4. Otobüs

715 81 334
                                    

 "Sonunda evdeyiz!" dedi Namjoon, dairelerine girerken.

"Dizinin finalini de kaçırdım." Yoongi çantasını omzundan sıyırdı ve kettle'a su doldurdu.

"Taehyung benden yine nefret ediyor!" Jungkook kanepeye uzanıp yastıklara vurmaya başladı.

Dynamite'in sahibi, dükkanı temizlemeleri konusunda onlara salık verince, bir buçuk saat dükkanda kalmışlardı. Kimse bir kavgayı daha kaldıramayacağı için temizlik sessizce -bazı laf sokmalar olsa da- bitmiş; mideleri boş, kolları dermansız, ruhen bitmiş çocuklar otobüsle evlerine yollanmıştı.

"İyi tarafından bakarsak artık bir işin var." Namjoon mutfakta hazırladığı çabuk ramen'in tenceresini tutup ağır geldiği için dilini dışarı çıkararak sehpaya taşıdı. Yoongi de kaseleri getirdi.

"Hayır, ben geçmişte orada hiç çalışmadım! Bugün sevgilimin telefon numarasını almam gerekiyordu!"

"Topla ayakları lan, oturarak ağla!" Yoongi yüzünü ekşiterek Jungkook'un bacaklarını kanepeden aşağı indirdi.

"Of n'olur bitsin bu gün artık!"

Jungkook odasının kapısını kapatıp yaslandı ve gözlerini tavana dikip derin bir nefes aldı. Birkaç saniyeye ihtiyacı vardı. Etrafına saçılmış kıyafetlerinin olduğu yatağa yöneldi ve öylece oturdu. Karşısına, çalışma masasının dayandığı duvardaki metal panoya dikti gözlerini. Resim kağıdını tellere mandallamıştı. Düşünmeye başladı. Nerede hata yapmıştı? Planı kusursuzdu, üstelik Taehyung ona inanıp minik parça da olsa beyaz bir bayrak bile uzatmıştı. Hareketlerinin saat gibi işlemesi gerekiyordu. Jimin'in dükkana girmemesi gerekiyordu. Neden gelmişti? Neden planı bozulmuştu? Neden Taehyung'un inadını kıramıyordu? Neden planı yürümüyordu? Neden? Neden?

Plan kağıdını boş gözlerle incelerken kağıdın sağ tarafına sıkışmış bir karpostal gözüne ilişti.

"Hayat siz planlar yaparken, başınıza gelenlerdir." - John Lennon

Jungkook durakladı. Uzun süre kelimelerin arasında, harflerin her bir köşesinde dolanıp derinliklerinde kayboldu. Aptalın tekiydi. Evren onunla oyun oynuyordu. Jungkook'un ise tüm hamleleri alenen resim kağıdında yazıyordu.

"Hayır." dedi kendi kendine. Planına bakarak evrene karşı çıkıyordu. "Bir kere beni sevdi. Tekrar sevecek. Değişen her şeye rağmen."

"Jungkook?" Odasının kapısı Yoongi tarafından vurulunca, düşünce dünyasından sıyrıldı. "Girebilir miyim?"

Jungkook ayağa kalkarak metal panodaki kağıdı söküp kitaplığa kaldırdı ve ardından kilitli kapıyı açtı. Yoongi pijamalarıylaydı.

"Namjoon Seokjin'in yanına gitti. Aramış bizimkini, ödevi mi ne varmış 'yardım eder misin' demiş. O da çıktı."

Yoongi'nin yüzünde rahatsız olduğunu gösteren bir ifade vardı. Odada gözlerini gezdirip kıyafet yığınına bakarak oturacağı temiz bir yer aradı. Jungkook sandalyesindeki sweatshirtleri kucaklayıp dolaba tıkınca oraya oturdu.

"Bunu söylemek için geldiğini sanmıyorum hyung." dedi karşısına, eski yerine otururken. Yoongi ensesini kaşıdı ve açık tenli yanakları pembeleşmeye başladı.

"Şeyi soracaktım... şu çocuğu."

"Hangi çocuğu?"

"Hani senin sevgilim diye tutturduğun çocuğun yanındakini."

"Tutturmadım gerçek o." Jungkook gözlerini devirdi sinirle.

"Neyse işte onun yanındaki siyah saçlıyı." Yoongi kulağındaki küpeyle oynamaya başladı. Pembeleşen yanakları yukarı toplanmıştı. "Hoseok'u."

Lover Traveler | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin