Kendimi kötü hissediyorum. Okuldaki ilk günüm iğrenç geçmişti ve uzun zaman sonra kapılarımı yarım aralamışken, dış dünyaya alay konusu olmuştum. Kendimden yine nefret ediyordum, görünüşümden biraz ama hissedemediğim kısımdan daha da çok nefret ediyordum. Tanrının bana bahşettiği bu vücuda kendimce izler bırakmakdan hoşnut muydum sanıyorsunuz ? Birçoğunuz yanılıyorken birçoğunuzda hissedemediğim şeylerin farkında oysaki. Aylar sonra odamdan dışarı adım atıp başka şehire taşınabilmek için ilk defa dışarıya çıkmıştım, kiminiz bu başka şehire taşınma olayını ciddiye alıp nereye taşındığım konusunda meraklanırken aslında kendi ruhumu başka şehire taşımıştım. Siyah kısım hep aynıydı ve gittiği şehiri de karartmaması için içime hapsettiğim koskoca bir buğuydu aslında. İlklerden hoşlanmam ben, herseferinde ilklere kapıldığım için yarım hissediyorum şimdi, belkide. Ne de çok eskileri severim aslında ben. Geçmişi kurcalamaktan pek haz almam oysaki, ama bir türlü de ortasını tutturamam şu illetin. Aile baskısına alışık bir bünyeye sahiptim çekimser davrandığım tek kısım yeni insanlara alışmak konusuyudu ve içlerinden biri olmaya çalışmak. Bunlar başlangıçta bir ilerisi için bir adımmış gibi gelsede "kurtulduğumu sandığım o boşluğa bir ayağım zincirlerle bağlıymış aslında". Hep birileri geri adım atmam için zorluyor beni, çok zorluyor. Tanrım hepimizi eşit yarattıysan neden diğerleri kadar mutlu değilim ? Üzgünüm kimilerimiz eşit değil. Beni bununla sınamana saygı duyuyor ve kendimi cehennemine adıyorum. Hiçbir zaman cennet meleklerinin hâlesini (tacını) saçlarımın üzerine yakıştıramadım, kendimde bıraktığım izlerle cennete girmeye layık görmedim kendimi. Üzülüyordum hemde öylesine üzülüyordum ki toprakdan yaratılmış olmamıza rağmen hiçbirimizin ateşten yaratılan iblisten (şeytan) farkı yoktu, herkes can yakabiliyor, acıtabiliyordu. İnsanlar sürekli konuşuyor, yargılıyor ve sinsi bakışlarla süzebiliyordu. İblis bunlarla güçleniyor ve sonsuz karanlığa hakim olabilmek için diretiyordu. Bu günde böylesine kustum içimdekileri ve böylesine, haykırdı gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken sessiz sessiz. Neden mi ? İnanın hiç bilmiyorum bilmiyordum sebebini. Dudaklarımda tekrarladığım kelimelerin anlamsız olduğunu bir o kadar da içten biliyordum. ("Kendine gel Arya, kendine gel".) Hayatımı bazı şeylere birden başlayarak düzene sokamazdım. Birden o şirin kız olamaz ve insanlara mükemmeli oynayamazdım. Kimse mükemmel değildi hatta hiçkimse ve cenneti haketmediğini düşünen beyaz bir kız siyahla kaplanmış görünümüyle hak edemezdi saçlarına kondurulacak hâleyi. Ben çirkindim kimisi o kadar ihtişamlıydı kimisi hasta, sakat veya hayatının sonuna kadar bilinci kapalı olarak yatalak. Ama ben sadece çirkindim ve bunun için Tanrı'ya şükrediyorum, ben kendine zarar vermekten acı çekmekten haz alan bir çirkinim ve kendi günahlarımda boğuluyorum, bu günde günahlarımda ölemedim, sevgiler Arya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sosyopatın Günlüğü
ChickLit"İlk başta normal biriymiş gibi gözükebilirler ama hiçkimse içlerinden biriyle arkadaş olabilecek cesarete sahip değiller"