Akan kanlar koltuğu dolduruyordu. Bölüm 3

159 26 2
                                    




O bir düşündüğü tek şey Melike'yi ve çocuğunu kurtarmak olmuştu. Gerçekten yanılmıştı. Melike de camını açmış, parayı vermek için uzattığında çocukla göz göze gelmiş, ne oldugunu anlayamadan Esat'ın üstüne yığılmıştı

Esat'ın siyah takım elbisesi içerisindeki beyaz gömleği, kandan kıpkırmızı olmuştu.

Melike, daha da kötü görünüyordu. Akan kanlar koltuğu dolduruyordu.

Silah seslerini duyunca Cengiz hemen kapısını açarak inmişti. Silahı baktı. Çocuklar kalabalığa karışmıştı, boyunduruk

Şoför Kemal beş senedir Esat'ın yanında çalışıyordu. Çok tecrübeli biriydi. Cengiz'e binmesini söyledikten sonra, otomobilin gazına bakış, bir eli kornada, olan olan Fransız hastanesine doğru hızla hareket etmişti.

Koruma Cengiz, telefonunu çıkartıp Tuncay'ı aramış; "Pusuya düşürüldük, ağabey ve Melike yaralı. Fransız Hastanesine gidiyoruz." Sonra da Serhan'ı arayıp ikisinde haber vermişti.

***

Hastane acil servisinin önüne yaklaşmışlardı. Hastane görevlileri korna seslerini duymuş, hemen dışarı çıkmışlardı. Otomobil durur durmaz da kanlar içindeki Esat ve Melike'yi sedyelere koyarak, acil servise taşımışlardı.

Gelen doktor, yaralıların incelendi. Durumları ağırdı. Çok kan kaybetmişlerdi. "Hemen ameliyathaneye götürün." Dedi. Ortalık karışmış büyük bir koşuşturma başlamıştı. Doktorlar anons edilerek ameliyathaneye çağrılmaya başlanmıştı.

***

Basın, anlık haberini almış, muhabirler ve TV kameramanları çoktan hastane bahçesini doldurmuştu.

***

Ofiste Tuncay acı haberi alınca yıkılmış, şoka girmişti. İnanamıyordu. "Allah'ım sana yalvarıyorum, onlara bir şey olmasın. Allahım yardım et. Kurtulsunlar." diye dua ediyor. Gözlerinden akan yaşlar yüzünden süzülüyordu.

Aklı başına gelince ofisten koşarak dışarıya çıktı. Otomobilinin olduğu yere yöneldi. Herkes olağanüstü bir şeyler olduğunu anlamıştı. Şoförü, Tuncay'ın koşarak geldiğini görmüş, hemen otomobili çalıştırmıştı.

Tuncay arabaya binerken nefes nefese kalmış ve şaşkındı. Şoförüne, "Acele Fransız Hastanesine sür." Dedi. Şoförü şaşırmış, hareket etmemişti. Kızarak; "Acele et. Hiç durma." Şoförü kendine gelmiş, tam gaz otomobili hareket ettirmiş hızla gidiyordu. Kırmızı ışık yanmıştı. Frene basıp durmak istediğinde, Tuncay; "Durma devam et." Diye bağırdı.

Şoför, otomobillerin sağından solundan geçerek, hiç durmadan hastaneye gelmişti. Esat'ın koruması Cengiz karşılayıp, kapısını açmıştı. Tuncay, çok sinirliydi. Cengiz'in konuşmasına fırsat vermeden yakasından tuttu. "Siz ağabeyimi nasıl koruyamazsınız! Sizi ne diye işe aldık?" Sonra pişman olmuş, yakasını bırakmıştı. Sakin bir şekilde; "Durumları nasıl? Ameliyata aldılar mı?" Cengiz'in cevap vermesini beklemeden acil servise girmiş, asansörlerin önünde bekleyen kalabalığı görünce de merdiveni ikişer ikişer çıkarak ameliyathanelerin bulunduğu kata doğru koşmaya başlamıştı.

Ameliyathanelerin bulunduğu kata gelmişti. Büyük bir telâşe ve koşuşturmalar vardı.  Karşılaştığı bir doktora; Esat ve Melike'yi sordu. Doktor ikisinin de ameliyata alındıklarını söyledi.

Tuncay'ın dizlerinin bağı çözülmüştü. Kimseye aldırmadan yere diz çöküp ağlamaya başladı.

***

Serhan da aldığı haberle yıkılmıştı. Şoförüne, Fransız Hastanesi'ne dönmesini ve acele etmesini söyledi. "Nasıl olurdu? Daha yarım saat önce birlikteydik, kim yapmış olabilir?" Diye düşünüyor, onun da gözlerinden yaşlar akıyordu.

Barones Sokaktan gelenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin