YARIŞ

234 14 3
                                    

İçimde yükselen gürültünün seslerini duyabiliyordum. Kalbim sol göğsümün üzerinde bana meydan okurcasına aykırı atıyordu. Renk tonu da ruh halim gibi değişken olan gözlerimi iyice kısarak etrafa baktım ve birinin üzerimdeki gerginliği fark etmemesini diledim. Neyse ki herkes kendi alemindeydi. Tuttuğum nefesimi bıraktım. Kimsenin benimle ilgilenmediğini görmek ilk defa dudaklarımın rahat bir kıvrımla yukarı doğru kalkmasına neden oldu.

Sıramın gelmesine bir yarış kalmıştı. Bedenimi ele geçirmiş olan gerginliğe şaşırıp, kendime kızdım. Yanaklarımdan yükselen ısı gereksizdi. Zayıf biri değildim. Tam aksine bu gerginlikle baş edebilecek kadar güçlüydüm. Çevreye tekrar bakındım. Ve şöyle düşündüm:
Yapabilirim. Daha önce yaptım.

Sonra şöyle düşündüm:
Yapamayacağım.

Kemirmekten küçücük kalmış tırnaklarıma baktım. Normalde de uzun bir tırnak yapım olduğunu söyleyemezdim ama şu haliyle olduğundan daha bakımsız ve berbat görünüyorlardı. Hep bunu yapardım. En sevmediğim alışkanlığım gergin olduğum anlarda direkt tırnaklarıma yönelmemdi. Tribünden adımın tezarühat edildiğini duyunca kafamı hızla kaldırdım ve kalabalık bir erkek grubuna en yapmacık gülümsemelerimden bir tanesini savurdum. En azından desteklendiğimi görmek güzeldi. Tabi az sonra yaşayacağım hüsran sonucu, yağmurda kalmış kedi yavruları gibi sudan çıkacağımı düşününce tüm keyfim kaçtı ve sırıtışım dudaklarımdan uçup gitti.

Ve nihayet kalan son bir yarışta bitince zamanım geldi.

Yan tarafımda rakibim olduğunu düşündüğüm bir çocuk durdu ama benim bulunduğum tarafa özellikle bakmayışından meydan okuyan bir bakış fırlatmak yerine omzumu silktim.

Bir yerde şöyle bir şey okumuştum: "Size bakmayan birine çok dikkatli bakarsanız, size bakacaktır. " Öyle dikkatli bakıyordum ki aniden başını bulunduğum yere çevirdi ve aramızda saniyeler süren bir bakışma geçti.

İki rakibin birbirine attığı ben senden iyiyim bakışması değil. Sadece bir bakışma işte. Anlamsız ve boş.

Onu daha önce görmediğimi düşündüm. Herhangi bir yarışta karşılaşsak en azından gözüm ısırırdı ya da bizim okulda olsaydı mutlaka tanırdım. Gittiğim okul İstanbul'da sadece varlıklı ailelerin çocuklarını gönderebilecekleri türden bir kolejdi ve 9. Sınıftan 12. Sınıfa kadar lise eğitim hayatım orda geçmişti. Koleje yeni kaydolmuş olmalıydı.Garipsedim. Biçimli gövdesi uzun zamandır yüzdüğünü gözler önüne serercesine gerildi ve havuzun kenarındaki krem rengi mermere tutunarak yarış düdüğüne kendini hazırladı. Bende bir adım daha atıp havuza iyice yaklaştım. Bu yarışı kazanan ben olacaktım.

Düdüğün sesini duyduğumda alkış ve tezarühatlarla havuza aynı anda atladık ve son hızla kulaç atmaya başladık. Suyun altında bile insanların bağıran tezarühat eden seslerini duyuyordum. Kahkaha atıyor ve ıslık çalıyorlardı. Kulaçlarımı dahada hızlandırdım. Hızlan,hızlan,hızlan..

Ve sonra ani bir sarsıntı beni suyun en dibine itti. Görünmez bir kuvvet ayaklarımdan tutmuş, bedenimi hızla aşşağı çekiyormuş gibi müthiş bir süratla boşluğa düşüyordum. Suyun içinde hızla yayılan o uğursuz rengi gördüm ve metalik kokusunu aldım. Kan.

Acıyı hissettim. İliklerime kadar bu acıyla ürperirken insanların coşkulu tezarühatlarının yerini boğuk,korku dolu çığlıkların aldığını duydum. Suyun altında bir süre durduktan sonra, güçlü iki kol ciğerlerimdeki hava tükenmeye yüz tutmuşken beni suyun dışına çıkardı. Öksürürken neler olduğunu anlamayan gözlerle etrafa baktım. Kalabalık etrafımda toplanmış endişe dolu gözlerle bana bakıyordu ama sadece Yağmur'u seçebildim. Gözümü açtığımı görünce sorun yok dermişçesine elimi parmaklarının arasına kitledi. Huzursuzluğum az da olsa geçmişti.

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin