Benim için yaşamın ta kendisi olduğunuzu bilmiyorsunuz sanki, ama ben rahatlık nedir bilmem ve size de veremem. Bütün benliğimi, sevgimi...evet.
Sizi ve kendimi ayrı olarak düşünemiyorum. Siz ve ben, benim için biriz. Ve bundan böyle ne kendim, ne de sizin için rahat olma olasılığı görmüyorum. Umutsuzluk, mutsuzluk olasılığı görüyorum... ya da mutluluk olasılığı görüyorum, hem de ne mutluluk!.. Mutluluk olanaksız mı yoksa?Günlüğü büyük bir heyecan ve merak karmaşası içinde okuduğum sırada çocukların koşarken tahta zemin üzerinde çıkardığı sesler kitabı bırakmamı sağlamış yanı sıra ise korkuyla arkama dönmeme sebep olmuştu. Tam onlara bağıracağım sırada kaşlarım çatılmış ama onların gözüme gözükmemiş olması da paçalarını kurtardıkları anlamına geliyordu. Derin bir nefes alıp gözükecekleri umuduyla arkaya bakmaya devam ettim.
Arkama dönmeye döndüm de zihnimde bir çocuğun bu evde yaşadığı olaylar yankılanıyordu. Daha şimdiden çocuklar bana gözükecek mi diye karşı duvara bakarken o da buraya baktı mı diye düşünmeye başlamıştım bile. Zihnimdeki bu kurcalanmanın ise uzun mu uzun süre devam edeceği konusunda kesin fikirlerim vardı.
Günlüğü okumanın en iyi vaktinin gece olacağına karar vererek defteri yeniden bulduğum gizli bölmenin içine gizledim. Az önce elimdeki tozlu ve yıpranmış deftere bakarken doksan üç yıl zor dayandığını farkediyordum. Ama hayat bir şekilde bizi bir araya getiriyordu... Er ya da geç. Şimdi büyük bir sabırsızlık içinde geceyi bekleme zamanıydı.
***
Saatler sonunda artık hava kararmış ve uyumaları için çocukların odasında onlara kitap okuyordum. Dudaklarımdan dökülen kelimeler ile zihnimde kendimle verdiğim savaş ve tartışma bir değildi. -Şöyle bir bilgi vermeliyim ki çocuklar büyüdükçe onların daha da bilgiye aç olmalarını sağlamak amacıyla bir çocuk bir de klasiklerden bir kitap okuyorum onlara.-
"Benim için yaşamın ta kendisi olduğunuzu bilmiyorsunuz sanki, ama ben rahatlık nedir bilmem ve size de veremem. Bütün benliğimi, sevgimi...evet.
Sizi ve kendimi ayrı olarak düşünemiyorum. Siz ve ben, benim için biriz. Ve bundan böyle ne kendim, ne de sizin için rahat olma olasılığı görmüyorum. Umutsuzluk, mutsuzluk olasılığı görüyorum... ya da mutluluk olasılığı görüyorum, hem de ne mutluluk!.. Mutluluk olanaksız mı yoksa?"Paragraf bitiminde göz ucuyla çocuklara bakmış ve uyuduklarını farkedince de yerimden kalkmak yerine bir kaç dakika daha büyük bir dalgınlıkla onları izlemeye devam etmiştim.
Gözlerimin önüne bu sabah olanlar saniye saniye gelirken sebepsizce daha iyi anlamak istiyordum. Çok geçmeden ayağa kalkıp bütün ışıkları açtım ve sonu önce merdivene sonra da dış kapıya çıkan koridorda yürümeye başladım. Dışarıya çıkmadan evvel dışarının ışığını açıp verandada dikelerek zihnimi tazeledim. Önce elimde kocaman iki valizle çocuklar bahçede koştururken içeriye girdim. Sonra merdivenleri güçlükle çıktım ve odama girdim. Peki, nasıl farketmiştim? Ah... Evet! Sık sık ilerleyen parkelerden birisi pek gevşek ve oldukça aşınmıştı. Aslında buna önceleri dikkat etmemiştim. Ta ki valizleri kenara indirip odadan çıkmak için bir adım attığımda ön tarafı kalkan parkeyi görene dek.
Parkenin içinden çıkan metal kutuyu alarak yatağa oturup günlüğü içinden çıkardım. Bunları zihnimde tekrar tekrar yinelerken de kendi çapımda -televizyonda izlediğim bütün polisiye diziler ve filmlerde ve hatta okuduğum bir çok kitapta işe yarıyordu- canlandırıyordum. Sonuç olarak kaldığım yeri bulmam da pek zor olmamıştı. Evet, artık zaman gelmişti. Arkaya iyice yaslanıp huzurla okumaya başladım.
"...Biliyordum. İnsanlar evimizin aşagısındaki derme çatma evde beş yıldır yalnız yaşayan o korkutucu kadını suçluyordu. Belki de o... Bunları daha sonra çok çok konuşacağız tabi. Hatta yarın sana sürdüğüm izleri anlatacağım. Şimdilik bu gürültüden uzaklaşmak adına uyuyorum... Seni seviyorum, Sue."
Sayfayı çevirirken bile zaman fazla yavaş akıyor gibiydi. Her saniye ve saniye sabırsızlığım daha da artıyordu. Neyse ki sonunda merakla okumaya başlayacaktım ki günlüğün günü birlik yerine bir kaç gün sonra yazdığını anladım. Belki biraz geç anladım... Ama önemi var mı?
26 Temmuz 1927
"Sevgili Sue;
Şu an saat epey bir geç ve sanırım seni biraz ihmal ettim. Ama biliyorsun yakalanmamamız gerekiyor... Aslında o burada ve her şeyi söylüyor herkese... Bazenleri onu hissediyorum, hatta bazen kapıdan eğilip minik gözleriyle hâlâ aynı şekilde bana baktığını ve ona baktığımda gülerek koştuğunu görebiliyor ve duyabiliyorum..."
Gözlerim korkuyla kapıyı bulduğunda son kez doğru bir kararla günlüğü sabah vakti okumaya -her ne kadar meraktan ölüyor olsam bile- karar verdim. Günlüğü paslanmış metal kutuya tekrar yerleştirerek yatağın altına itip kendimi yatağın rahat kollarına bıraktım. Uyumama gelirsek ise bunca olay arasında çok da zor olmamıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/236469201-288-k310867.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZİ
Mystery / ThrillerBenim için yaşamın ta kendisi olduğunuzu bilmiyorsunuz sanki, ama ben rahatlık nedir bilmem ve size de veremem. Bütün benliğimi, sevgimi...evet. Sizi ve kendimi ayrı olarak düşünemiyorum. Siz ve ben, benim için biriz. Ve bundan böyle ne kendim, ne d...