Her sabah olduğu gibi bu sabahta çığlıklarla uyandım. Yine yine ve yeniden babamı görmüş ağlamış ve yastığımı göz yaşlarımla ıslatmıştım. Annem koşarak odaya girdi.
-Ne bağırıyorsun öyle mahalle karıları gibi?
-Çık dışarı odamdan.Öylece kapıyı çekip gitti. Bense sadece göz yaşlarımı silmekle yetindim. Aradan uzun zaman geçsede babamı kaybettiğimden belli iyi değilim. Umutlarım kırılmış sanki hayallerimin ışığı yok olmuş gibi.
Aynaya doğru yöneldim. Dün gece silmediğim göz kalemim ve rimelim akmış. Sanki aynada panda görüyorum gibiydi. Biraz daha yaklaştım aynaya. Yüzümdeki belirleşen çizgileri gördüm. İrkildim. Yaşlılık değil yaşanmışlık belirtileriydi bunlar.
Kendi kendime konuşmaya başladım. Bir yandan gözümdeki yaşı tutmaya çalışıyor diğer yandan kahkaha atıyordum. Annemin sesi geldi kulaklarıma.
" Ah yine ağlarken kahkaha atıyor bu kız yine mi delirdin? Ben diyorum sana bir doktora ihtiyacın var diye."
Hiç umursamadan gülmeye devam ettim. Her ağladığımda gülüyordum oysaki. Annem buna alışamadı herhalde. Daha fazla sesini duymak istemediğimden kulaklıklarımı takıp üstüme bişiler giyip çıtkım.
Daha okula 1 saat varken erkenden yoldaydım. En çok ağladığım şarkıları dinledim. Okula gelmiştim. Çantamı bırakıp bahçedeki banklardan birine oturdum. Daha kimsecikler yoktu. Bense gözlerimi kapadım.
Ağlıyordum!
Hıçkırıklarımla boğulacakmışım gibi, nefessiz kalmış gibi, ağlıyordum.Sonra bir el değdi omzuma, sorgulayan gözleriyle baktı bana, "Sanırım burası fazla tozlu, gözüne toz kaçtı herhalde. İzin ver sana yardım edeyim." dedi. Cevabımı beklemeden oturdu yanıma, cebindeki mendili çıkartıp gözlerimden akan yaşları silmeye başladı. "Eveeet, sanırım gözündeki toz parçası canını çok yakmış.
Ama merak etme, çıkaracağım onu oradan" dedi.
Ben ise hıçkırıklarımı susturmuş, sadece istemsizce süzülen gözyaşlarımı, silmesine izin veriyordum.Artık ağlamıyordum, yüzüne baktığım da ise sadece tebessüm vardı.
Evet yüzündeki tebessüm çok içten, çok samimiydi.
Hızla kalkmıştı yanımdan, sanırım gitme vakti gelmişti.
Tahmin etmeliydim gideceğini, ne bekliyordum ki?
Ama yanılmıştım..Çünkü, elindeki pamuk şekeri göstererek ;
"Benim mutluluk kaynağımdır. Ne zaman kalbimde bir burukluk hissetsem, pamuk şekeri alırım. Eminim sana da iyi gelir." dedi.Gözleri o kadar içten gülümsüyordu ki, onu kırmak imkansızdı.
Adını bile bilmiyordum, bildiğim tek şey şuan gerçekten bana yardım etmeye çalışmasıydı.Ve o an içimdeki o kocaman acının, hiç dolmayacak boşluğun yok olduğunu hissetmeye başlamıştım. Bu saatte pamuk şekerini nereden bulduğunu bile sorgulayamadan gitti yanımdan. Okulda hiç görmemiştim ama bu denli hisleri üzerimde hissetireceğini bilmezdim.
Yanımdan ayrılıp gitti. Bense yarı kırgın yarı mutlu gözlerle bakakaldım. Ve herşeyin o anda başladığını anladım.
"Pamuk Şekeri kadar toz pembedir hayaller. Sen tonu olmayan siyahı severken gözlerinin önü toz pembe kaplanır. Hayaller yaşar umutlar vaat edilir. Tatlı tatlı pamuk şekerini yersin.Sonunu bilmeden. Ve herşeyin farkına vardığın an toz pembe hayallerinin yerine pamuk şekerinin sapı kalır sana."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Savaşçısı
Teen FictionTONU OLMAYAN RENK "SİYAH" "Sen, tüm şatafatlı tanımlarından sıyrılıp en doğal halinle yaramazlık yapan çocuklar gibi boynunu bükmüş bağışlanmayı beklerken, ben yüreklere düşen kıvılcım oldum. " Ve o uğursuz kaza! Genç bir kızın belleği...