Sakat iş

104 6 0
                                    

Sabah güneş ışıklarının gözüme taciziyle uyandım. Güne başlamak için şahane bir yoldu doğrusu... yataktan kalktım ve odamdaki küçük banyoma doğru ilerledim. Orta gelirli bir aile olmamıza rağmen villada yaşıyor ve odalarımıza banyo yaptırıyorduk çünkü burası Türkiye değildi. Burada 1$=1$ dı. Neyse silivri soğuktur şimdi. Hızlıca duşumu aldım ve Demet Akalın eşliğinde saçlarımı maşalamaya başladım. Şarkılarını anlamıyordum ama sanki dinlediğim zaman eski sevgililerime laf atıyormuş gibi tatmin oluyordum. Muhteşem bir sanatçıydı doğrusu. Onu anlayabilmek isterdim. Türkler çok şanslıydı... bunları düşünürken saçım ve makyajım bitmişti ve okul saati gelmişti. Hızlı adımlarla merdivenlerden indim ve kahvaltı eden aileme köpek bakışlarımı atıp aç karna okul için yola koyuldum. Neyse ki en yakın arkadaşım arabasına yaslanmış beni bekliyordu. Otobüslerde sürünmeyecek, kahvaltı diye poğaça ve vişne suyu içip reflüm ile ilişkimize yeni bir boyut kazandırmayacaktım. Sahi arkadaşım neden okula giderken beni alıyordu ? Sonuçta ona benzin parası vermiyordum. Benimle neden arkadaşlık yaptığını dahi anlamıyordum. Dünyadaki büyük kerizlerden biriydi ama halimden memnundum. Sonra burada benzinin de sudan ucuz olduğunu hatırladım ve havadaki götümü yere indirdim. Zor oldu ama başardım. Maksat sakat işe gelmeyelim ... Carter güneş gözlüğünün üstünden bana hadi be kızım hadi be Dany der gibi bakıyordu ben de onu bekletmeden hemen yanına atladım. Evet atladım. Camdan. Burası Amerika, olmazların olduğu bir coğrafya...  haydi tut elimi...
Carter sıkılmış bir tavırla konuşmaya başladı:
    - Bir kere insan gibi binsen...
    - "Ne dedin sen ha ! Ne dedin !" Diyerek kollarıma ona savurmaya başlamıştım. Kaşınıyordu. Tek eliyle iki elimi birden tutarak gözlerini yoldan, diğer elini direksiyondan ayırmadı. Hay Maşallah diye düşündüm. Carter da erik gibiydi ha. Kütür kütür...
Okula geldik. Carter arabayı park etti ve arabadan aynı andan çıktık. Şu an bir Alacakaranlık sahnesi yaşıyorduk. Herkes bize bakıyordu çünkü neden bakmasınlardı. Çok coolduk çook...Birden okulda en sevmediğim kız yanımıza yaklaşınca gerildim. Stacy çok değişmişti. Geçen yazdan beri güzelleşmiş ve göğüs numarası büyümüştü, bunu ağzımdaki memelerinden anlayabiliyordum. Bana kuru bir selam verdi ve hemen Carter'a döndü:
-  Selam Carter nasılsın?
-  İyiyim stacyciciğim sen nasılsın?
Stacyciğim mi? Puahahahhah böyle isim mi yumuşatılır! Yumuşak Carter.
  - Ben de iyiyim stacyciğim canım bebeğim dedim hiç beklemeden. Stacy bana şaşırmış göğüs pardon gözlerle bakıyor Carter ise onunla dalga geçtiğimi anlamış gibi kolumu cimiyordu. Canımı yaktı. Ona bedel ödetecektim. Kafama koymuştum. Bu yüzden aceleyle;
- "Carter hadi aşkitom derse geç kalıyoruz" dedim. Carter anlamıştı belki  ama artık çok geçti. Çoktan aralarına nifak tohumları ekmiştim. Üstümde haksız olmanının gururu vardı. Suçlu ve güçlüydüm. Sınıfa doğru ilerlerken birden eğildi ve beni öptü. Öptü!
Ayrıldığımızda kulağıma eğildi ve
- "Artık helalimsin" dedi. Bu çocuğun espiri anlayışı çok tuhaftı. İlk günden tüm kısmetlerimi kapatmış olmanın haklı gururunu taşıyordu. Eğer 50 yaşında bile bekar olursam Carter'ın geleceğini görebiliyordum. Boş bir mezardı.

• see you never • bill skarsgardHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin