(multimedyadaki resim temsilidir.)
🍁 NEVER GİVE UP !
Siyah perdelerimin arkasından güneş ışığı odama değerken ben yine yatakta tavana bakıyorum. Odam karanlık olduğu için içerisini az da olsa aydınlatmayı başarıyor. Gelen sese bakılırsa hava serin olmalı. Böyle bir gün de dışarıda deniz kenarında sabah yürüyüşü... Mm ...
En son ne zaman yürüyüş yaptığımı hatta evin dışına çıktığımı bilmiyorum.
Evde kaldığım süre içinde benliğimi kaybediyorum sanki. Biraz daha asabileşiyorum. Biraz daha sinirli oluyorum istemeden. Ama kendimi dizginliyorum. Durduruyorum.
Lakin içimde benden habersiz bir güç doğuyor sanki. Bu güç çok güçlü.
Yine onun sabah ki gibi erken uyandım. Elimde olmadan erken uyanıyorum. Oturuyorum oturuyorum ve oturuyorum ...
Sonra yatağa yatıp düşünüyorum. Ama sadece düşünme. Salak saçma olmadık şeyler ya da olması mümkün olaylar. Ayşe sultan gelene kadar böyle kalıyorum.
Biraz sonra Ayşe sultan kahvaltıya çağırmaya gelecek ama benim kalkasım yok. İştahım da yok. Kapının çalmasıyla yataktan kalktım.
"Gir" onayımı alınca bütün güzelliğiyle Ayşe sultan girdi içeriye.
"Güzelim kahvaltı hazır hadi gel. Babanlar indi sofraya." bana güzelim demesini seviyordum. Ama onu daha çok seviyorum. Evimizde değil o benim bebek suratlı sultanım.
"Günaydın Ayşe sultanımmm. Hemen geliyorum. Babamı kızdırmayalım!"
"Tamam güzelim" kapıyı kapatarak çıktı odadan. Bende siyah tüllerle kaplı siyah yatağımdan doğruldum. İçeriye şöyle bir göz attım. Hmm sanırım biraz dağıtmışım. Toplama işini kahvaltıdan sonraya bıraksam daha iyi. Hemen dolabımın önüne geçtim ve üstüne siyah şort ve siyah gri nakliye badimi alıp banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerimi giydim.
Panduflarımı da ayağıma geçirerek çatı katından aşağıya indim. Ev 2 katlıydı ama çatı katı da olunca 3 katlı oluyordu. Çatı katı tamamen benimdi. Odanın içinde oda vardı resmen. Bu katta kütüphanem, spor salonum, dans alanım ve çalışma odam bulunuyor.
İki katı da koşa koşa inerek salona ulaştım. Kahvaltı sofrasına varmadan kapı çaldı. "Ben bakarım Ayşe sultan" diye bağırarak kapıya koştum. Aras Kapıyı açtığımda, Deniz ve Nisa'yı görmemle üzerlerine attım.
"Çok üzüldüm geldiğinize" dedim. Bir yandan da sarılıyordum. "Belli belli hiç sevinmedin. Kızım tamam bırak boynumu valla kıracaksın. Bu güç ne?" Ama ne yapayım bu Çocuklar benim çocukluğum.
"Ya Aras ne yalancısın. Bilseydim bana sarılmak istemediğini sarılmazdım. Aras hariç hepiniz hoş geldiniz." diyerek içeriye doğru adımlayacağım mesaj kolumdan tutup kendine çevirdi beni "Benim zeynam mı? Gel buraya" deyip beni kendine çekip sıkıca sarılınca bende sarıldım.
"İşte şimdi hepiniz hoş geldiniz" deyip güldük. Salona gelince evdekilerin haberi varmış demek ki bizimkilerin geleceğinden. Haberleri olmasa bu kadar hazırlık yapılmazdı.
"Günaydın babacım. Günaydın annecim." deyince Aras bana kötü baktı. "Ne Aras yeni uyandım. Merak etme yemek yememezlik gibi bir durum yapmıyorum! Sofraya gelirken kapı çaldı. Ben de baktım. Anlayacağın ev ahalisine selam veremedim." dedim. Hemen de kaşını kaldırıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLÜŞÜM
Teen Fiction"Burası benim dünyam değil! Ben buraya ait olamam. Ben... ben bilmiyorum ne yapacağımı." dedikten sonra adam kadının elini alıp göğsüne koydu. "Bak bu dünya da bu elinin altındaki atan kalbin sahibi olan adam da senin dünyan. Ben sana yardım ederim...