Sabah kalktığımda yatağımın ucunda uyuyan Atalay'ı gördüm. Gözlerimi yumdum tekrar daha tam uyanamamıştım. Atalay'a seslendim. "Atalay? Neden burada uyuyorsun?" Dedim kısık sesle.
Atalay gözlerini açtı ve bana baktı. Elini alnıma yasladı. "Ateşin inmiş güzelim." Dedi. Ateşim mi vardı ki? "Akşam Meriç sana bakmamızı istedi. Nöbetleşe geldik. Ben geldiğimde ateşin vardı. Bende burada uyumuşum." Dedi sakince.
"Teşekkür ederim hepinize." Gülümsedi ve rica etti. "Daha kimse kalkmadı istersen kahvaltı hazırlayalım birlikte." Dedi. "Sen git ben birazdan gelirim." Kafa sallayıp odadan çıktı. "Kapıyı kilitlemek istersen enektar paspasın altında." Dedi gülerek.
Kahkaha atarak yataktan kalktım. O da kapıyı kapatıp gitti. Tuvalete gittim ve işlerimi halledip çıktım. Atalay'ın yanına gittim ve kahvaltı hazırlamasında ona yardım ettim. Kahvaltılıkların kapaklarını açarak masaya yerleştirdim. O sırada Meriç kalktı. "Oo prenses uyanmış." Dedi.
"Günaydın." Dedim gülümseyerek. Bişey demeden o da gülümsedi. "Günaydın bro." Dedi Atalay. "Sana da günaydın gardaş." Dediler. "Siz arkadaş mısınız?" Dedim birden.
"Evet." Dedi ikisi de aynı anda. "Atakan ile Mina ikizler." Dedi Meriç. Şaşırmamıştım çok benziyorlardı. Benim ne ablam ne abim ne kardeşim vardı. Ben tek kardeştim.
Aslında isterdim beni koruyacak bir abi ya da abla. Ama annemler beni yapmak için erken davranmışlar.
Zeytin dolu tabağı masaya bırakacakken elimden kaydı ve düştü. Kırılma sesiyle Meriç ve Atalay irkildiler. Meriç endişeyle yanıma geldi. "Iyi misin?" Dedi. Kafa salladım. "Sadece kırıldı. Bana bişey olmadı." Dedim tedirginlikle. Meriç zeytinleri toplamak için eyilmişken Atalaya'da yanıma geldi.
Beni elleriyle kontrol etti. Kollarımı ve bacaklarımı. "Ben iyiyim. Sadece zeytinler öldü." Dedim dudak bükerek. "Boşver sen zeytinleri, sen iyisin ya." Dedi Atalay sakin sesle.
"Sen otur şöyle biz hazırlarız." Dedi Atalay. Çok düşünceliydi. Gülümsedim ve masaya oturdum. Onları izlemeye başladım. Ellerimi masaya dayadım ve kafamı da avuç içlerime dayadım.
Atalay arada sırada bana bakıyordu iyi miyim diye. Endişesini anlıyordum ama fazla endişeleniyordu. "Lena, git Mina'yı uyandır." Diye emir verdi Meriç. "Rica ederim." Dedim alayla.
Göz devirip işine geri döndü. Mina'yı uyandırmak için yerimden kalkarken bu seferde reçel tabağını devirdim. Kırılan tabakla ikisi de yine arkasına döndü. "Kızım bela mısın? Bilerek mi yapıyorsun?" Diye bağırdı Meriç. Atalay Meriç'e sinirle bakıyordu.
Yanıma geldi ve yine beni kontrol etti. "Lena? Iyi misin kuzum?" Dedi Mina uykulu sesle. "Evet iyiyim. Bu 2. Oluyor." Dedim. "Boşver yenilerini alırız." Dedi Mina.
"Ben bir tuvalete gideyim." Dedim ve Atalay'ın elinden kurtuldum. Hızlı adımlarla tuvalete gittim. Bu 2. Oluyordu ama anlam veremiyordum. Elim titriyordu iş yaparken. Halsizlik vardı üzerimde. Gecede ateşim varmış.
Galiba hasta oluyordum. Senede neredeyse bin kez hasta olurdum zaten. Şaşırmıyordum. Elimi yüzümü yıkadım ve tuvaletten çıktım. Mina beni kapıda bekliyordu. "Iyi misin?" Dedi üzgünce. "Iyiyim. Sağol."
Mustafağa tekrar gittik. Atalay bize merakla bakıyordu ama Meriç bize bakmıyordu bile. Bu çocuğun nesi vardı? Dizilerde hep ilk tanışan erkek kızı severdi.
Işte o dizilerde.
Dizilere bazen özeniyorum. Güzel aşklar doğurabiliyor ama bizim Meriç ile karşı- BIR DAKIKA BEN NEDEN MERIC ILE AŞK HIKAYEMI YAZIYORUM? KIMSEDE BANA DUR DEMIYOR.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNLÜK
Short StoryBabasından şiddet gören bir kız ve onun hikayesi. Lena babasından kaçmayı başarır, ama kaçmanın gerektirdiği sorumluluklar onu bambaşka bir diyara sürükler. Yalnız değildir arkasında onu çok seven 3 kişi daha vardır. Bu 4 kişinin hikayesini birlikte...