Jungkook patronunun köşkünde, koltukta oturmuş, fena halde sıkılmıştı. Saat tam 4'te çalışma odasında olması söylenmişti ve saatler, hâlâ hiçbir emir verilmeksizin, hiçbir sebep olmaksızın geçiyordu. Patronu Bay Kim Güney Kore'nin en azılı mafyası olmasaydı endişelenebilirdi. O piçe asla kötü bir şey olmazdı. Ve işte şimdi bekliyor, silahını temizliyor, arazileri kontrol ediyor ve tekrar silahını temizliyordu. O ve diğer adamlar bir şey olmasını beklemekten sabırsızlanmaya başlamışlardı. Mesela Bay Kim'in ortada hiçbir şey yokken neden altı adamını ve bir düzine korumayı köşke çağırdığına dair lanet olası bir açıklama gibi. Saat 9'da ön kapı savrularak açıldı, çalışma odasındaki bütün adamların ayağa kalkmasına sebep oldu. Jungkook boynunu, kollarını gerdirip iç çekti.
"Sonunda," Jimin fısıldadı, Bay Kim'in ulaşmasını beklerken kollarını gerdirmek için çekiştiriyordu. Jungkook sadece gülümsedi, sabırsızlığını ve hüsranını tamamen anlıyordu. Çalışma odasının kapısı gıcırtıyla açıldı fakat Bay Kim içeri girmedi. Hayır, kapı açıldığında karanlık gözlerindeki tereddüt ile bir oğlan içeriye adımladı. Odanın silahlı adamlarla dolu olmasına şaşırmamıştı. Jungkook oğlanın keskin yüz hatlarından, yumuşak kıvrımlı dudaklarından ve sırık gibi uzun boyundan büyülenmişti. Dudağındaki kanlı yara hariç podyumda yürüyor gibi duruyordu. Kendini yorum yapmamak için tuttu ve bunun yerine oğlanın arkasında beliren Bay Kim'in uğursuz figürüne odaklandı.
"Güzel, herkes burada," Bay Kim hırıltıyla konuşup güzel oğlanı odanın içine itti. Bu sırada Jungkook göz devirme isteğiyle savaşıyordu. Elbette herkes oradaydı. Hiçbir sikik neden olmadan beş saat geç kalan oydu, her neyse, "bu benim oğlum, Taehyung. Artık bizimle kalacak ve ben onun 7/24 koruması olacak birini istiyorum. Fakat, hiç kimsenin, demek istediğim hiç kimsenin, ona dokunmaya izni yok. İçinizden bazılarınızın tuhaf ilgi alanları olduğunu biliyorum, Taehyung'u bundan uzak tutun," Jungkook'un dikkatini çeken şey Taehyung'un gözlerinde parlayan öfke ve isyan kıvılcımlarıydı. Kimse Bay Kim'e karşı gelemezdi fakat oğlu umutsuzca bunu istiyor gibi duruyordu. Namjoon öne çıktı, yumruğunu göğsüne koyup başını Bay Kim'e eğdi.
"Merak etmeyin efendim, bizim korumamız altında güvende olacak," dedi ve Bay Kim başını salladı.
"Güzel. Şimdi işlerinize dönün. Jeon Jungkook! Buraya gel," Jungkook yaklaştı, patronuna karşı bakışları soğuk ve ifadesizdi. Bu, duygularını göstermekten ve şiddetin ev sahipliği yaptığı topluma masumluğu taşımanın bedellerinden daha güvenliydi.
"Efendim," adamı Namjoon'un yaptığı hareketin aynısını yaparak karşıladı.
"Taehyung'un korumalığını yapman için seni görevlendiriyorum. Sadece bizim adamlarımızdan değil, kendisinden de," son cümleyi fısıltıyla söylemişti, "denemeye ve kaçmaya eğilimli. Bu konuda en iyi olan sensin," Jungkook başıyla onayladı, emiri anladığını belirtti, ama önemi değil. Neden oğlunu burada bir mahkum gibi tutacaktı? "Beni düzenli olarak haberdar et. Tamam mı?"
"Evet, efendim," Jungkook, Bay Kim ona sadece bakmakla yetinen oğluna dönmeden önce konuştu.
"Burada kaldığın sürede başıma iş açma, Taehyung, yoksa bu dudak ödeyeceğin bedelin en küçüğü olur," Jungkook, Taehyung korkuyla değil de öfkeyle tepki verdiği zaman hayrete düştü. Babasının ayaklarına kan tükürdü ve adam -oldukça sinirlenmiş bir şekilde- elinin tersiyle öyle bir vurdu ki Taehyung yere düştü, "Neden bu kadar zor olmak zorundasın!? Tıpkı sikik annen gibi..." Bay Kim homurtularla gürledi ve Jungkook tereddüt etti. Bir parçası Taehyung'a doğru acele edip yardım etmek, kalpsiz olan parçası ise onu kendi haline bırakmak istiyordu. Bunun Bay Kim'e saldırmaktan daha iyi olduğunu bilmeliydi. Kalpsiz bir piç olmayan kısmı kazandı ve Taehyung'un yanına gidip elini uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the mafia's son; taekook
Short Storykim taehyung aniden babasının gangsterler, uyuşturucular, şiddet ve cinayetle dolu dünyasına sürüklenir; tek kurtuluş yolu ise zekâsı ile onu koruması için görevlendirilmiş, çok yakışıklı -çok baştan çıkarıcı- bir gangsterdir: jeon jungkook. the o...