#3

131 19 4
                                    

19 Ekim 2017

Sooyoung derin bir nefes bırakıp sinirle koltukta sızmış ev arkadaşına baktı. Sonra az önce yaptığının tersine alabileceği kadar derin bir nefes alıp tükenene kadar çığlık attı. Öyle ki, apartmandan kovulmamak için Jennie'nin hızlıca uyanıp onu susturması gerekmişti. Bir yandan da söyleniyordu.

"Aptal mısın ya?"

"Amacın evsiz kalmak mı?"

"Haetnim'in uyku tulumunda yatarsın artık."

"Soo! Kes şunu!"

Sooyoung sonunda nefes nefese kaldığında nefretle ev arkadaşına baktı. "Bu evin... hali... ne?"

"Üzgünüm," diye mırıldandı kısa olan.

"Üzgün falan değilsin. Yapma şunu, senin yüzünden sinir hastası olacağım. Evi dağıtmadan yaşayamıyor musun?"

"Ama ne yapayım? Kuma da en sevdiğim çantamı kapıp kovalamaca yaratmasaydı?!"

"Şimdi de suç köpeğin oldu, öyle mi? Of Jennie, seninle uğraşamayacağım. Dağınık kalsın burası da böyle, sürekli dağılıyor zaten."

"Sooyoung?" Jennie uzanıp elinin tersi ile alnının sıcaklığını kontrol etti.  "Ateşin de yok, iyi misin sen?"

"Ya of! Sadece bugün perşembe, tamam mı? Benden uzak dur ve ne halt ediyorsan et."

"Hey, neler oluyor? Perşembe günü özel olan ne var?"

"Sana ne?"

"İşte gaddar Sooyoung geri döndü..."

Sooyoung odasına gidip üstündekileri çıkardı ve telefonunu kontrol etti. Twitter'dan gelen herhangi bir bildirim yoktu. Sıcak bir duşa ihtiyacı olduğunu düşünüp bornozunu kucakladığı gibi ortak banyoya yöneldi. Jennie'yi ortalığı toplarken görünce çok şaşırsa da sessizce banyoya girdi.

Zamanın nasıl geçtiğinden habersizdi, belki dakikalarca belki de saatlerce sıcak suyun altında şarkılar söyleyip Rosevien'i düşündü. Onu neden bu kadar çok önemsediğini bilmiyordu, sadece, hoşuna gidiyordu?

En sonunda, parmakları buruş buruş olduğunda suyu kapatıp kırmızı bornozunu giydi. Kırmızı, ona rosevien'in attığı ilk mesajı anımsatmıştı. Yanaklarını şişirip başka şeyler düşünmesi gerektiğini tembihledi kendine.

Şu Lee Taeyong, onunla metrobüste karşılaştığı günden beri sürekli göz göze geliyorlardı. Bir keresinde Sooyoung'un en sevdiği kahve olan Crema Latte ile öğle arasında onunla konuşmaya gelmişti. Sooyoung, Taeyong'un ona karşı bir ilgisinin olup olmadığını düşündü. İhtimaller dahilindeydi, sonuçta Sooyoung güzel ve akıllı bir kızdı. Sadece birazcık asosyal ve sinirli birisiydi. 

Aklına Rosevien'in o olup olamayacağı geldi. Kafasını iki yana sallayıp aklındaki mesaj kutusunun üstündeki "1" yazan baloncuktan kurtulmaya çalıştı.

Saçlarını kuruturken nefret ettiği kuzenini hatırlayınca kusuyormuş gibi bir hareket yaptı. Kendisi tam bir gerizekalıydı.

Sonunda kurutma, tarama ve bağlama işlemini bitirince kremlerine göz gezdirdi, onu bir-iki ay idare edebilirlerdi. Kremlerini yenileyeceği zaman kendine bir saç boyası alıp kendine yeni bir görünüm kazandırmayı da düşündü.

Birden, genelde gittiği kozmetikçide çalışan ve aşırı kibar olan kız aklına geldi. Yüksek ihtimalle Sooyoung ile yaşıttı ve muhtemelen üniversite masraflarını karşılamak için yarı-zamanlı olarak çalışıyordu. İsim kartında yazan ismi hatırlamaya çalıştı, kendisininkine benziyordu. Galiba Jiyoung'tu. Bana ne ki, diye düşünüp banyodan çıktı. 

Beklediği bildirim sonunda gelmişti.

rosevien: taeyong.

parksooyyoung: yanlış adres,

ben Sooyoung.

rosevien: hayır, doğru adres.

(Görüldü. - 23.18)

rosevien: merak etmiyorsun, değil mi?

(İletildi. - 23.39)

parksooyyoung: evet.

rosevien: o zaman tamam, iyi geceler.

(İletildi. - 23.42)

parksooyyoung: bekle

ne olmuş ona

(İletildi. - 04.23)

rosevien: uyuyordum, görmemişim.

merak mı ediyorsun? 

(İletildi. - 08.16)

(@parksooyyoung adlı hesap bu mesaja 👎 ile tepki verdi.)

parksooyyounghayır.

etmiyorum.

(Görüldü. - 08.19)

red, sooyoung ᥊ chaeyoungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin