Kim Seok Jin
Koşuyordum.
Onsuz olan her saniyeye lanet ederek koşuyordum onun odasına.
Uyanmasını istiyordum. Evet, belki beni hiç affetmeyecekti fakat, sadece uyanmasını istiyordum.
"Nerede o?" dedim bağırarak
Koridorlarda, onun odasını bulmak için koşarken görmüştüm Jennie denen kızı.
Ona bağırdığımda fark etmiştim, onu ve arkadaşlarını.
Çökmüşlerdi hepsi.
Gözleri kızarık, içlerindeki kırgınlıkla yanıma yaklaşıyorlardı. Adımları tıpkı duruşları gibi sertti.
"Jisoo-"
"LANET HERİF!"
Daha lafımı bile tamamlayamadan, yüzüme yediğim yumruk ile sendelemiştim.
"SEN HANGİ YÜZLE GELDİN BURAYA?!"
"Lisa bağırma lütfen, sakin ol tamam mı?"
"Ben söyledim gelmesini, sakin olun."
Jennie'nin sözüyle, bütün gözler onu bulmuştu. Ama o aldırış etmeden devam etti.
"Onu uyandıracak."
Jennie'nin dudakları arasından çıkan cümle ile Lisa kahkaha atmaya başlamış, karnını tutarak yaşlı gözlerini benim üzerime dikmişti.
"Biz," demişti. "Biz uyandıramadık onu. O mu uyandıracak?"
"Uyandırmak... Zorunda." dedi Jennie bana dönerek. Ardından korkutucu derecede tuhaf bir gülümseme sunmuştu.
"Eğer," demişti kulağıma yaklaşıp. "Eğer onu uyandıramazsan seni kendi ellerimde öldürürüm."
Yutkunup, aşağı yukarı salladım başımı.
Jennie haklıydı.
Onu uyandırmak zorundaydım.
___
Yavaşca geziniyordu hastane koridorlarını. Fakat çıkamıyordu bu lanet olası yerden.
Gezinmeye devam ederken, bir uğultu geldi kulağına.
"Ben geldim sevgilim. Hadi, aç gözlerini."
Bu ses...
"Prensesim, bak, ben geldim. Prensin, Seok Jin."
Yaklaştı iyice kaldığı odaya. Ardından inanamadı gözlerine, bu gerçekten oydu.
"Bu şehirde, sen varsın, ben varım. Ama biz yokuz Jisoo-yah."
"Neden sevgilim? Neden eskisi gibi birbirimizi tamamlayamıyoruz?"
Genç kız, karşısında gördüğü beden ile hıçkırmıştı. Aynı zamanda ise, yatakta cansızca yatan bedenin gözünden bir göz yaşı gelmişti çocuğun eline.
Çocuk, ilk başta, ne olduğunu anlayamamıştı. Kıza bakana kadar.
Görmüştü, duymuştu onu kız. Bunu hissediyordu.
"J-Jiso, beni duyduğunu biliyorum prensesim. L-Lütfen uyan artık. Göster bana o hasretini çektiğim gözlerini, lütfen..."
Kızın hıçkırıkları çoğalmıştı. Ama yapamıyordu, uyanamıyordu işte.
"Seni seviyorum prensesim..."
Hani derler ya, hayatın tıpkı film şeridi gibi geçip gider diye. İşte, tam da öyle oldu Kim Jisoo'nun anıları.
'Ölüyor olmalıyım.' diye düşündü burukça sırıtırken. Gittikçe şeffaflaşan elini sevdiği adamın yanağına koymuş, göz yaşlarını silmişti.
'İstediğim buydu, artık rahatça kapatabilirim gözlerimi.'
Belki kimse bilmiyordu ancak,
Bu sözler Kim Jisoo'nun düşündüğü son şeyler olmuştu.
'Seni seviyorum sevgilim.'
Odadan aniden yükselmeye başlayan makine sesi ile doktorlar hızla içeri girmiş, çığlık çığlığa ağlayan Seok Jin ise zar zor zaptedilmişti.
Bir süre sonra doktor çıktı odadan, yüzünde bir karamsarlık vardı.
"Üzgünüm." dedi yüzüne yerleştirdiği görünmez siyah perde ile.
"Hastayı kaybettik."
____
"Kim Jisoo'nun oturduğu binanın sekizinci katından atlayarak giriştiği intihar girişimi, dört yılın sonunda huzurla sona ermişti."
03.01.95 - 15.09.20

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suicide NotesぁJiиsoo
Fanfiction"Kim Jisoo, öldükten sonra arkasında bırakacağı notlarla biricik aşkının ilgisini tekrardan kazanmayı ümit ediyordu." Cover by: @Gahashira 2020|©haneullius