4. Bölüm

29 0 0
                                    

Multimedia Mert
İyi okumalar *-*

-----

 Zilin bilmem kaçıncı çalışında kendimi zorla ısıttığım yatağımdan kaldırdım. İlk bir kaç saniye uyku sersemliğinden kurtulamasamda olayın ciddiyetinin farkına varınca şaşkınlığım sözlerime döküldü ve ağzımdan çıkan küfürle gözbebeklerim büyüdü "Hassiktir!!" Sağ elim istemsizce ağzıma gitti. Telefonu bıraktığım yerden aldım ve saatime baktım. Evden çıkmam gereken saatte uyanıyordum ve sanırım şaşkın değil telaşlı olamalıydım. Gece geçte yatmamıştım. Alarmı da duymuştum. Ama işte yatak bir başka oluyor. Hele de kış ayında...

 Hızlıca pantolunumu giydim ve kazağımı üstüme geçirdim. Saçımı dün örmediğim için şekilli değildi. Hemen topuz yaparak tokamı kafama sarmaladım. Kapıya doğru giderken montumu giymediğimi hatırlayıp bir koşu askılıktan montumu aldım. Kapıya ulaşınca anahtarı da kapıdan çıkarıp montumun cebine koydum ve kapıyı arkamdan kapattım. Siyah botlarımı ayağıma geçirerek merdivenlerden hızlıca inmeye başladım. Son basamaktan inerken düşmekten son anda kurtulduğuma sevinirken kapıyı açıp karşımda Damla'yı göremeyince etrafa bakındım. Hatta ara sokaklara, ağaç arkalarına ve ev kenarlarına da baktım yokluğundan emin olmak için, ama beni beklememişti. Hayvan. 

 Dışarıya tam olarak çıkınca kar yağdığını farkettim. İlk defa İzmir'de böyle kar yağıyordu. Anlayamadığım tuhaf bir sevinç sardı içimi. Salınarak yolda giderken otobüsün gelmesine 1-2 dakika kaldığını, kolumdaki saate bakarak anladım ve koşarak durağa yetiştim. Otobüs gelmişti ve son kişi biniyordu. Şansa bak be! Kentkartımı bastım ve içinde para olmasını öyle bir içten diledim ki herhalde olmamasına rağmen o duymayı beklediğim ses sardı kulağımı. Mutlulukla ilerlerken daha mutlu olacağım bir görüntüyle karşılaştım. Boş koltuk! Yavaş yavaş ilerleyerek oturdum koltuğuma. Kulaklığımı takıp kendimi *Vixx'in* kollarına bıraktım. Okula yaklaştıkça otobüsteki kalabalıkta artıyordu. E tabii yaşlılarda biniyordu haliyle. Müziğimi dinlerken boynumda bir sıcaklık hissettim ve hışımla arkama döndüm. Kafama birkaç kol darbesi yesemde duraksamadım. Ben müziğe dalınca otobüs de dolmuştu. Arkamdaki manzara : 

 Bir nene, boynumu işgal edecek yakınlıktaki burun delikleri ve kalkmamı bekleyen gözleri.

Her gencin yaptığı gibi tabiki de uyuma numarası yapmadım. Kalktım ve iyi yetiştirilmiş bir hanım gibi yer verdim neneye. Sonuçta iki dakikalık yol için o kötü bakışları ve her defasında o meşhur "Ah bu yeni nesil gençler" konuşmasını dinlemek isteyecek en son kişiydim. Ayağa kalktım ve otobüs kenarlarında iki dakika kalan okul yolunun çabucak geçmesini bekledim.

-----

Lise 3'e geçmiştik ve içimde tarif edemediğim güzellikte bir his vardı. Artık büyümüştük ve bu beni içten içe mutlu ediyordu. Boş koridorda yürürken her zaman yaptığım gibi kameranın karşısında kendime has ve kimsenin yapamadığı mimiklerini yaptım ve gülümseyerek sınıf kapısının önüne geldim. İlk dersin ne olduğunu ve içeride hangi hoca olduğunu bilmediğimden hafif üzgün, hafif mutlu, hafif heyecanlı ve hafif tırsak yüzüme büründüm. Evet bunu benden başka kimsenin yapamadığı doğrudur...

  Kapıyı üç kere tıklattım ve içeriye girip, girebilir miyim dedim her geç kaldığımda yaptığım tuhaf hareketi tekrarlayarak. Gerçekten de ilk derste Raşit hocayı tahtada ders anlatırken görmeyi beklemiyordum. Çünkü okulun ilk gününü ve  ilk saatini Fizik işleyerek geçirmek çekeceğim en büyük acıydı.

  Her zaman yaptığı gibi beni önce başka sınıfın öğrencisi sandı ve kovmaya çalıştı sonra ilk başta sorduğum sorudan esinlenerek sırama geçmemi söyledi. Lafını ikiletmeden Damla'nın yanındaki yerime geçtim ve ona delici bakışlarını fırlattım. Aramızdaki bakışma uzun sürmüş olmalı ki hocacım o özlem duyduğum demirini masaya vurarak, aynı zamanda da nefret ettiğim sesi çıkararak önüme dönmem için bakışlarıyla uyardı beni. Önüme döndüm ve Damla'yı azarlama işini teneffüse bıraktım. Ve nefret ettiğim ama aynı zamanda nasıl oluyorsa yüksek aldığım dersi dinlemiş gibi yapıp dinlememeye başladım.

-----

  Zil çalınca sağıma dönerek azarlama işime başlayacaktım ki Damla'nın yanımda olmadığını idrak etmem uzun sürmedi. Sinirle ayaklarımı sürüyerek sınıfta ilerledim.

  Okula geç geldiğimden dolayı herkesle kısa bir sarılma merasimi geçirdikten sonra sınıfı terkettim. Özellikle öpüşmemeye dikkat ettim. Çünkü öpüşmekten nefret ederim. Hızla ilk kattaki sınıfımın merdivenlerinden inerek kantine yol aldım ve tam olarak beklediğim manzarayla karşılaştım;
  İki kişilik bir masaya İlayda ile oturmuş ve okulun cool ama tipsiz çocuğunu keserken yakaladım. Yani benim için ve İlayda için. Aaa benim birde İlayda arkadaşım vardı. Bende diyorum sınıfta bugün biri eksik ama kim?

  Hızla yanlarına giderek yan masadaki sandalyelerden birini alarak oturdum ve Damla'nın beni fark etmesi için bana has meşhur mimiklerimi yapmaya başladım. İlayda gülerken, bizim deli hala Korhan'ı kesiyordu. Azarlama işini artık unutarak İlayda'ya döndüm ve konuşmaya başladım.

"Tatil nasıldı oturma organına düşkün güzelim?" Evet İlayda evden yalnızca okul için çıktığından ona bu zincirleme isim tamlamasını ben takmıştım ve bir tek ben kullanıyordum.

"Uff. Yine başladın kızım boş boş konuşmaya. İşte her sene sıkılmadan yaptığım yatakta pijama terlik televizyon yaptım. Yatakta terlik biraz zor oluyor ama senelerin bilginliğiyle zorlanmıyorum."

  "Kızım azıcık dışarı çık, oksijen al karbondioksit ver."

  "Ya kızım bende ne var biliyor musun? Dışarı çıkmak istemiyorum ama çıkınca da eve gitmek istemiyorum."

  "Anlıyorum... Kanka ben seni tedavi ettircem. Tedavi masrafları falan hepsi benden." Her saçma konuşma yaptığımda yaşadığım kafaya şaplak işini bu sefer İlayda yapmadan Damla yaptı ve araya girdi.

  "Ya kızım iki dakika saçmalamadan dursan n'olur?"

  "Vaaay. Uyanıkken uyuyan prensesimiz uyanmış" dedim. Yüzümdeki çirkin ve insanı sinir edecek gülüşümle.

  "Sus kız boş konuşma. Eee bugün hangi bardayız?"

  "İyi de biz bara hiç gitmedik ki " aynı anda ağzımızdan çıkan sözlerle İlayda'la, Damla'ya anlamadık bakışımızı atarken. Damla, bize Nur Yerlitaş yüzüyle karşılık verdi.

  "Aman be bir film havası yaşatmıyorsunuz."

  "Aman neyse hadi ben çok sıkıldım kalkın da biraz gezelim." Evet bu fikir İlayda'dan gelmişti. Hani oturma organına düşkün güzelden.

  "Kızım kafana ne düştü?" dedim ve okulun girişine takıldı gözüm. Onun burada ne işi vardı. Kızlardan izin alarak yanına gittim ve konuşmaya başladım.

"Hayırdır Mert n'oldu?" Mert Umay'ın sevgilisiydi. Çok güzel bir ilişkileri vardı.Doğrusu onun yüzündeki telaşı görünce biraz endişelenmem gerektiğini anladım.

  "Defne, Umay'la bugün görüşecektik ama gelmedi? Belki okula gelmiştir diye bakmaya geldim ama anlaşılan burada değil."

  "Umay dün gece eve gelmeyeceğini söyledi ve bende sende olduğunu düşündüğüm için üstelemedim." dedim endişeyle.

   Cevap vermeden gözlerindeki endişeyle ayrıldı okuldan Mert. Sanırım korkuyorum. Umay'ın yanlış bir şey yapmasından ya da yaşamasından. Umarım başı dertte değildir demekten başka bir şey yapamadım. Mert'in arkasından kayboluncaya kadar baktım ve hüzünle arkamı döndüm.
 

Vixx---> Bir k-pop grubu
Hikayede bazı değişiklikler yaptım. Üzgünüm ama kurguyu biraz değiştirdiğimden önceki bölümlere de el atman gerekti.

KARANLIKLA GELEN ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin