BÖLÜM 1

107 19 15
                                    

Bitmeyen geceler vardır;gözlerin yaşlı,aklın sersem..

Uyuyamazsın ,ama uyanık da değildir gözlerin. Kendi hayatının karanlığından kaçmak için uyursun uyanmak için çaba gösterirsin. Bilmediğin zifiri karanlıklara yelken açarsın...

Üstüme yıkılmış bu dünya, yaşamak istesemde içimde kafamı karıştıran anılar var.
Ne bir adım ileriye ne de bir adım geriye gidebiliyordum.
Kısır bir döngünün içinde hapsolmuş anka kuşuyum ben.

Sosuzluğa veda etmiş gibi bir halim var üzerimde bir tek bakışlarım manidar...

İnsanlar bana bakınca,kendini herkesten soyutlayan, benleştiren,buz gibi soğuk birini görüyor bense ruhumu,aynasına el değmiş gibi olan yüzümün ne kadar ölü olduğunu. Birinin bana beni anlatmasını isterdim. Yüzüme yaşadığım gerçekleri vurmasını isterdim ama insanların bunu bana söyleyecek dili yoktu. İnsanın insanı anlamaya da kabiliyeti artık yoktu.

Evet çok yoruldum. Herkesten her şeyden daha çok yoruldum. Geçmişimi silip geleceğe kaçıp gidemiyecek kadar çok ... Dünya'nın içinde küçük bir zerre olmamın aksine dünya kadardı benim yorğunluğum.

İşte bu çaresiz yorgunluktu beni bir adım ileriye gitmeye bırakmayan...

Hayatım boyunca yaşadığım o anılar kaderimin bilinmez ağlarını, karanlık bir uçurumun etrafında yavaş yavaş ördüğünü,benim o ağdan kurtulmamamı, ısrarla ilerleyen bir uçuruma kıstırdı. Uçurumun başında ruhumun temizliğini koruyamadım,ruhumda benimle birlikte kirlendi.

Ayza...

Ayza soy adını taşıyamayan biri...

Karanlıktan korkmasına rağmen,kendini karanlığa ait hisseden yabancılaşmış kişiliğimin,doğuduğunda aldığı isim buydu...

Babam doğmamış olmamı dilerdi...
Babam, doğumum esnasında ve sonrasında annemi ondan alacağımı düşünmüş, her geçen saniyeler annemin ölüm riskini arttırmaya devam ederken,yirmi dakika'nın sonunda bedenimi,annemin kan kusan rahminden parça parça almaya karar veren doktorlar, o esnada kalbimin atmaya başladığını fark etmişler;beni yok saydıklarında ben hayata inatla tutunmuştum ...

Kalbim atmamalıydı,kalbimin attığı asla fark edilmemeliydi. Bu hayatta kendimden başkasına borçlu değildim ama babam annemi ondan aldığım için,bir parça toprağa ağladığı için benim ona herzaman borçlu olduğumu söylüyordu.
Ama ben ona annemi ,geçmişini geri getiremezdim,küçük bir kız çocuğuyken vermeye çalıştım sevgimi de o istemedi.

İçimde durmaksızın hırçınlaşan çocuk,dışarı verdiğim her nefesle büyüyordu. Ortada hiçbir neden yokken küçük kız çocugu her şerden bıkıyordu, kendi uykumdan,kendi odamdan,kendi yatağımdan,benimle ilgili olan her şey zihnimde ölüyordu.

Kimseyle arkadaşlık etmiyor,konuşmaktan kaçınıyor,her gün daha çok kendimi yıldızlara asıyordum.

Başımı kaldırıp gök yüzüne baktım.

Sabahın aydınlığını istemiyordum. Aydınlığın içindeki karanlığıda istemiyordum. Karanlıktan korktuğum halde tek istediğim zifiri bir karanlıktı.

Gecenin serinliği ve yalnızlığını seviyordum. Bana beni bu dünya da yalnız olduğumu,babasına karşı kırık bir kalp olduğunu hatırlatıyordu.

Hayat bir romanın ilk cümlesi gibidir. Dünya'ya nasıl gözlerini açarsan öyle yazarsın sayfalarını. Kendi yazını sen yazmış olursun...

Birinci seans, imzanı doğduğunda atarısın,ikinci seans, ilk kez gülümsediğinde... Diğer seanslar da zamanın akışına göre ilklerle devam eder... Sen yazmasın ama kader yeter seni kitap yapmaya.
Acılarımı yazıyorum,sevinçlerimi çember içine alıyorum.

Çığlıklarımı altını çiziyorum;konuşmasınlar diye. Her bir cümlede yeniden ölüyorum ben.
Yaşadıkça artıyor sayfalar arttıkça acım büyüyor ve sonra duruyorum.

Acı çekmekten daha kötü bir şey varsa oda sevdiklerin tarafından bir acıya mahkum kılınıp yaşamaktır.

Kendi kendine kalmak,içinde sana yük olan ağırlıkları paylaşabileceğin birisinin olmaması içindeki yangını büyütüp yakar,geriye ise külleri kalır.
Ben hiçbir zaman küllerinden yeniden doğan Ayza YILDIZ olmayacaktım.

Her defasında küllerimden doğmamayı değil ölmeyi tercih edecektim....

MEZARLIK ÇİÇEKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin