(Yaş:18)
(Kapak konuya özel tasarlanmıştır)
Bir gün sonra üniversiteye gidicektim.
Anılarımı ve çoçukluğuma veda edicektim. Jennie'yi merak ediyordum.
Stresten dolayı bayılmışım.
Yürüyüşe çıksam iyi olur 4 gündür evdeydim. Cesarettim yoktu telefonumla birçok kez jennie aramıştım.
Ama yoktu. Canım yanıyordu.
Ayağı kalkarken başım dönmüştü.
Duvara tutunmuştum. Normaldi kaç gündür uyuyordum.
Merdivenlerden indim.
"Jisoo daha iyi misin?"
"Ah evet anne"
"Sen uyurken jin geldi uçağı kalkıcakmış bugün gidiyormuş"
"Bugün mu?"
"Saate bakalım ahhh"
Annem saatte bakmıştı.
"Kalkmış olmalı uçağı"
Gözlerim dolmuştu.
Birde bu notu sana bıraktı.
Notu alıp dışarı çıkmıştım."Sevgili jisoo'm ah böyle şeyler bana göre değil :) herneyse telefonlarımı
Açmıyorsun sana nasıl ulaşabilirim? buharlamı. O yüzden eski geleneğe uyarak mektup yazmaya karar verdim.
Ağlıyorsun demi? Suçluyorsun kendini aslında ben korkağım cesarettim cesarettim yok sana karşı. En azından hayallimi gerçekleştirmeliyim biz hata yaptık dostluğumuzun yerine başka şeyler bulduk sevgimiz aşka dönüştü.
Yani bu bizim suçumuz eminim sende benim gibi kendini suçladın onlar benim dostlarım bunu yapamam milyon kez bunu tekrarlamış olabilirim. Tae ile aramızda olanlar biraz geçmişe dayanıyor ikimizde bunun için savaştık korktuk ve sonun yok etmeyi başardık tae'den bahsetmek istemiyorum biliyorumki artık dost değiliz. Birşeyleri kopardık.
Sana veda edemiyorum melek gibi uyuduğun için bu mektubu yazmamı için fikir veren annendi. Bir gün cesarettimi toplayıp büyük adam olup gelicem o zamana kadar benim için aynı kal olur mu? Sanırım şuan büyülü kelimeleri söylemeliyim ama yapamam kendine iyi bak jisoo'm kalbim seninle birlikte"Ağlıyorum. Her ne kadar beni gülümsetmek istesede jin'e olan duygularım karşılıksızdı. Onun duygularına karşılık verebilir miyim?
Koşamaya başlamıştım kulübeye gitmek istiyordum.
Deli gibi koşuyordum.
Kulübenin önünde yere kapaklanmıştım.
"Tanrım neden neden böyle olmak zorunda?"
Nefes alamıyordum.
Sakinleşmeyi bekledim.
Sonra kulübeye girdim herşey yerindeydi.
Ama soluktu bizim gibi kırılmıştı.
Bizim gibi içten içe yok olmuştu.
Kulübemiz ruhumuzu tehsil ediyor gibiydi.
Yanlızdı bizim gibi. Tek kalmıştı aldığı darbeler onu yakmamış olsada içten hasar almıştı.
Biraz kulibede oturdum bir anda kapı açıldı.
Yüzü gözü dağılmış bir şekilde tae içeri girdi beni görünce şaşırmamıştı.
Oturduğum yerin yan tarafına uzandı.
Gözlerini ellimdeki mektuba dikip geri çekti. Çok rahattı.
Konuşmuyordu.
Bacağımdan birşey akıyordu.
Baktığımda kanıyordu.
Bir anda tae bacağımı kendine çekti cebinden ayıcıklı bir yara bandı çıkardı.
Eskidende böyleydin sürekli incinirdim acısada belli etmezdinFlashback:
(Yaş:13)"Hiç adil değil ben bisiklet kullanmayı bilmiyorum"
"Ya jisoo hadi ama yapabilirsin seni tutucam arkadan bak biz geride kaldık jennie ve jin'ne yetişmemiz gerek"
"Üzgünüm ama bunu yapamam korkuyorum"
"Arkadan tutuyorum seni hiç bırakmıyıcam korkma"
"Söz mü?"
"Evet hadi pedalla bas"
Ayağımı yerden çekip pedala basmıştım.
"Tanrım tae sürüyorum"
"Evet tutuyorum seni merak etme yapabilirsin"
Süre biliyordum ama arkamda bir hafiflik vardı düzgünce ilerliyordum fakat arkamı döndüğümde tae beni bırakmıştı.
Bir anda direksiyonu kontrol edemedim telaş yapmıştım.
Ve olan olmuş yere düşmüştüm.
Tae koşarak yanıma geldi.
"TANRIM TAEHYUNG SÖZ VERDİN BANA"
"Süre biliyordun özür dilerim"
"Sana güveniyordum"
"Cidden Özür dilerim benim hatam hey dizin kanıyor"
"Tamam sorun yok"
"Ahh tanrım taş girmiş."
"Sorun değil"
Tae arkasını dönerek elleriyle sırtına atlamam için salıyordu.
"Bu benim hatam jisoo sırtıma bin annem sana pansuman yapsın"
Sırtına binip kafasına bir tane yapıştırmıştım.
"Tae şapşalın"
Sessiz kalmıştı.
Tae genelde bu tür şeylerden korkardı birine zarar vermek ona göre değildi.
Saçını karıştırmaya başladım.
"Tanrım jisoo napıyorsun"
"Üzülme canım yanmıyor"
"Hiçte bile üzülmüyorum."
"Ağlıyıcak gibi duruyorsun"
"Ahh jisoo cidden yok öyle bişey"
"Anne biz geldik pansuman yapman gerek"
"Geliyorum. "
Beni sırtında bahçe koltuğuna bıraktı.
"Ah Tanrım jisoo iyi misin tatlım?"
"Gayet iyim"
"Anne yaranın içinde taş var benim yüzümden çıkar onu lütfen"
"Tae saçmalama canım yanmıyor"
Tae'nin annesi pansuman yaparken tae jennie ile jin'ni almaya gitmişti.
"Bitti tatlım tae adına özür dilerim"
"Ah hayır o yapmadı aslında dengemi kaybettim"
"Size içecek birşeyler getirsem iyi olur"
İlk yardım kutusundan ayıcılık bir yara bandı düşmüştü.
Ellime aldım cidden şirindi.
"Ah alabilirsin canım bizde 20 yıl yeticek kadar yarabandı var."
Gülümsemiştim.
"Ahhh jichu ne oldu sana"
Jennie bana sarılmıştı.
"Sorun yok"
Jin ise ellimden tutup.
"Bisiklete binmeni yasaklıyorum "
"Peki jin-şhi"
Hepimiz gülmüştü tae ise kendini suçluyor olmalıki sadece tebessüm etmişti. Birşeyler içip jennie jin'ni nasıl geçtiğini anlatıyordu bizde onu dinliyorduk.
Ellimi tae'nin ellinin üzerine koydum.
Ben iyim anlamımda kafamı salladım.
Tae ise gülümsemişti.
O bu konularda hep kendini suçlardı.(Şimdiki zaman)
"Ayıcıklı bantlar halla duruyor mu?"
"10 yıl daha yeticek kadar var"
Farklı hissediyorum.
"Yarın gidiyorsun kendine dikkat et oralarda ayıcıklı yarabandı bulamaya bilirsin."
Diyip ağzımı açmama bile müsade etmeden kuluben çıkıp gitmişti.""Sanırım bu onu son görüşümdü. Hepimiz kendimizi suçluyorduk o yüzden hepimiz kaçmıştık okulda bahanemizdi tae'yeye olan duygularım anlayamasamda birşeyler gerçekten bitmişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Our childhood memories (VSOO)
Teen Fiction"Artık o küçük çocuklar değilsiniz ve dost da değilsiniz yabancılar birbirlerine aşk olabilir bu yüzden siz yabancı oldunuz Kim jisoo"