1.Bölüm

1.7K 29 0
                                    

İSTANBUL / Yalova - Çınarcık 

LARA

Yine sıcak, yakıcı, insanı bayıltacak bir gündü.Asfalt sıcaktan erimişti.İleri bakınca su birikintisi varmış gibi görünüyordu.Küçükken babam serap gördüğümü söylerdi.Klima olmasa arabada bile duramazdım.Bu sıcak havalarda tek tesellim işten dört günlüğüne de olsa izin almış olmamdı.Aslında izin almam kolay olmamıştı.Bugünler de kazı çalışmaları için Nevşehir-Ürgüp’e doğru yolculuk gözüküyordu.Kararlar her zaman olduğu gibi toplantıda kesinleşecekti.Selma Hanım tam son noktayı koymaya hazırlanıyordu ki cesaretimin son kırıntısına kadar şansımı zorlayıp bombamı patlattım.

“Karar verilmeden önce dört günlüğüne izin istiyorum.Bu aralar kendimi pek iyi hissetmiyorum bir yerlere gidip rahatlasam bana iyi gelecektir.” dedim ve sonra “Sadece dört günlüğüne...” diye günü vurgulayarak ekledim.Çünkü patronumuz Selma Hanım günlere takık bir insandı.Şu gün denildiği vakit işlerin o gün bitmesini isterdi.İşte böyleyse evde nasıl düşünemiyordum.Allah evdekilere kolaylık versin ne diyelim.

Yolum uzundu, körfezi dolaşıp Çınarcık’a gidecektim.Aklıma eski günler geldi.Babam da hep uzun körfez yolunu dolaşıp Çınarcık’a giderdi.Ailemi 10 yaşımdayken trafik kazasında kaybetmiştim.Araba şarampole yuvarlanmış içinden sadece ben canlı çıkabilmiştim.Hayattaki tek akrabam olan amcam beni himayesi altına almıştı.Amcamı, kuzenlerimi çok seviyordum.Fakat çok geçmeden üzerimdeki bilinmezlik lanet onlarada sıçradı.Yanlarında yaşamamın birinci yılı dolmadan hayat onlarıda benden aldı.

Pikniğe giderken bir aracın sıkıştırması sonucu kamyon altına girmiştik.Kader o kazadan da tek beni canlı çıkarabilmişti.Traji komik bir durumdu.11 yaşında kimsesiz bir kız olarak kalmıştım.Bu da yetmez gibi bana bakacak kimsem olmadığından devlet beni çocuk esirgeme kurumuna göndermişti.Zorlu geçen yıllardan sonra iki yakın arkadaş edinebilmiştim.

Durun korkmayın onlar kaza yapmadılar ama maalesef kader bizi ayırdı.Her biri okumak için ayrı şehirlere gittiler.

Gözlerim dolmuştu.Ağlamak eylemini çok küçükken kaybetmiştim ve şimdide ağlamayacaktım.Ama sözümü dinlemeyen iki damla bana inat olsun diye yanaklarımdan yavaşça aşağı indi.

Şimdi 25 yaşındaydım.Hayatla çok fazla boğuşmuştum.Amcamın büyük mirası yaşayan tek akrabası olarak 18 yaşında bana geçmişti.Bu servet yurt hayatımdan sonra ilaç gibi gelmişti.Hayat tüm acılarını tattırmış şimdi yüzüme gülüyordu adeta.Soykan Giyim Şirketleri’nin patronuydum.Fakat bana göre iş değildi.Bu yüzden kendimi okuduğum mesleğe Arkeolojiye yönelttim.

İstanbul il sınırının bitme tabelasını görünce içimi mutluluk kapladı.Yazın bu aylarda İstanbul sıcağı iyice çekilmez oluyordu.Birde Ürgüp’e gidecek olmamızı düşününce aniden titredim.Oranın İstanbuldan da beter bir havası vardı.Ter vücudunuzu bir kabuk gibi sarar ve sizi içinde kıvrandırırdı.Kafamı salladım ve bu kötü düşüncelerden kendimi ayırmaya karar verdim.Yola konsantre olup Çınarcık’a gidince yapacaklarımı düşünmeye başladım.Bu kendimi iyi hissetmemi sağladı.

Saat 18.30 da Çınarcık’a varmıştım.Buradaki yazlığımızı satmıştım.Ailemin hatıralarıyla yaşayamazdım.Ama her sene tatil için buraya gelirdim.Kamp yapar veya Mini Tatilköyün den ev kiralardım.Oranın işletmecisi Kemal Amca babamın eski dostuydu.40’lı yaşlarında, beyaz saçlı minyon bir tipti.Beni de kızı gibi severdi.Tatil köyünün ‘hoş geldiniz‘ tabelasının yanından içeri girdim.İçim kıpır kıpırdı.Arabayı durdurup kendimi Marmaranın mavi sularına atmamak için zor tutuyordum.Arabadan indim.1,60 boylarında yeşil gözlü sarı saçlı bir kızın gülümseyerek bana doğru geldiğini gördüm.Merve, Kemal Amcanın kızıydı.Köye gelenleri karşılıyor, ev kiralıyordu.Gülümsedim.

AŞKBAZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin