🌠
"Saçlarımı tarasana. Çok dağınık." Mark benim oturduğum ikili koltuğa gelip kafasını dizime yaslayınca ellerim havada kaldı. Bana öylece dizimde yatarken bakıp, "Parmaklarınla şöyle şöyle." Diye konuşarak elleriyle yapmam gerekeni gösterdi.
"Ayak üstü duş almanın zararları." Diye söylendim ellerimi siyah saçlarına daldırıp. Hafif dalgalanmıştı, sertleşmişti saç tutamları şampuan kullanmadığı için.
Benimkilerden bahsetmiyordum bile. Çenemi okşayan kısa saçlarım o kadar berbattı ki, öylesine kulaklarımın arkasına sıkıştırmıştım öndeki tutamları ama sürekli gözümün önüne geliyordu, çok kısaydı.
"Ben böyle uyurum." Diye mırıldandı, derin tondaki cızırtılı sesiyle.
Ona cevap vermeden öylece seyretmeye devam ettim kapalı göz kapaklarını, sakin yüz hatlarını. İşaret ve baş parmağımı burnuna yaklaştırıp sıktım. Dudaklarını aralayıp ağzından nefes almaya başladı. Diğer elimle de ağzını kapattım. Gözlerini açtı. "Benim ellerime bırakmasaymışsın kendini." Dedim. Sonra ellerimi çekince yerinden doğruldu ellerini yorulmuş gibi koltuğa ikimizin arasına öylece yasladı.
"Ne yani eline kaldım diye beni öldürecek misin?"
"Hayır. Oyun oynuyorum."
"Ben de oynanayım mı bir tane?" Sinsice konuşup bana doğru yaklaşıp sırıtınca sırtımı pencereye yaslayıp bacaklarımı bağdaş kurdum ona dönerek.
"Kulağa şeytani geliyor." Diye söylendim.
Benim gibi bağdaş kurup önüme oturdu. "Öyle zaten. Ellerini uzat hadi."
Kaşlarımı çattım. "Ne yapacaksın ellerime?"
"Uzat sen."
Ellerimi uzatırken o da avuç içleri açık bir şekilde uzattı. Ellerimi onun ellerinin üzerine avuçlarım ona dönük şekilde yerleştirdim. "Tamam ne yapıyoruz şimdi?"
"Gözlerimize bakacağız."
Kafamı kaldırıp ona baktım. Aynı anda ciddi durup ardından hemen güldük. "Neden gözlerimize bakıyoruz?" Diye sordum kıkırtımın arasında.
"Çünkü oyun böyle oynanıyor." Diye cevapladı beni bilmiş bir şekilde, gülüşünü durdurmaya çalışıyordu ama bu halini görünce içimden daha çok gülmek geliyordu. "Şimdi gözlerimize bakarken ellerimiz böyle duracak. Kimin eli alttaysa üstteki eli vurmaya çalışacak. Üstteki el de kaçmaya çalışacak. Şimdi oynarken göreceksin."
"Tamam. Neden sen başlıyorsun ilk?"
"Oyunu ben öğretiyorum."
Gözlerimi devirdim. "Ne haklı bir sebep. Hadi başla."
Gözlerimin içine bakarken bir yandan dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için kendini tutuyordu. "Konuşmamız gerek ama." Diye isyan ederek konuştu.
"Ne konuşacağız? Konuş o zaman."
"Bir şeyler anlat. Ne bileyim..." bir anda elini kaldırıp elimin üzerine geçirince canım yandı, geri çektim.
"Çüş!" Gözlerimi irice açarak ona baktım. "Öyle vurulur mu?" Elimi yumruk yapıp karnına bütün gücümle geçirdiğimde iki büklüm oldu.
"Hadi benim elimin ayarı kaçtı, seninki planlanmıştı bir de yumruktu ya yumruk!" Acı içinde çıkan sesiyle isyan ederken acıyan elimin üzerini ovdum.
"Kadına şiddet sayarım ben bunu bak. Resmen elimi tokatladın ya." Dediğimde karnını tutarak doğruldu ve göz ucuyla elime baktı.
"O kadar acıdı mı ya?"
"Ne acıması? Kemiklerim kırıldı."
"Abart abart." Bana takılarak elime uzandığında elimi geri çekecektim ama sıkıca tuttu. Kızarmış derimi görünce dudak büküp yüzüme baktı bir an. Sonra elime dönüp dudaklarını elimin sırtına bastırıp geri çekildi. "Öpeyim de geçsin."
Burnumdan sert bir nefes verip güldüm. "Çocuk musun? Öpeyim de geçsin mi olurmuş?"
Elimi bırakmayıp bileğimin içine de bir öpücük kondurunca tüylerim diken diken oldu. Bana baktı. "Geçer. Boş bir öpücük vermem ben."
Kaşlarım havalandı. "Hadi canım?"
Kafasını bilmiş bir şekilde salladı. "Burada şimdi çocuklar var, daha fazla isteme hiç boşuna."
Güldüm. "Olmasalar ne yapacaksın sanki?"
Omuz silkti. "Yalnız kalınca görürsün."
Gözlerimi irice açtım ve elimi ondan kurtarıp omzuna bir tane geçirdim. "Sapık. Pis sapık."
"Sevgi gösteriyoruz sapık oluyoruz. Allah Allah ya..." isyanına karşılık kahkahalarımı tutamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
French Kiss
Fanfiction"Herkes olduğu yere ait değildir. Bazen çıkıp araması gerekir. Bazılarının ait olduğu yer, zaman ve mekanın sabit olmadığı bir dünyadır. Ve bu dünyada deniz kenarları ve akşamüzerleri kutsaldır." 🌠 Babasıyla yaşamını sürdüren Renée Harbin, yaşadığı...