"İyilik Meleğim"

139 3 0
                                    

Güne "Savaşacağım" diyerek uyandım. Her sabahtan daha farklı açtım gözlerimi. Benim önümdeki kara bulutları temzilenmiş düşünerek. Geçen gün omzuma dokunan elin bugünümün umudu olduğunu düşünerek.

Hayat bıraktığım monotonlukta, annemin üzerime gelişleri, okumalısın diye ısrar eden akraba üyeleri her şey aynı. Yatağımı toparlayıp aşağı iniyorum.

-Kahvaltı hazır Senem hadi otur.

-Hayır anne acelem var özür dilerim.

-Hayret sen Senem misin? Kafana bir şey mi düştü nasıl olduda özür diledin?

Evet ben normalde kimseden özür dileyen birisi değilimdir. Annemdende. Zaten birini kırdıysam gerektiği için kırarım. Babamdan sonra sert tavrımdan dolayı kimseyle yakın arkadaşlık kuramadım. Bir tek yanımda Duygu var. Oda küçüklükten belli aile dostumuzun kızı.

Çantamı alıp evden çıktım. Adımlarım hızlandı. Nefes nefese kalarak yürüdüm. Bir an önce Duyguyu alıp geçen günkü çocuğu anlatmalıydım.

Duyguların kapısını kıracak şekilde tekmeledim. Zile hiç aralıksız bastım. Bunu neden yaptığıma şaşıracaksınız biliyorum. Psikobat gibi hallerime alışmalısınız. Çünkü normalim bu. Aslında Duygu çok uykucu ve evde tek yaşıyor. Annesinden babasından ayrı nede güzel.

Duygu ayılı pjamaları ve pofuduk terlikleriyle kapıyı açıp yüzüme baktı.

-Ne oldu Senem peşinde ezeli katiller mi var bu ne hararet?

-Hemen hazırlan çabuk çabuk sana anlatacaklarım var okula gitmeliyiz.

-Yangından mal mı kaçırıyorsun?

-Evet Duygu mal kaçırıyorum. Sen malsın ya unutmadın mı? Ya neyse beni lafa dolama çabuk üstüne bişiler geçir çıkalım.

Duyguyu aceleyle evden dışarı çıkardım. Daha kargalar yemeğini yemedi ama olsun. Beraber okula kadar yürüdük bu süreçte ağzımı açmadım.

- Ee Senem sırf eziyet olsun diye apar topar kaldırmadın dimi beni yataktan ne anlatıcaksın?

- Şimdi olmaz okula gidince görürsün.

İkimizde ağzımızı açmadan okula geldik. Zaten Duygu o kadar uykuluydu ki konuşmaya dermanı bile yoktu. Beraber sınıfımıza çantamızı bırakmaya geçtik. Bir de ne görelim. O adını bile bilmediğim çocuk bizim sınıftaki en ön sırada oturuyor.

Ağzımı bir karış açmış, gözlerimi çocuğa dikmiştim. Bakakaldım bir süre fark etmedim ona uzun uzun baktığımı. Duygunun kulağımda " Heey Senem " diye bağırmasıyla irkildim.

-Heh efendim Duygu noldu geldik mi?

-Anlaşıldı senin beni yataktan bu saatte kaldırıp getirme nedenin. Ayrıca çocuğa dik dik bakma anlayacak.

-Ne gerçekten mi belli mi ediyorum?

-Hem de fazlasıyla. Kızaran yanaklarını saklayamıyorsun ki.

Bir süre şaşkınlığımızı saklamaya devam ettik. Kafasını okuduğu kitaptan kaldırıp yanımıza yaklaştı.

-Merhaba kızlar Günaydın. Adım Arda. Sizin sınıftaymışım meğersem.

Duygu durur mu hemen atıldı:
- Ah merhaba Arda. Bende Duygu bizde bu sınıftayız.

Bense ağzımı açmayıp öylece suratına bakakaldım.

-Senem hadisene kızım dilini mi yuttun cevap versene çocuğa.

-Şeey bende Senem. Sen geçen günkü çocuksun değil mi?

-Evet o benim.

Bir süre konuştuk. Derse girme vakti geldiğinde çaprazımızdaki sıraya oturdu. Dersi dinlemedim hiç. Gözlerimi fal taşı gibi açmış Ardayı kesmeye başlamıştım. Hocanın beni sözlüye kaldırmasıyla irkildim.

-Hey Sen Senem. Kalk bakalım. Derste hiç dinlemedin biraz da biz seni dinleyelim. Anlat bakalım anne ve babanın çocuğa kan aktarımını?

-Been şeyy pek anlatım yapamam ki.

-Peki o zaman Anne Ve Baba Rh+ ise çocuk Rh- olabilir mi?

Öylece hocanın suratına bakakaldım. Yan sıramdan en gıcık olduğum Tolga " Hocam ona neden soruyorsunuz ki onun ya annesi yoktur, ya babası çoktur nereden kan aldığnı bilemez ki" diye atıldı.

Bütün sınıf gülmeye hatta dalga geçmeye başladı. Buna hoca bile gülmüştü. Bense sınıftan ağlayarak kapıyı çekip çıktım. Tuvalatete koştum. Göz yaşlarımı tutamadığım için hem kendime kızıyor hem de oracıkta Tolgayı boğmadığım için.

Sinirden aynaya elimi geçirdim. Kanamaya başladı. Soğuk suyun altında beklettim. Elimin acısından çok babamın yokluğunu hissettim. O sırada bu sefer yine o aynı el omzuma dokundu. Oydu oydu evet Ardaydı yine ağladığımda yanımda bitmişti.

Ellerimi elleriinin avucuna götürdü. Elim avcunun içindeyken dünya dursun, kalan tek şeyler sen ben bir de hafifçe kıpırdanan parmaklarımız olsun istedim ben. Ama ne zaman istediklerim oldu ki zaten?

Bir yandan göz yaşlarımı siliyor diğer yandan kanayan elimi. Öylece sustuk ikimizde. Birbirmize baktık. Ben göz yaşlarımın akmasına izin vermek yerine. Bu sefer olabildiğince tutmuştum. O sırada Duygu girdi tuvalete.

-Senem iyi misin? Eline ne oldu? Kızım bişi desene?

-İyiyim Duygu. Sadece sinir krizi geçirdim bişeyim yok.

Arda oradan atıldı ve Duyguya revirden yara bandı batikın pamuk getirmesini söyledi. Beraber çıktık tuvaletten. Kantindeki masalardan birine oturduk.

Bu sırada Duygu geldi. Elindekileri masaya bıraktı. Bana su almak için tekrar gitti. Arda ise pamuğun ucuna döktüğü batikonla elimin üzerine bastırdı.

-Canın çok yanıyor mu Senem?

-Biraz ama olsun.

-Birazdan geçer acısı. Bir daha kendine zarar verme.

-Ya sen iyilik meleği falan mısın? Her ağladığımda yanımda buldum seni. Canımınyandığını nasıl hissediyorsun?

"Sen üşürsen canımı yakmaya hazırım ben" dedi ve güldü. O an ne elimin acısını hissetmiştim ne de bir anlık sinirimi. Sadece öyle ellerim ellerinde kalsın istedim.

Umut SavaşçısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin