İNTİKAM

101 8 2
                                    

Berbat ötesi hissederken gözlerim beyaz bir duvara açıldı, huzursuzlukla kıpırdandım. Beynim zonkluyordu, vücudumun her zerresi müthiş bir acıyla sarsılıyordu. Kurumuş dudaklarımı birbirine bastırdım.

Gözlerimi açmak için uğraşmam gerekiyordu çünkü tanrım, sanki birisi göz kapaklarımı açmamam için onları dikmiş gibiydi. En sonunda ufak bir aralıktan yatağımın -ya da şuan böyle hastalıklı bir biçimde her nerde uzanıyorsam- sağında bir ağırlık hissettim, odada yalnız değildim Uzun kirpiklerin örttüğü o masmavi gözleri buldum. Her zamanki gibi sakin bir mavi değildi bu. Öfkeli, şaşkın ve hatta endişeli koyu bir maviydi. Devrim'in gözleri şimdi bana açık denizleri değil, karanlık geceleri hatırlatıyordu.

Kirpiklerinden bir tanesi sağ yanağına düşmüştü.

Hayır sol yanağına.

Bir an için ne kadar mükemmel olduğunu düşündüm. Kahretsin, böyle düşünmem yanlıştı, onu doğru dürüst tanımıyordum bile ama harika göründüğü gerçeğini nasıl inkar edebilirdim? Çoğu erkeğe nasip olmayacak cinsten sert bir güzelliği vardı, çoğu zaman küstah bir ifadeyle kıvrılmış dudakları şuan ince bir çizgi halini almış, bembeyaz olmuştu. Beyaz teni olduğundan daha soluk gözüküyor, sarı ve kahverenginin çeşitli tonlarını saklayan saçları düzensiz bukleler halinde alnına dökülüyordu.

Nefesim kesildi, onu izlemem yanlıştı. Acı içinde kıvranırken, onun görüntüsüyle acılarımı uyuşturmam yanlıştı. Ama izliyordum işte.

Çalan telefonun sesi beni ürkütürken onu daldığı düşüncelerinden uzaklaştırdı. Anlaşılan uyandığımı farketmemişti. Kendimi uyuyor taklidi yapan küçük çocuklar gibi hissederken suratıma hınzır bir sırıtış yerleşti.

"Alo? Evet benim." yüz ifadesi sertleşirken devam etti. "Dediğimi yaptınız mı? Güzel. Şimdi kulağınızı açın ve iyi dinleyin,ne olursa olsun bu işi bitireceksiniz. Ne gerekiyorsa yapın, itiraf ettirene kadar devam edin." sesindeki tehlikeli tını tüylerimi ürpertti. "Adresi mesaj at, yakında uğrayacağım."

Sezgilerim kesinlikle belanın yakın olduğu işaretini veriyordu. Telefonu kapatırken onu izlemeye devam ediyordum.

"Kiminle konuştun?" çatallaşan sesimi duyunca hızlı bir hareketle bana döndü.

"Uyanmış beni mi izliyorsun sen?" alaycı bir şekilde gözlerini devirdi. "Çok sapıksın."

"İnan seni izlemek 'yapacağım sapıklıklar' adlı listede son sırada bile olamaz." gülmemek için kendini zor tutuyormuş gibiydi.

"Öyle bir listen var yani?" hınzır sırıtışına karşılık olarak yastıklardan bir tanesini ona fırlattım. Havada yakaladı. Kahretsin, keskin bir acı sol göğsümün biraz altında tehlikeli hareketlerle gezindi. Yüzümü buruşturdum.

"İyi misin?" Yastığı yatağın yanındaki koltuğa koyup bana yaklaştı. "Ters hareketler yapmaman gerek, dikişlerin var." Elini belime koyarak pozisyonumu düzeltirken tüylerimin diken diken oluşunu farketmemesi için gözlerimi kaçırdım.

Konuşulacak konular vardı.

"Devrim, neler oluyor?" Sorum havada asılı kaldı. Cevap vermek yerine gömleğinin yakasını düzeltip odadaki boy aynasından kendini süzdü. İlginç biri olduğunu kabul ediyordum fakat durum ciddiydi. "Devrim! Sana diyorum."

"Bana ne diyorsun Berra,ne?"

"Birisi arabamın frenleriyle oynadı ve ne tesadüf sen tam o sırada arabaya binmemem gerektiğini söyledin. Bahsedecek birkaç şeyin vardır diye düşünüyorum."

"Arabaya binmemen gerektiğini söyledim evet çünkü.." kaşlarını kaldırıp umursamaz bir ifadeyle omzunu silkti. "Son konuşmamızda yaptığım kabalık yüzünden senden özür dilemek istedim. Gitmene engel olup seninle konuşmak istedim. O kadar."

DARBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin