız olmuştum. Kafamı öne eğip, elimi bıraktığı anda kendime doğru çektim. Ortamda oluşan sessizlikten, benim konuşmamı beklediklerini anladım.

"Ben Jeongguk, Poe'nun abisiyim. Poe'ya göz kulak olduğunuz için minnettarım. Size bir rahatsızlık verdiyse özür dilerim, iyi günler." dedikten sonra Poe'nun elini tutup eve doğru ilerledim. Köprüden geçince, Poe hâlâ bize bakan oğlanlara dönüp el salladı. "Görüşürüz Jim! Görüşürüz Tae!" diye heyecanla seslendiğinde, karşıdakilerde ona görüşürüz diye mırıldanıp el salladı. Poe'nun kolunu çekip, eve girmesini sağladım. Kapıyı arkamızdan kapattım.

Suçunu bildiği için önümde başına öne eğmiş bekliyordu. Gördüğüm bu görüntü yüreğimi sızlattı. Mazlum bir çocuktu, kimsesiz ve yalnızdı. Hayatında ilk kez farklı insanlarla oyun oynamıştı. Ona kızamazdım. "Poe, yanıma gel." Sağ taraftaki odaya girip koltuklardan birine oturdum. Karşımda durdu.

"Güzel kızım..." saçlarını kulağının arkasına taktım. Ellerini tuttum. "Sana kızmayacağım. Sadece çok korktum Poe, beni anlıyorsun değil mi? Çok fazla korktum." Ellerini ellerimden çekip, boynuma sarıldı. "Gguk, özür dilerim! Korktuğunu anladım, seni köprüde öyle görünce o kadar korktum ki, sana bir şey olacak sandım. Özür dilerim, bir daha yapmayacağım." Yüzümde oluşan tebessümü görmesi için ellerini tuttum. "Bilerek yapmadığının farkındayım Poe. Yemek yerken konuşmaya devam edelim tamam mı? Çünkü aç bir Gguk istemezsin!" Onu koltuğa yatırıp karnını gıdıkladım. Güzel kahkahasını dinledim, daha sonra mutfağa beraber gidip bir şeyler hazırladık.

Yemeği yerken ona, bir kaç soru sormamın uygun olacağını düşündüm. "Poe, karşıda oturanlar, nasıl insanlardı?" soruyu sormak için o kadar çok düşündüm ki, dudaklarım çıkan cümlelerin saçmalığına izin vermiş bulundum. "Gguk! Çok sevgi dolular! Beni çok sevdiklerini söylediler, ben de onları çok sevdim! Jim bana oyuncak getirdi ve onunla oyun oynadık, hem bana kurabiye ikram ettiler, çok lezzetliydi!" Anlatırken büründüğü ruh halleri, bana yabancıydı.

Mutlu ve heyecan dolu anlatıyordu. Poe'yu daha önce hiç görmemiştim. İki oğlanın sevgisi Poe'yu bu kadar etkilemiş miydi? Ben Poe'ya olan sevgimi yeterince belli edememiş miydim? Benim yanımdayken hiç böylesine mutlu değildi. İyi
bir abi değildim. Onunla daha çok ilgilenmeliydim. Ona verdiklerim yeterli değildi, Poe'ya daha çok ilgi ve sevgi göstermeliydim. Daha çok çabalamalıydım. Kendimi düzeltmeliydim.

"Ah! Tae'yi unuttuyordum! Tae biraz mutsuzdu, Jim boğazının ağrıdığını söyledi, ama mutsuz olsa bile benimle vakit geçirdi. Jim ve ben oynarken hep yanımızda durdu. Bir kaç kez oyunun içine girdi. Gerçekten iyi birisi! Hasta olmasına rağmen benimle zaman geçirdi! Ah, ona gidip teşekkür etmeliyim." Zihnimde geçen düşüncelerin yanı sıra Poe'yu dinledim. Her bir cümlesi içimde ağırlaşsa da onu güzelce dinledim. "Bir ara onu görürsen teşekkür edersin, güzel kızım. Yine de dikkatlı ol tamam mı? Kimsenin içini bilemeyiz, hep temkinli davranmalıyız."

Babama benziyordum, babamın aynısıydım. Bana dediklerini Poe'ya söylüyordum. Onu kuralların içinde boğuyordum. Sınırların dışına çıkamadığı evden kaçırmıştım, onu kurtarmıştım. Şimdi kendi sınırlarım içinde tutuyordum. Poe'nun ne kadar bunaldığını asla anlayamazdım. Benden bıkmış ve sıkılmış olabilirdi. Sadece bir kaç saat durduğu iki oğlanın yanında bile ne kadar mutlu olmuştu. 7 yıldır abisi olduğum halde böyle mutlu edememiştim. Beceriksiz Jeongguk'tum. Asla yeterli değildim.

Sürekli aklımda yankılanan kötü düşüncelerle ayağa kalktım. Yemeği tezgaha koyup yukarı çıktım. Poe arkamdan geldi. Onu odasına yatırdım. Saçlarını öptüm. İşe yaramayacağını bildiğim halde, "Seni seviyorum Poe, elimden gelenin en güzelini yapacağım kızım." dedim. Bana gülümseyip sarıldı. "Bende seni seviyorum Gguk! İyi geceler" dedi. Odasından çıktım.

Yattığım odaya girdim. Camın önünde durdum. Çimenlerin üzerinde oturan iki oğlana baktım. Onlardan ne eksiğim var diye düşündüm. Poe'nun onları sevmesini ne sağladı diye düşündüm. Daha iyi olmak için neler yapabilirim diye düşündüm. İçimdeki burukluk hissi güçlenip öfkeye dönüştü. İki oğlana sinirle bakarken, bakışlarımı Taehyung karşıladı. Bana baktı. Nefessiz kaldım. Gözlerimi ondan çekemedim. Gözlerime baktı, içimden geçenleri okudu. Onlara olan öfkemi gördü. Saniyeler birbirini kovaladı, dakikalar benim boynumda asıldı. Orada ne kadar gözlerime baktı bilmiyorum, kendimi nasıl gözlerinden kurtaramadım bilmiyorum, içimdeki tüm hislerimi okumasına nasıl izin verdim bilmiyorum. Ama nefessiz kaldım. Tüm bu bakışma zamanında tutuğum nefesim boğazıma yapıştı, ciğerlerimi yaktı. Kendimi geriye attım. Camın hizasından çıktım. Nefes aldım. Nefes verdim. Eğilerek yatağa girdim. Tuhaf bakışlarıyla içimdeki hislerimi okuduğu için çıplak kaldım. Sadece Tanrımın bildiği hislerimi, bir oğlan çocuğu gördü ve beni anladı sandım.
Korktum.
Acizleştim.
Kimsesiz Jeongguk'tum.
Ağlayarak uyudum.





Ağlayarak uyudum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
siyah güneş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin