12 Ekim 2017
Sabah uyandığında ilk işi telefonunu alıp twitter'a girmek olmuştu. Rosevien'in mesaj yazdığı perşembe gününden beri, yani tam bir haftadır rutini haline gelmişti bu. Gerçi adama yazma deyip de yazmasını beklemek biraz garipti. Ve en son attığı gülücüğü neden attığını merak ediyordu.
Sooyoung, Rosevien'i hiçbir şeyi merak etmediği kadar merak etmişti.
Yatağından kalkıp duş almak, makyaj ve kıyafet rutinini gerçekleştirirken aklı nedense hep rosevien'deydi. Aptal olma, diye geçirdi içinden. Elin adamından sana ne?
Yine son anda metrobüse yetişmişti. Oflaya puflaya boş bir yer bulup kendini bıraktı. Derin bir "oh" çekip kulaklığının kulağından çıkan tekini geri yerine taktı. Telefonundan en sevdiği şarkıyı açtıktan sonra çantasından kitap çıkarmaya üşendiği için kuğu şeklindeki kolyesini özenle düzeltip metrobüsteki insanları incelemeye karar verdi.
Alt komşusu karşı tarafta kitap okuyordu, yanında bir sürü tanımadığı insancık vardı. Sağ taraflarda bir yerlerde nefret ettiği kuzeni vardı- nefret ettiği kuzeni? Hızlı bir şekilde sola dönüp sessiz bir şekilde lanetler okumaya başladı. Onu kimse duyamazdı, yanına oturduğu Taeyong hariç.
"Senin ne işin var be burada?"
Taeyong istifini bozmadan bir cevap verdi. "Okula gidiyorum."
Sooyoung bunun mantıklı bir cevap olduğunu düşünerek çıkan kulaklığını eline aldı. Sinirle öfleyerek kulaklığı çıkardı ve yine sessiz bir şekilde bağırdı. "Nefret ediyorum senden nefreeeettttt! Zaten rengin de kötü, nereden de almışım seni!"
Kulaklığı parçalamak üzereyken elinin üzerine başka bir el değdi. "Sen manyak mısın? Bu kadar pahalı bir kulaklık parçalanır mı?"
Sooyoung gözlerini devirerek elinin üzerindeki elin sahibine baktı. "Bundan sana ne peki, Lee Taeyong?"
Karşısındakinin yüzünde ufak bir sırıtma belirdi. "Beni tanımıyordun?"
"Şimdi de tanıyorum!" diyip sinirle ayağa kalktı Sooyoung. İnmeleri gereken durağa çoktan gelmişlerdi.
Neredeyse koşarak metrobüsten indi. Birkaç saniye geçmeden bildirim sesiyle cebindeki telefonunun ekranı açıldı. "Rosevien'den bir yeni mesaj." bildirimini görünce telefonuna ulaşmak istedi. Sonrasında çantası dökülmüş, her şeyi yerdeydi. Oflaya puflaya malzemelerini çantasına tıktı. Koşarak kampüsün bahçesine girdi. Boş bir bank bulup oturdu. Etrafındaki hiç kimse umrunda değildi. Sadece Rosevien'in ne yazdığını merak ediyordu.
rosevien: joy
parksooyyoung: bir daha yazma demiştim.
gereksiz olduğun kadar özürlü falan mısın?
Sooyoung, böyle bir tepki vermişti ama konuşmanın uzamasını deli gibi istiyordu.
(@rosevien adlı hesap bu mesaja 👎 ile tepki verdi.)
rosevien: Neden böyle dediğimi merak etmiyor musun?
parksooyyoung: Hayır.
rosevien: Sen gerçekten garipsin,
hiç görmediğim kadar.
(Görüldü. - 09.09)
Sooyoung derse geç kaldığını fark edince görüldü atıp koşarak okul binasına girdi. Gün boyu aklı hep Rosevien'in sonraki Perşembe ona yazıp yazmayacağındaydı.
✨✨
tarihlere dikkat ediosnz ins
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red, sooyoung ᥊ chaeyoung
Fanfictionrosevien: kırmızı. parksooyyoung: bu ne? rosevien: ben de seni seviyorum, kırmızıyı sevdiğin kadar. parksooyyoung: -,- დ •Wattpad'deki ilk -ve muhtemelen son- SooChae kitabı• დ ©060920-2-220821