1- Anlamak

253 23 3
                                    

ch.1

Gece uyandığımda solum boştu. Emin olmak için uyku bandımı çıkarmış, yanımdaki gece lambasını yakmıştım fakat gerçekten tek karşılaştığım şey boşluktu.

Su içmeye gittiğini düşündüm ve bu yüzden çok takılmayarak ışığı geri söndürdüm. Uykuma kaldığım yerden devam ettim.

Ertesi sabah uykulu sevgilimi öperek uyandırdım ve hazırladığım kahvaltıya çağırdım. Aksi ve hırçın olmasının bu günün pazartesi olmasından kaynaklı olduğunu sanıyordum. Sadece kıkırdamak ve ona reçelli ekmek uzatmakla kaldım.

Ertesi gün, tekrar aynı saatlerde solumun boşluğuyla uyandım. Normalde hiç susamayan kocamın 2 gündür su için kalktığını görmek beni şaşırttı. Bu yüzden diğer gün baş ucuna bir bardak su koymayı aklımın kenarına not ettim.

Sabah her zamanki neşemle kalktım fakat yoongi herşeye karşı ilgisiz, soğuk ve hoşnutsuzdu. "bir pankek daha ister misin hayatım?"

"hayır."

"güzel olmamış mı? Normalde çok severdin."

"güzeller."

"işlerin mi çok yoğun? Çok mu yoruluyorsun?"

"evet jimin."

Elindeki çatalı çınlatacak şekilde tabağına vurduğunda susmm gerektiğini anladım. Geri tabağıma döndüm ve kendime hepsinin işleri yüzünden olduğunu tekrar ettim.

Gece, yatmadan önce bir bardak su aldım ve baş ucuna bıraktım. Uyku bandımı başıma takıp uzandım. Yoongiyi beklemek istesemde o salonda oturmaya devam etti, bende tüm gün temizlik yaptığım için uyuyakaldım.

Sabaha karşı uyandığımda yatağın sol tarafını tekrar boş buldum. Fakat beni asıl endişelendiren başucundaki suya hiç dokunmamış olmasıydı. Eğer susadıysa önce onu içmesi gerekmez miydi?

Kaşlarımı kaldırdım ve yataktan kalktım. Tuvalete gitmiş olabileceğini düşünerek önce tuvalete gittim fakat boştu. Mutfak gibi.

Sevgilimi salonda, koltukta uyurken buldum. Boynu ve beli tutulacaktı fakat onu yatak odasına taşımaya çalışırsam kesin düşürürdüm. İnce yapılı, zayıf alfalardandı ama ağırdı. Hemde çok ağırdı. Bense görüntümün aksine oldukça çıt kırıldım ve güçsüzdüm. Kokularımız olmasa onun omega, benim alfa olduğumu bile düşünebilirdi. Bu kadar yapıya rağmen güçsüz oluşuma hakaretler yağdırdım.

Ne yazık ki onu götüremeyeceğimden başının altına yumuşak bir yastık koydum ve üstünü örttüm. Alnına bir öpücük bırakarak yere düşmüş telefonunu da aldım ve masaya bıraktım. Güneş doğmaya başlamıştı.

Tekrar uyursam geri uyanamayacağımdan mutfağa geçtim. Yanağımı yumruğuma yaslarken aklımda çok şey vardı. Acaba, yanlız uyandığım gecelerde de hiç yanıma gelmemiş mi oluyordu? Neden yanıma gelmiyordu?

Bizim yatağımız ikimizinde kokusunu taşıdığı için güzeldi. Yeni evlendiğimizde yatağı paylaşmak konusunda çok kavga etmiştik. Ben her zaman yatağın solunda yattığım için sol tarafı vermek istememiştim, yoongi ise uyurken kalp atışlarımı dinlemek istediği için sol tarafı vermek istememişti.

Sevdiği insanları hep kalp krizi nedeniyle kaybettiğinden sürekli kalbimi dinlemek istemesini mantıklı ve hoş bulmuştum. Yıllar içindeyse sağ tarafta yatmaya alışmıştım. Oda, benim omegammış gibi göğsüme sokulurdu.

Alyansımla oynarken saatin ilerlediğini fark ettim. Evlilik yeminlerimiz daha dünmüş gibi kulağımda çınlıyordu. Geç kalmaması için yoongiyi uyandırdım.

Bu gün kahvaltı etmek istemediğini, zaten geç kaldığını söyledi ve hızlıca evden çıktı. Bende sabahın köründe öylece kaldım.

Yanıma gelip gelmediğine emin olmak için dinlenmem gerektiğine karar verdim ve tüm günümü uykuda geçirdim. Böylece gece, normalde yattığım saatte oldukça dinçtim.

Onu beklediğimi söyleyerek yatak odasına gittim fakat benimle pek ilgilenmedi. Eskiden her fırsatta benimle gelir ve bana dokunmadan yaşayamazdı. Bazen o kadar sert olurdu ki, ertesi gün onu yatağa bile almazdım.

Fakat günlerdir bana dokunmuyordu. Cinsel temasları bırak, saçlarımla bile oynamıyor gözlerime bakmıyordu.

Eğer yanıma gelseydi sadece işi yüzünden canının sıkkın olduğunu düşünecektim. Tek yapması gereken yanıma gelmekti. Kendimi kandırmaya devam edecektim ve mutlu olduğumuzu, hiçbir sorunumuzun olmadığını düşünecektim. Her evlilikte böyle şeyler olur, diyecektim. Sadece işinde sıkıntıları var ve bunları bana yansıtmak istemiyor, o bir alfa kendisi çözmek istiyor, diyecektim. Fakat gelmedi.

Yine de gelmesini sabaha kadar bekledim. Güneş doğarken yataktan çıktım ve yine koltukta uyumuş olan sevgilimin yanına gittim. Merakıma yenik düşerek elinden yere kaymış telefonu aldım.

Önce açmaya çalıştım fakat şifre kilidini değiştirmişti. Benim bildiğim şifre uymayınca parmak izimi okutmaya çalıştım. Parmak izimi silmişti. Gerçekten birşeyler saklamasa bunu asla yapmazdı. Eğer işe gitmiyor olsaydı şifre bile koymayacaktı.

İlk evlendiğimiz zamanlarda sık sık telefonunu bana verirdi. Benden birşeyler saklamayı sevmezdi. Bu yüzden alamadığım telefon git gide sabrımı taşırıyordu.

Görebildiğim tek şey bildirimlerdi.

Omegam: Yoongi, uyudun mu?

Omegam: iyi geceler sevgilim, rüyamda seni göreceğim.

Omegam: ve o büyük penisini ;)

Bu yılışık mesajların bana ait olmadığına emindim. Boğazıma oturan düğümle telefonu masaya bıraktım ve yatak odasına geri döndüm. Yoonginin üstünü örtmedim fakat dün örttüğüm battaniyeye sarılıp saatlerce ağladım.

Oysa işe giderken nedenini sormak için bile yanıma gelmedi.

MUST DIE FOR | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin