n - bir sıraya koy bulduklarını, belki önemli bir şey söylüyorum

296 36 80
                                    

Beni bu hayatta hiç cezbetmeyen şeylerin en büyüğü, bel ağrısıdır. Kaç çeşit minder, kaç çeşit sırtlık götürdüm işe bugüne kadar gerçekten sayamam. Hiçbiri de işe yaramadı, ne yapayım ben de aldım hepsini götürdüm birilerine hediye ettim ev yastık dolmasın diye. Hatta, basur minderi bilir misiniz siz, simit gibi böyle. Dünyanın en rahat şeyi, ama gel gör ki işe götüremezdim. İşte bir o kaldı bel ağrımı çözmek için götürmediğim. Bunun sorumlusu olduğu için işimi de bir türlü tamamen severek yapamıyordum. Yoongi'yle karşılaştığım günden üç dört gün sonra da sevmiyordum, öncesinde de sevmemiştim zaten. Oturuyordum oraya, bütün gün insanların yazdıklarını düzeltiyordum söve söve. Donu düşük cümleler, askerlik arkadaşına laf anlatır gibi yazılmış metinler... Noktalama işaretine alerjik metinler... Beş para etmez şeyler. Fikirleri kanalizasyon kokuyordu topunun. Oturuyordum, düzeltiyordum. Düzeltirken belim ağrıyordu, nefret ediyordum. İşte bu şekilde çalışırken size bahsettiğim, marketteki olaydan üç dört gün sonra mesai bitimine bir saat kala mutfağa kaçmış, zifir gibi bir kahveyi içmeye çalışırken telefonum çaldı. Annemdir sandım, babaannemin doğum günü yaklaşıyordu çünkü, köye çağıracak diye düşündüm. İnanır mısınız, hiç de içimden gelmedi telefonu açmak. Yılda bir görüyordum babaannemi, o da doğum gününde işte. "Gidin kutlayın siz." demek istedim ama belli mi olur, ben ilk kez kaçırırım babaannemin doğum gününü, onda da babaannem ölür malum bir ayağı çukurda diye cebimden çıkardım telefonu. Ama arayan kişi annem değildi. Bilmediğim bir numaraydı.

Aradığı numarayı tanımıyordum. Beni de genelde bilmediğim numaralar aramazdı. İşletiyorlar mı acaba yine diye düşündüm. Yani, zaten bel ağrım başıma vurmuş, sinirliyken, tansiyonum şah damarımda dıgıdık dıgıdık atıyorken bir de penisimin kaç santimetre olduğunu soran biriyle muhatap olmaya en ufak hevesim yoktu. Bu siktiğimin telefon numarasını da geçmişte kime verdiysem, sattı herhalde numaramı birilerine, farklı numaralardan arayıp duruyorlardı. Elimdeki kağıt bardakta zifir gibi kahveyi attım çöpe hışımla, millet sesimin yükselmesinden rahatsız olmasın diye bir iki sigara içen kişi için yapılmış balkona çıktım. Açtım telefonu "Savcılığa vereceğim bir daha ararsanız, son kez ikaz ediyorum sizi!" diye ihtarda bulundum ahizenin karşısındaki kişiye. Telefon seksine saygım var, tamam, hoşuna giden yapsın da; ben sevmiyordum kardeşim, istemiyordum, niye zorluyorlardı? "Aramayın bir daha beni, yeter artık be!" dedim, sesim balkon demirine konan bir güvercini ürküttü. Tam sinirden terleyerek telefonu kapatıyordum ki -bu utancı size nasıl tasvir edeceğimi bilmiyorum- çok utanç verici bir durumda kaldım. "Özür dilerim, Namjoon. Sen bana numaranı verince, ben sana ulaşabileceğimi düşündüm. Gerçekten çok üzgünüm, bir daha rahatsız etmeyeceğim." Biraz düşündüm, balkonun ortasında kalakaldım. Sonra o kırık, mutsuz sesi tanıdım, telefonu kulağımdan uzaklaştırıp bir hassiktir çektim, çok ayıp etmiştim çünkü. "Yoongi?" dedim "Sen misin?" "Evet, benim. Ama tekrar aramayacağım, çok özür dilerim." Tek elimle kendimi tokatlıyordum, siz sakın unutmayın, öfke kontrolü çok önemli bir şeydir. Eksikliğinde hep siz zor durumda kalırsınız aynı benim kaldığım gibi. Ben de kem küm ettim "Yok, yok canım... Ben başkası sandım. Bir süredir telefonumu işletiyorlar, ben de hattı daha yenilemedim... Yine işletiliyorum sandım. Çok ayıp oldu, kusura bakma." "Yani, bana kızmadıysan sorun değil... İstersen ben kapatayım, daha sakin olduğun bir zaman görüşürüz." Kendime ağza alınmayacak küfürler ediyordum içimden. "Yok, gerçekten sakinim. Ben öyle birden tanımadığım bir numara görünce işte... Sen nasılsın, daha iyi oldun mu?" İç geçirdi "Bundan emin değilim, iki gün önce cenazeye gittim."

Zaman hızlı geçiyordu. Kadıncağızı çoktan defnetmişlerdi demek. "Konuşacak kimsen var mı?" diye sordum, "Namjoon, utanıyorum bunu söylemekten ama ben biraz da bunun için aradım." dedi. Belliydi zaten. İnsanlar canları yandığında en önce en yakınlarındakine koşarlar. Kimsenin aklına ilk önce hayatında ilk kez gördüğü biri gelmez. Zaten Yoongi'den başka kimse, onun durumunda kaldığında benim gibi birine güvenmez. Düşünsenize, her şey olabilirim. Sapık olabilirim, katil olabilirim, hırsız olabilirim, dolandırıcı olabilirim. Gerçekten her şey olabilirim. Tabii, ben öyle olmadığımı biliyorum, zaten benim gibi yalnız yaşayan birinin de kaybedecek hiçbir şeyi yok diye şak diye çıkardık verdik ya numarayı.

kardelen enigması " namgiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin