Yaşadıklarını unutmak istiyorlar sırayla tineri kokluyorlardı. Bölüm 6

139 22 0
                                    

Tuncay çok acıkmış, arkadaşlarıyla gitmediği için de pişman olmuştu. Geldiklerini telaşlı ayak seslerinden anlamış, sevinmiştiı.

İçi kırılmış tahta parçalarıyla dolu olan sebze kasalarıyla, Önce Esat, ardından Serhan, merdivenleri çıkarak odaya girmişlerdi. İçerisi karanlık olmuş neredeyse birbirlerini göremiyorlardı.

Halil, her zaman ki gibi Cevher'in ellerinden tutmuş merdivenlerden çıkmasına yardım ediyordu. Merdivenin tahta basamakları çok eskiydi, çürümüş olduğu için de bir tanesi kırılmıştı. Bazen dalgınlıklarına geliyor, unutuyorlardı. O yüzden de çoğu kez düşüyorlardı.

Esat; "Neden mum yakmadın?" diyerek bağırmaya başlayınca, Tuncay acı çeken bir ifadeyle bakarak; "Ağabey çok hastayım. O yüzden, yataktan çıkamadım." Diye cevap vermiş, bunun üzerine Esat susmuş, cebinden çıkardığı çakmak ile mumu yakmıştı.

Çakmaktan çıkan alev ortalığı aydınlatmıştı. Tuncay o zamana kadar karanlık olduğunu bile fark etmemişti.

Halil'le Cevher, hemen Tuncay'ın yanına gitmişti. Cevher sarılarak; "Nasıl oldun Tuncay ağabey?"

Tuncay yüzünü buruşturarak sanki acı çekiyormuş gibi rol yaparak; "Biraz daha iyiyim." Sonra da sıkıca sarılmıştı. Cevheri herkes gibi o da çok seviyordu.

Serhan içerisinde ateş yaktıkları tenekeye kırılmış tahta ve sebze kasalarının parçalarını koyduktan sonra da Esat'tan çakmağı istedi. Tenekedeki kâğıt parçalarını tutuşturduktan sonra yanan alevlerin üzerine ince ve kuru tahta parçalarını atmaya başladı. Çıkan alevlerle, oda daha da aydınlanmıştı. Eskiden ocak olarak kullanılan yere doğru tenekeyi itti. Bacası tıkalı olduğu için odanın içerisini duman kaplamış. Dumanlar, iki tahtası sökülmüş pencereden dışarıya süzülmeye başlamıştı.

Alışmışlar, artık dumandan rahatsız olmuyorlardı. Odunlar iyice tutuşmuş, duman çıkartmaz olmuştu.

Tuncay yattığı yerden kalkmış, ateşin yanına gidip ellerini uzatmış, ısınmaya çalışıyordu.

Odada bir telaş başlamıştı. Yemek yiyeceklerdi. Serhan eski gazete sayfalarını yere serdikten sonra da getirmiş oldukları ekmekleri çıkartıp üzerine koymuş, sonra da diğer paketleri açmıştı. Zeytin, sana yağı, domates vardı. Tuncay çok acıkmış olduğu için hemen saldırmış, ekmekten bir parça koparıp zeytinle birlikte ağzına atmıştı. Esat, kendisine çok kötü bakınca da ağzındaki lokmasını zor yutmuştu.

Yere çömelmişler, hepsi eline birer ekmek almıştı. Serhan cebinden çıkardığı çakısıyla, domatesleri doğramaya başladığında diğerleri birer domatesi ellerine alıp ısırmaya başlamışlardı bile.

Esat, bıçakla ekmeğini ortadan ikiye keserek, içerisine sana yağından bir parça sürmüş. Sonra da doğranmış domateslerden koyarak, ısırmaya başlamış. Bir yandan da zeytinleri ağzına alıp yiyor, sonra da ağzındaki çekirdekleri yere tükürüyordu.

Çok acıktıkları için büyük bir iştah ile ekmeklerini bitirmişler, ortada domates, zeytin ve yağdan eser kalmamıştı. Hemen Cevher, yerdeki gazeteleri toplayıp yanlamakta olan ateşin içerisine atmış, çıkan alevler içeriyi iyice aydınlatınca duvarlardaki isler ve odadaki pislik meydana çıkmıştı.

İçeriden sokaklarda yürüyen insanların ve otomobillerin korna sesleri duyuluyordu. Önceleri o seslere dayanamıyorlardı fakat zamanla herkes alışmış, hatta sessizlik onları korkutur olmuştu. Gecenin sessizliğinden, her zaman korkuyorlardı.

Esat, sokakta çöpe atılmak üzere bırakılmış eski bir yatak bulmuş, alıp eve getirmişti. Onun üzerinde oturuyor, uykusu geldiğinde de uyuyordu. Diğerleri de çöpe atılmak için mağazaların önüne bırakılmış olan, mukavva ambalaj kolilerini getirip yere sermişler, hem oturuyorlar, uykuları geldiklerinde de üzerinde kıvrılarak uyuyorlardı. Üstlerine örtecek üç battaniyeleri vardı. Esat ayrı olarak yattığı için bir battaniyeyi almıştı. Dört kişi birlikte yatıyorlar, birlerine iyice sokularak da üşümemeye çalışıyorlardı. Battaniyeler çok eski ve delik deşikti.

Odadaki ne pis kokuları ne de yerdeki çöpleri fark ediyorlardı.

Karınları doymuştu. Esat yatağının altına sakladığı tiner şişesini eline almış, iki ayrı boş poşete döktükten sonra da birini uzatmış. Serhan hemen almıştı.

Sırayla kokluyorlar, kokladıkça da rahatlıyorlardı. Esat, elindeki diğer poşetteki tineri kokluyordu.

Herkes geçmişini ve kötü anılarını unutabilmek için, derin derin içine çekiyordu.

Barones Sokaktan gelenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin