Herkese merhabaa. Yine bölüm atmam uzun sürdü. O yüzden kısa olsa da text yazmak istemedim ve düz yazı olarak yazdım. Umarım bölüm hoşunuza gider. Uzun süre sonra geldiğim için üzgünüm ama sonuçta geldiim. <3
Bölüm şarkısı: Selena Gomez- The Heart Wants What İt Wants
Yoongi: Jungkook, sadece bana gel.
Yoongi: Bekliyorum.
Jungkook: Geliyorum.
Okundu.
Bunu onunla mesajlaşarak konuşmak istemiyordu. Gözlerine bakmak istiyordu.
Ve biraz da hissetmek.
Belki çok uzun bir süre olmasa bile onu tanıyordu. Gözlerine her baktığında şeffaf bir yansıma görüyordu. Kendi yalan söylese bile gözleri her zaman ona gerçeği haykırıyordu.
Zaten o yüzden ona şans verdi.
Pişman değildi.
Hiç bir şekilde hiç bir şeyden pişman değildi. Uzun zamandır birinin yanında mutlu hissediyordu.
Hem de bunu kendine hissettiren bir ufaklıktı.
Bazen ondan bile olgun davranan bir ufaklık.
Mesajları okuduğunda kalbinde bir boşluk hissetti. Sanki her şeyi kendi yaşamış gibi bir boşluk.
Ve o an sadece ellerinden tutmak istedi.
İnsanın yalnızlığını ve değişimin nasıl bir şey olduğunu biliyordu. Girmek zorunda olduğu durumu ve neredeyse başkaları için yaşamanın ne olduğunu biliyordu. Kendi de kötü zamanlardan geçti fakat o her zaman acıyı içine gömer ve ileriye bakardı. Geçmişinin geleceğini etkilemesini istemiyordu.
Şu an tek istediği Jungkook'un gelmesi ve ellerini tutmaktı.
Bu ona acıdığından ya da üzüldüğünden değildi. Sadece onun çektiği acıya 'ben burdayım birlikte bu acıyı çekelim' deme şekliydi.
Çoğu zaman duygularını söyleyen değil yansıtan bir insan oluyordu. O yüzden yine aynı şeyi yapmak istiyordu.
Ve her şeyi şeffaflığıyla konuşmak.
Jungkook'un yalan söylemeyeceğini biliyordu ve bu konuda ona güveniyordu. Ama aralarında sır ya da başka bir şey olsun istemiyordu.
Eğer bir yola çıkacaklarsa birbirlerine çıplak olmaları lazımdı.
Camdan dışarı baktığında hafif çiseleyen yağmuru gördü. Sanki içindeki sıkıntıyı temizlemek ister gibiydi ve onu birazda olsa rahatlattı.
Zil sesi cam kenarından ayrılmasını sağladı ve sakin adımlarla kapıya yöneldi.
Deliğe bakmadan kapıyı açtı, zaten gelenin kim olduğunu biliyordu.
Üstünde gri bir sweatshirt ve ona uyum sağlayan gri bir eşofman vardı. Şapkası kapalı ve hafif ıslaktı . Bu şekilde ıslanmış sevimli bir tavşana benziyordu.
"İçeri gir hemen, üşümeni istemiyorum."
Jungkook kafasını sallayıp ayakkabılarını çıkararak kenardaki terlikleri giydi ve eve girdi.Çorapları kuzuluydu ve bu görüntü Yoongi'yi güldürdü.
"Sıcak bir şeyler ister misin?" Jungkook kafasını biraz sola eğerek ona doğru baktı.
"Yanıma gelmen bana yeter." Yoongi kafasını sallayarak yanına ilerledi ve koltukta bağdaş kuracak şekilde oturdu.
"Yoongi bak ben nerden başl-"
"Jungkook, bir yerden başlamana ve aynı şeyleri anlatmana gerek yok, bu sefer ben konuşmak istiyorum. Tamam mı?" Jungkook kafasını sallayarak onu onayladı ve Yoongi gibi bağdaş kurarak oturdu.
"Sadece nasıl bir bela içindesin ya da içindeyiz tam olarak bilmiyorum." Kafasını kaşıyarak biraz etrafına bakındı.
"Haklı olabilirsin ama umurunda değil. Seni terk etmem için milyonlarca sebep var."
"Yoongi bak lütfen d-" eliyle hemen genç olanın ağzını kapattı.
"Sadece dinlemeye devam et Jungkook." Genç olan tekrar kafasını sallayarak onu onayladı ve Yoongi elini ağzından çekti.
"Ama kalp ne isterse onu yapar biliyorsun değil mi?"
"Sadece senden deli gibi hoşlanıyorum ve bunu söylemekten asla çekinmeyeceğim tamam mı?Aramıza bir şeylerin girmesini istemiyorum, yalan olsun, sır olsun istemiyorum." Derin bir nefes aldı ve gergin olduğu zaman yaptığı gibi kulağının altını kaşıdı.
"Bilmem gereken ne varsa söyle, anlat. Bir şeyleri anlatmadığın sürece beni koruyamazsın, birbirimizi koruyamayız Jungkook. Bunu anlaman gerekiyor. Bir şeye başlayacaksak eğer bunu sadece sen ya da ben üstlenmeyeceğim. Biz üstleneceğiz. Birlikte yapacağız bunu. Bu yüzden aramızda sır olsun istemiyorum." Jungkook gözlerini ovuşturdu, sanki küçük bir çocuk gibi azarlandığı için ağlayacaktı.
"Yoongi bak ben seni seviyorum. Sana aşığım ve bunu söylemekten asla çekinmeyeceğim ama kalbimin sökülmesini istemiyorum. Kimsenin sana dokunmasını istemiyorum ve ben ne yapacağımı bilmiyorum. Hiç bir zaman böyle bir durumda olursam ne yaparım diye düşünmedim. Tek düşündüğüm her zaman yanında olmak istediğim. Elini tutmak istiyorum, gözlerine bakmak istiyorum, dudaklarını öpmek istiyorum, sarılmak istiyorum, sesini duymak istiyorum, kokunu almak istiyorum. Düşünebildiğim bunlarken ne yapacağımı bilmiyorum."
Gerçekten küçük bir çocuk gibi Jungkook'un gözünden bir kaç damla yaş döküldü. Yoongi hepsini parmaklarının ucuyla yakaladı ve teker teker ıslanan her yeri sildi."Seni seviyorum diyemem, ama seni sevmek istiyorum, yavaş yavaş belki de sana tutuluyorum Jungkook. Çünkü ben de neredeyse aynı şeyleri istiyorum. Sadece birlikte olalım tamam mı? Elimi tutmaktan çekinme, bana sarılmaktan beni öpmekten çekinme. Eğer acı çekeceksek birlikte çekeceğiz, mutlu olacaksak birlikte olacağız.
Sahip olduğumuz gelecek çok belirsiz. Bunu kendimiz belirleyelim." Jungkook kafasını uslu bir çocuk gibi salladı."Sahip olduğumuz gelecek belki belirsiz olabilir ama tek belli olan şey o zaman da seni sevecek olmam Min Yoongi."
Jungkook gülümseyerek Yoongi'nin gözlerine baktı.
Ve Yoongi, Jungkook'u gülüşünden öptü.