Bölüm 5

172 15 3
                                    

O mesajı attıktan sonra sabaha kadar uyuyamadım. Televizyon açık ama ben karanlıkta öylece oturuyordum. Güneşin doğmasıyla aydınlanan gökyüzü ile, ancak kendime gelebildim. Açıkçası ne yapacağımı cidden bilmiyorum.

Bütün gece Yener'i kırmadan bu işin içinden nasıl çıkacağımı düşündüm durdum. Aslında bir yanım seninde kalbin kırık,hatta bende kalp diye birşey kalmadı,boşver onları düşünmeyi diyor ama diğer yanımda, onlar senin sevdiklerin,hayatında onlardan başka kimse kalmadı ve sen bunu bile bile onları nasıl bırakırsın,nasıl kırarsın diyor. Ve açıkçası bence de en mantıklı olan da ikinci seçeneğim. En azından yoluna bensiz devam etmesinin daha iyi olacağını düşündüğüm kişilere bu kadarını  yapabilirim. Hem artık benim nasıl bir geleceğim olabilir ki? Nasıl hiçbirşey olmamış gibi yoluma devam edebilirim?

Yapamam.

Bu acı ile bir ömür boyu yaşayacagım ben. Herşey, herkes bana onları hatırlatıcakken , görmezden gelip hayatıma devam edemem ki! Hele ki Yener'le bir gelecek hayal etmişken şimdi benim bir geleceğimin olmaması ona büyük bir haksızlık. Bütün bir sabah düşündüm, durdum ve gerçekten de en doğrusu bu. Herkesin bana yardım etmeye çalışması yada hayatıma kaldığım yerden devam edeceğimi düşünmeleri bu gerçeği değiştirmeyecek. Ailemden birini kaybetseydim belki hayatıma devam edebilirdim, kalanlar için nefes alırdım. Ama hiçkimsen kalmayınca bunun gerçekleşmesi biraz da imkansız oluyor.

Yener ile aynı okulda okuyorduk. Bana kıyasla o daha da popüler ve daha çok arkadaşı olan biriydi. Aslında benim de tek arkadaşım, sadece Asya değildi. Sınıf arkadaşlarım ve dershaneden de birkaç arkadaşım vardı. Ama tabiki onunki kadar değil.

Herkes onu tanıyordu. Bende, az çok. Okul basketbol takımının kaptanıydı. Bütün kızlar etrafında pervane oluyorlardı. Okulda gerçekten güzel kızlar da vardı ama Yener hiçbiriyle çıkmamıştı. Kızlarla konuşuyordu ama hiçbiriyle samimi değildi. Erkeklerdende sadece Doruk'la arası iyiydi. Hep onunla gezer, onunla takılırdı. Bende bunların hepsini Asya'dan öğreniyordum. Asya'ya da özellikle sormuyordum tabi ama 7/24 beraber olunca ve Asya bir başladı mı susmayınca el mecbur dinliyordum.

Benim için o da diğer herkes gibiydi. Okulda bütün herkesin onu tanıması yada Asya'nın ve diğer kızların aşırı derecede yakışıklı bulması açıkçası beni ilgilendirmiyordu. Benim için önemli olan derslerdi. Çalışkan bir öğrenci olmak istemiyordum ama babamı memnun etmek için bunu yapmam  gerekiyordu. Yoksa babamla tartışmalarımız herkes için de kötü sonuçlanıyordu. Annemin üzülmemesi ve kardeşlerimin korkmaması için bunu yapmam gerekliydi. Ve ben de babamla kavga etmek istemiyordum. Çünkü onunla her kavga edişimiz bana çok pahalıya mâl oluyordu. Zaten her evde var, baba veya anneyle anlaşamayan bir asi. Malesef bizim evdeki de bendim. Annemin bakışları ve "Babana saygısızlık etme Ülkü! Beni üzme!" deyişi her seferinde susmama  neden oluyordu. Her seferinde benim susmam ve babamın bunu görüpte hâlâ konuşmaya devam etmesi, öfkemi daha da çoğaltıyordu. Ama bu öfkemi tek başımayken odamda, kendimden çıkarıyordum. Ve bazen hiç iyi şeyler olmuyordu.

Yener'le sevgili olmamız, benim çok güzel olmamdan yada çok popüler  olmamdan-ki böyle birşey yok-değildi tabiki.

Ben aileme yük olmamak, daha doğrusu babama muhtaç olmamak, kendi harçlığımı kazanmak için okul çıkışları bizim sokağın başındaki apartmanda oturan Cemile teyzeye bakıyordum. Allah'a şükür eli ayağı tutuyordu ama yanında birinin olması daha iyiydi. Yemeğini yapacak, suyunu getirip götürecek, yatağını toplayıp, çamaşırlarını yıkayacak birinin olması daha iyi olurdu onun için. 4 tane çocuğu olmasına rağmen tek başına kalması, onu gerçekten de çok üzüyordu.

Hiç cana yakın bir kadın değildi. Hatta daha da beteri, çok huysuz bir kadındı. Ne söylesen ters ters cevaplar veriyordu. Sanırım bu yüzden ne çocukları ne de torunları, onu sevmiyordu. Ve yine bu yüzden pek sık gelmiyorlardı. Ama ben bütün aksiliklerine,huysuzluklarına rağmen yine de seviyordum onu. Çünkü anneannem ben küçükken ölmüştü. Onu pek hatırlamıyorum. Ama dedemin ölümü sanki dünmüş gibi aklımda. Dedem ben, 8.sınıftayken vefat etmişti. Onun ölümüyle yıkılmıştım çünkü beni koşulsuz seven ve anlayan-babama karşı hep koruyan-birtek o vardı. O da gidince herşey daha da zor oldu benim için. Babamın anne ve babasını ise hiç tanımadım. Hiç görmedim. Çünkü babamla tartıştıklarını ve bir daha  görüşmeme kararı aldıklarını söylemişti annem. Sadece bu kadar şey söylemişti zaten. Hemen susuyordu ve bizi başından yolluyordu. Ne zaman bu konuda konuşmaya çalışsak, babam hemen konuyu kapatır ve çok sinirlenirdi. Kavganın sebebini bir türlü öğrenememiştim.

SON BİR KEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin