Hayatın bize izin verdiği süre kadar bu dünyada varız. Alnında ne varsa, kaderinde ne yazılmışsa onu görür ve yaşardın. Bende odamın camından izlediğim özgürlüğümü düşünerek zamanımı boşa geçirip, harcıyordum. Hayatın bana izin verdiği özgürlük ise bu dört duvar arası odam kadardı. Bu dört duvar arasına tıkılıp kalmıştım. Hayat baskısı mı yoksa aile baskısı tarafından mı bu odadayım kim bilir. Belki de her ikisi de. Arkamda duran özgür ruhumun varlığı gölge misali her an ensemde gezmekteydi. Kendimle beraber onu da bu bataklığa çekmiş, dışarı salmamıştım. Kendimi nasıl bu derin kuyuya attıysam onun da elinden tutup beraberimde getirmiştim. Yaptığım delilik saçmalığından başka bir şey değildi ama ben buydum. Özgürlüğünü ailesinin isteklerine satmış, ruhunu yalnızlığıyla boğmuş, yirmi bir yıllık ışığını bir hiç uğruna söndürmüş, isminin ağırlığını gram taşıyamayan çocuk ruhlu Jülide'ydim ben.
Soyman ailesinin ilk ve son çocuğuydum. Türkiye'nin en büyük sanayi şehri Tekirdağ'da ikametgâh etmekteydim. Orta derecede bir gelire sahiptik. Pek akıllı sayılmazdım bu yüzden okuduğum iki yıllık üniversite hayatımda sona ermiş, ailemin yanına dönmüş ve onların baskıcı karakterlerinin altında ezilmeye başlamıştım bile. Okuduğum bölümle ilgili birçok yere başvuru yapmış ama geri dönüş alamamıştım. Tecrübeli eleman aldıklarını dile getiren her iş yerinden elim boş dönmüştüm. Ne saçma döngüydü, bana işi öğret ki tecrübe edineyim dimi. İş hayatına atılır biraz ailemden uzak kalırım diye düşünürken gene hapishaneme geri dönerken buldum kendimi. Aklıma yirmi bir yıllık hayatımda yaşadığım tüm anılar, acılar, üzüntüler, özgür olduğum anlar, özlemle dolduğum hisler peydahlanıp gözlerimden yansıyan her an camda belirdi.
Birçok başka hayatlar sokmuştum hayatıma, birçok bedenlere el sahipli yapmıştı bu beden. Tek derdi sevilmek olan bu kadının sevgisini bozuk para misali harcadılar. Bedeniyle zevk için sadece oldular. Kimse kalbini okşamak yerine, en mahrem yerleri okşamayı ant içtiler. Güvenini paramparça eden, gururunu yerlere almayı bırakın parçalayıp, yakıp kül eden kadını yok ettiler. Geriye benden bir şey bırakmadılar. Kendime olan saygınlığımı bile yok etmiştim. Son güvendiğim, son aşkım, son huzurumdu aslında beni bu hale getiren. Ruhumu onun önüne sermişken o bedenimi istemişti. O kadar çok seviyor ve âşıktım ki bedenimi de ona sunarken buldum gecenin birinde. Sabaha kanlar içinde uyandığım zaman ruhumun da ölüp akan kana karıştığını hissetim. O sabaha uyandığım oda da tek oluşum kendime olan tüm saygımı da alıp götürdü. O evin kapısından çıktığımda hem kalbimin de hem de benliğimde ki her kalan hissi de sonsuza kadar kapısını kapatmıştım. Başım eğik yolda yürürken gözlerimden akan her akan gözyaşı canımı yakıyordu. Kolumla her silişimde daha çok gelen damlalara sinirlenip akmalarına izin verdim. Hak etmiştim. Yola baktığım da kimseler yoktu. Tek başımaydım. Her zaman ki gibi gene yalnızlığa sürüklenmiştim. Karşılıksız son aşkım da böylece sona ermişti. Yurdumun önüne vardığımda binaya girmek istememiş yanında ki ormanlığa girmiştim. İyice ormanlığın içine girdikten sonra kendimi yere attım. Ağaçlarla süslenmiş yıldızlara baktım uzun uzun. Şimdi ne yapacaktım sorusuyla kala kalmıştım. En iyisi kimseye belli etmemek ve ona göre kalan hayatıma yön verip devam etmekti. Rüzgârın sesine karışan yalnızlığımla biraz olsun huzur dolmuştu paramparça olan kalbim. Altında yattığım toprak tüm negatif enerjiyi benden çekmişti. Biran yer yarılsa da içine girsem. Toprağa karışsa tüm acılarım. Ölsem hemen yıldızlar eşliğinde. Sessizce. Nötrlenmişti ruhum toprağın üstünde. Orada ne kadar süre kaldığımı hatırlamıyorum ama kalktığımda artık yıldızlar sönmüştü. Güneş doğmuş ve yeni günüde beraberinde getirmişti. Ayağa kalkıp yurda doğru yürümeye başladım. Odama gelince kimseyi uyandırmamaya dikkat ederek odamın kapısını açtım. Herkes uyuyordu. Dolabıma giderek birkaç kıyafet ve havluyla direk duşa girmiştim. Duş alırken o kadar çok keseledim ki izleri silmek için, her dokunuşu aklıma geldikçe daha çok bastırarak siliyordum bedenimi. Kalbimi de keselemek isterdim. Orada ki acıyı da suyun alıp götürmesini ne kadar çok diledim. Ama olmadı. Odaya sessizce geldikten sonra direk yatağıma geçip arkadaşlarıma arkamı dönüp uyumaya çalıştım. Değmeyecek birisi için bu kadar kendimi heba etmem doğru değildi belki de ama gece yaşananlar aklıma geldikçe çıldırıyordum. Ağlamaktan harap olan gözlerimden hala nasıl gözyaşı damlaları akıyordu anlamıyordum. Ağlamak istemiyordum. Onun için kendimi daha çok yıpratmak istemiyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/242139416-288-k35721.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ÇIRPINIŞ
ChickLitBir kız düşünün, hayatı yalnızlığıyla baş başa kaldığı o dört duvar arasında geçirmiş özgürlüğü sadece küçük penceresinde gördüğü kadar bilen. Bir adam düşünün, karanlık yanını tüm sevdiklerinden sakladığı cehennemin ateşini ellerinde taşıyan ve s...