ฟ7

55 9 0
                                    

"Minhee, bebeğim?" Minhee dışarı uykulu bir mırıltı bıraktı. Bu tatlı görünüşü Woobin'in iki günde mümkünmüş gibi yaşlanmış görünen yüzünde bir gülümsemenin varlığına yol açmıştı. Yatakta uzanan yakışıklı çocuğa eğilerek ismini tekrarladı Woobin. Minhee gerçekten derin bir uykuda gibiydi; burnunu pürüzsüz yanağına sürene dek bir tepki almayı başaramamıştı çünkü büyük olan.

"Woobin.." diye mırıldandı Minhee göz kapaklarını aralarken. Birlikte gülümsediler ve Woobin anın büyüsü ile Minhee'nin uykudan şişmiş dudaklarına hafif ama ıslak bir öpücük bıraktı.

Küçüğün uykusu anında açılmıştı. Derince gülümseyerek parlayan gözlerini açtı.

"Sabah senin öpücüğünle uyanmak.. tanrım.. hayal mi görüyorum?" Woobin kıkırdadı ve altındaki miniğin alt dudağını ısırarak geri çekildi.

"Gerçek miymiş?" Minhee sızlayan dudağına rağmen hevesle başını salladı.

"Hem de her şeyden çok."

Woobin gülümseyerek ayaklandı.

"Hadi karnımızı doyuralım hm?"

Minhee ise yatakta oturur pozisyona gelip çevresine bakındı.

"Hyung.. bana gidelim." Büyük olan küçüğün bir anda utangaçlığa büründüğünü ve ev teklifini kafasını eğerek yaptığını gördüğünde şaşkınlıkla duraksadı. Bunu tam olarak hangi nedenle yapmıştı bilmiyordu ama şimdi sırası olmadığını biliyordu. Birbirleri hakkında bilmedikleri tonca şey vardı ve Woobin bir erkek de olsa sınırları olmalıydı. Minhee basit bir arkadaşı olsa dahi bu konuda geri adım atardı, bir de aralarında çok daha ötesi var gibi görünüyordu.

"Bunun için uğraşmamıza gerek yok. Otelin kahvaltı için açık büfesinden tabaklarımızı almıştım." Minhee o an gördü karşı sunumlukta bulunan iki büyük dolu servis tabağını.

Woobin'in bunca şeyi düşünmesi Minhee'yi değerli hissettirmişti ama bir yandan da mahçup hissediyordu. Pek iyi sayılmayan kişi Woobin'di ancak buna rağmen erken kalkıp yiyeceklerini düşünen oydu.

Yavaşça yataktan kalkıp sunum masasını tekerlekleri sayesinde çekerek getiren hyungunu büyük bir dikkatle izledi. Her an yüzünde hazır bekleyen tebessüm Minhee'yi huzura erdiriyor gibiydi.

"Ben yüzümü yıkayayım hyung." Woobin onu onayladığında kendini odanın içindeki küçük ve açık renk fayanslı tuvalete atmıştı. Ayna direkt karşısındaydı ve gözlerine odaklandığında bir şeylerin değiştiği açıkça belli oluyordu. Sanki öncesinde kırık cam parçaları vardı; şimdi ise yıldızlar parlıyordu. Bunu yapan bir süredir görmekte olduğu sevgi ve ilgiydi. Borçlu olduğu kişi bir kapı ötesindeki adamdı ve memnuniyetle hayatını ona adayabilirdi Minhee.

Tatlı bir kahvaltının ardından Minhee dışarıdan kahve alarak otele geri dönmeyi kabul ettirmişti Woobin'e.

Kıyafetlerini düzelttiler, dün akşamki ateşli öpüşmenin ardından ve sonrasındaki sıcak ve kokulu uyku yüzünden dağılmışlardı.

Kahveci fazla uzak değildi. İki sokak ötede kalıyordu.

Ağır ama ritmik adımlarla on beş dakikalık yürüyüşün ardından vardılar. Minhee içeri girdikleri an yeni yeni hareketlenmeye başlamış satış noktasına koşmuştu.

Woobin onun neden böyle yaptığını başta anlamamıştı ancak Minhee'nin yanına vardığında küçük tarafından itilmişti.

"Hayır, hyung. Lütfen beni beklemek için bir sandalyeye geç. Hemen alıp geleceğim."

Woobin kabul etmek istemiyordu ama göğüsleri üzerindeki kibar eller bedenini öyle itiyordu ki itiraz etmek fazla zordu. Dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı ve başıyla onayladı.

Minhee tek sıra halindeki sırada heyecanla bekliyordu. Arada bir sevdiği çocuğa bakış atıyordu ve bu kaçamak bakışlar kalbinin daha da hızlanmasını sağlıyordu. Woobin için bir şeyler yapacak olması fazla mutluluk ediciydi.

Hayatında hiç olmadığı kadar evinde hissediyordu.

+×+×

[AMOR]-woominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin