İçlerinden Biri II

421 10 0
                                    

Gözlerimi açtığımda biraz sersemlemiştim, perdeler ardına kadar kapalı olmasına karşılık yırtılan kısımlarından gün ışığı içeri giriyor, etraf gün doğumunun güzel ılıklığı ve kırmızısıyla karışık loş bir hal alıyordu. Perdelerin ardına kadar kapalı olmasından ve yırtık kısımlarından kendi odamda berbat bir güne daha uyandığımın farkına varmıştım. Tanrım anneme kaç defa şu yırtılan perdeme yama yapıp gün doğumunun odamı sıcaklığıyla ve rengiyle boyamasını istemediğimi söylediysemde bir kulağından girip diğerinden kendi isteğiyle çıkmasına izin verdiğine adım kadar eminim. Odamın duvaları siyah renkde olduğu için, perdenin yırtık kısımlarından içeri giren gün ışığı aylardır havalandırmadığım odamdaki toz bulutlarının görünmesine neden oluyordu. Resmen kendi benliğime taciz ediliyormuş gibi hissetmiştim. Kafamda bu düşüncelerle ilerlerken yatağın kenarındaki komidinin üstünde yelkovanı bir ileri bir geri gidip gelen saate gözlerimi iliştirmiş ve iki üç saniyeye yakın bakmaktan alıkoyamamıştım kendimi. Birkaç defa 06:16 gördüğüm saati gözlerimi açıp kapatmamla 06:18 görmem bir oldu, bu resmen şok edici birşeydi. Yelkovanı ileri geri giden ve 06:16 da takılı kalan bozuk saatimin gözlerimi açıp kapatmamla 06:18 olmasına çok takılmıştım o süreç içinde. Bu konuya neden bu kadar çok takıldığımı hiç bilmiyordum "aptal bir bozuk saat" diyip geçemiyordum. Sanki her şey saniyelik geçen, iki dakikalarda kaybolup gidiyordu. Belkide göz açıp kapayana dek. Bende 16 yaşında kendi yaşantımda gelgitler yaşıyordum. Peki ya göz açıp kapayıncaya dek 18 olduğumda, doğduğum günde yelkovanım tam 12:00 'de takılır ve hayatıma veda edersem ?

"Aptal mısın Arya ! Evet aptalsın seni küçük şizofren, kendine gel!" Diyerek saati çekmeceye fırlatıp kötü düşüncelerden uzak durmaya zorladım kendimi. Yatakdan kalktım, dün gece yazdığım günlük tarzı kitabın yere sayfaları açık bir şekilde düşmüş olduğunu gördüm. 'Tanrım umarım annem okumamıştır.' Diye içimden geçirerek yastık kılıfımın içine saklayıp ortadan kaldırdım. Tam o esnada annem kapının kulpunu zorlayarak kapıyı açtı ve:

-Annem: 'Bayan karanlık hazırlanman için 3 dakikan var, okula geç kalacaksın lütfen beni bir kez daha odaya getirme de hazırlan.'

-'Bana bayan karanlık demeyi keser misin anne!' İstersen saçlarımı örüp pembe kurdaleleri de takıyım ?

-Annem: 'Hiç anlamayacaksın değil mi ? Senin için ne kadar endişelediğimi ve bu yeni okul için senin adına ne kadar çok çabaladığımı ? Ah herneyse Arya son 2 dakika!'

Dedi ve kapıdan ayrıldı. Ailemin baskıcı olduğundan size söz etmiştim sanırım ve annemi daha doğrusu beni hala küçücük bebeği gibi gören annemi size tanımlamadım galiba. Annemin adı Emily, Emily Darwen. Kendi pastanesinde çalışan ve buralara kadar kendi emeğiyle gelen toz pembe bir kadın. Herneyse, bu konuyu daha sonra size açacağım. Okula ciddi anlamda geç kalıyor gibiydim ve standart kombinimle (siyah dar pantolon ve siyah bir bluz) kapıya kadar sürüklediğim çantamın içine birkaç kitap tıkıştırdım, Simon'a mamasını vermek için çok geçti. Tanrım ona karşı çok sorumsuz davranıyorum. Siyah converselerimin bağcığını bağlarken Simon'a bir mama tabağı hazırlamak imkansızdı "üzgünüm pisicik çok geç kalıyorum bu gün senin için ayırdığım sütle idare etmelisin, Tanrı seni ve minik patilerini korusun "diyerek evden ayrıldım.

Okula adımımı attığımda saat 08:58 'di yani bu demek oluyor ki dersin başlamasına 2 dakika var. Lanet olsun derse geç kalıp aptal kızların gülüşüne mağdur kalmak istemiyordum. Merdivenlerden koşa koşa çıkarken üst sınıflardan adını bilmediğim bir çocuğa ciddi anlamda çantamı geçirmiştim. (Ne kadar aptalım buna çarpmak bile denemez, bildiğin çocuğa gömmüştüm)

-Şe şe şeey ben, ben çok özür dilerim afedersiniz derse geç kalıyorum gitmem gerek.

Diyerek oradan uzaklaştım. Hiç tanımadığım, ismini dahi bilmediğim iyi görünümlü çocuğun bana cevap vermesine dahi izin vermeden oradan uzaklaştım. Sanırım utanç duygusuyla karışık birşeyler hissediyordum, ah olamaz okulun ikinci gününden mi ? Hayır yapma Arya! Derse girdiğimde hoca çoktan sınıftaydı ve kendimi kapıyı çalıp içeri adım atmaya zorluyordum. İçeri girdiğimde herkesin bana bakması ve benim sınıfa girmeden yaşadığım olayın etkisinde kaldığım titreyerek çıkan ses tonumdan belliydi. 'Afedersiniz, geç kaldım birdaha tekrarı olmaz oturabilir miyim ?' Sınıf hocamız çok güler yüzlü bir kadındı ve sırama geçmeme izin vermişti. İlk defa insanların bana aptalca bakışlarından irkilmiyor ve saçma sapan yorumlarını umursamıyordum. Aklım çarptığım çocuğun suratındaki ifadeye takılmıştı, kimdi bu çocuk ve neden aklıma takılmasına izin verdiğimi bile bilmediğim bir çekiciliği vardı. Ah olamaz yoksa farklı bir cinsin siyah tonuna kendimi kaptırdığımı hissediyordum. Hey hadi ama Arya bu sadece bir çarpışma! Kafamda tekrarlanmasına engel olamadığım şeylere ara vermek istiyordum. Kendi benliğinde yalnızı oynayan küçük Arya'ya ne oldu ? Yoksa bu karanlık boşluğa bir arkadaş daha mı katılıyordu ?

Bir Sosyopatın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin