Burdan bana ikizini vermediği için baş örtülü köpke hanım efendiyi kınıyor bölümü de yine ve yine harika fikri için pembe boneli köpkeme cembarsea ve harika olmasına rağmen kullanması aşırı zor olan mekan önerisi için renaissancehere ithaf ediyorum muck
BU BÖLÜMÜ AŞURE YİYEREK YAZIYORUM VE AŞURE SEVMEYENLERİ DIŞARIYA ALIYORUM YOK SİZE SMUT FALAN(Can'ın aşureli storysinden önce bu notu yazdım sonra Can aşure yerken story atmış Can sen bensin)
Dün yaşadıkları anlardan sonra ikisi de diğer hiçbir derse odaklanamamış Can'ın sırasında yorgunca uyumuşlardı. Ardından eve gittiklerinde o anı saatlerce düşünmüşlerdi. Şimdiyse Barış, Can'ı bekliyordu. Yine ondan çok daha geç geleceğini bilmesine rağmen onu sınıfta beklemeyi seviyordu. Sınıftakilerden uzak kalabilmek ve iletişim kurmamak adına başını sırasına yaslamış mermer zemini izliyordu.
Yanına biri oturduğunda heyecanlandı. Büyük bir heyecan ve gülümsemeyle başını kaldırdığında yanında sınıftan birinin olduğunu gördü. Hayal kırıklığına uğramıştı ama insanları kırmaktan hoşlanmadığı için çaktırmamaya çalıştı.
"Selam Barış."
Karşısındaki çocuk büyük bir gülümsemeyle kendisine bakıyordu. Adını dahi bilmemesine rağmen zoraki bir şekilde gülümseyerek ona baktı.
"Selam."
Bacağında hissettiği elle gözleri büyüdü. Çocuk bacağını tutmuş yavaşça okşuyordu. Her ne kadar ters davranmak istemese de nazikçe elini bacağından çekti. Neden geldiğini soran gözlerle ona bakıyordu.
"Can sayesinde bir şeyleri öğrenmiş oldum. Ve biliyorsun ki ben Can'dan çok daha etkileyiciyim. Ve onun gibi önüme gelen herkesle birlikte olmuyorum. Seni sevebilirim, onun aksine."
Barış duyduğu cümlelerle sinirlenmişti. Can için çok ağır konuşuyordu ve bu durum hiç hoşuna gitmemişti. Karşısındaki çocuk gerçekten dediği gibi etkileyiciydi. Turuncu dalgalı saçları mavi gözlerinin önüne doğru dökülüyordu. Teni bembeyaz olmasına rağmen çillerle kaplı olduğu için beyazlığı örtülüyordu. Bedeni Can'la aynıydı. Boylarının çok yakın olduğunu düşünüyordu. Ancak Barış için kimse Can'dan daha güzel, etkileyici olamazdı. Gergince sırada kaydığında yanındaki çocuk da ona yaklaştı.
"Bu arada ismimi bilmiyorsun. Emre ben. Ama genel olarak sevgilim demeni yeğlerim."
Emre'nin cümlesi bittiği an içeriye neşesi beş kilometre öteden anlaşılacak şekilde Can girdi. Henüz Barış'ın yanındaki çocuğu görmemişti.
"Barış, annem aşure yapmış. Sana da getirdim. Ellerimle besleyeceğim seni. Sonra senin de beni beslemen için."
Son cümleleri söylerken gözleri Barış'ın yanına kaymıştı ve anında kaşları çatılmıştı. Emre başını Barış'ın göğsüne koymuş gülümseyerek onu izliyordu. Can kendini toparlamak istercesine gülümsediğinde dışarıdan hiç de gülümsüyor gibi görünmüyordu.
"Barış'ı bu günlük ben kaptım. Daha erken gelseydin keşke. Hadi sen sırana geç. Bak hoca geliyor."
Emre sırıtarak konuştuğunda Can derin bir nefes aldı. O çocuğu orada boğmak istiyordu. Gülümseyerek sırasına doğru ilerledi. Herkesin Barış'ı istediğinin farkındaydı ancak Barış'ın onu seçtiğini düşünüyordu. Şu ana kadar. Barış hiç rahatsız görünmüyordu ve bu Can'ı daha da çıldırtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vil du kjenne munnen min? | cb
General Fictionaçıklama: hikayeyi çok geçmiş zamanda yazdığım için eski ve artık tamamen nefret ettiğim iki adamın fan fici konumunda ancak bölümleri çok sevdiğim için silmeye kıyamıyorum bunu bilerek okumaya başlamanızı isterim hayvan gibi yetişkin içerik var ra...