Kafasız

181 16 5
                                    

Sert birine benziyordu. Eğer ona karşılık verirsem kavga edeceğimiz kesindi.
Bu günün iyi geçmeyeceğini biliyordum!

- Evet, duymadıysan tekrarlıyım! Beni kim itti!

- Napacaksın seni iteni, git masanda otur ve yemeğini ye!

Bu neydi şimdi? Söylediği şeyler karşısında tereddüte düşmüştüm. İzin versem bedenim söylediği şeyi yapacaktı sanki. Ses tonu, insanı ona karşı itaatkar kılıyordu. Kaşlarını çatmış, yüz hatları kasılmıştı. Yüzünde biraz tereddüt fazlasıyla hiç bitmeyecek bir özgüven vardı. Ona doğru bir adım atıp kaşımın birini havaya kaldırdım.

Bir kaç dakika öylece durduk. Kantindeki herkes bize bakıyordu. Geriye doğru birkaç adım atarken elimdeki çayı aldı. " Ne oldu, dilini mi yuttun? " dedi elimden aldığı çayı yudumlarken. O an, onun o gür saçlarını tek tek yolmak istedim. Sonuçta okulda bir saygınlığım vardı ve şu an benimle herkesin önünde dalga geçmeye çalışıyordu.

Ama ben bunun hesabını elbet sorarım.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra biraz sinir olmanın birazda şaşkınlığın etkisiyle güldüm.

- Eğer egonuzu tatmin ettiyseniz şu şımarık tavırları bir kenara bırakın ve bana yeni bir çay alın! Ayrıca burada ötebileceğini düşünüyorsan başka tarafa oyna. Burada olsan olsan harem ağası olursun! Söylediğim şeyler karşısında gülmekten başka hiç birşey yapmadı. Normal bir insan saniyesinde karşılık verirdi.

Gülmeyi bırakıp düşünüyormuş gibi yüzünü kırıştırdı. Bir kaç dakika geçtikten sonra kafamı ne oldu anlamında salladım. Yaşlandığı yerden doğrulup kısık ama benim duyabileceğim şekilde konuşmaya başladı.

- Şimdilik sana birşey demiyorum ama bir daha benimle böyle konuşursan hiç iyi olmaz.

Sözlerini bitirdikten sonra kantin kapısına doğru yöneldi ve elindeki çayımı çöpe attı

Sinirlerimi yatıştırmaya çalışarak Nilay' ın oturduğu masaya gittim. Elimde kalan tostu masaya koydum ve oturdum. Nilay, sanki içimi görebilecekmiş gibi dikkatlice bana bakıyordu. " Ne oldu? "

- Ne olcak, herşey düzgün ilerliyormuş gibi üstüne birde kantin magandalarıyla uğraşıyorum! Nilay son cümleme içten içe çok güldü ama belli etmemeye çalıştı. " Bak ne diycem, ikinci dönem Trabzon'da ki kuzenim bu okulda okumaya gelecek, hatta o biraz erken davrandı ve bu gün nakil işlemleri için bizim okulda. Mesaj attı, birazdan burada olur.". Tamam derken hem olumlu anlamda başımı salladım hemde tostumdan yemeye başladım. Olanlardan ne kadar gerilsemde ben hala açtım.

Okulda olan son olaylardan bahsederken Nilay' ın gözleri parladı ve yüzüne piç bir gülümseme yerleşti. Nereye baktığını merak ederek arkama döndüm. Elinde bir tepsiyle, bize doğru gelen esmer bir gence bakıyordu. Elindeki tepsiyi masaya bırakıp selam verdi.

" Meraba kızlar, umarım iyisinizdir."

- Hoş geldin Kadir, diyerek sarıldı Nilay. Bananda sıcakkanlılık ve samimiyetle elini uzattı. " Okulumuza hoş geldin. "

- Hoş bulduk! Gülümsemesi oldukça canlıydı ve kuytu bir köşede küçük bir gamzesi vardı. Bunu şimdiye kadar kaç kız fark etti bilmiyorum ama gerçekten hoştu. Esmer teni, kahverengi saçları ve gözleriyle iyiydi. Üzerine giydiği kırmızı tişörtten kol kasları belli oluyordu. Nilay' ın böyle bir kuzene sahip olması ilginçti. Onun ailesi çoğunlukla açık tenli ve renkli gözlüydü.

Getirdiği kahveleri içerken Nilay ' la konuşup özlem gideriyorlardı arada beni de katırlardı ama ben pek fazla konuşmak istemiyordum.

Masaya çöken sessizlik üzerine Kadir' e " Eee Kadir, nasıl buldun bu şehri, hoşuna gitti mi? "

- Yaa aslında herkese ilk başta zor gelir tabi ama yavaş yavaş alışıcam artık. Burası güzel bir yer. Hoşuma gitti ve sevdim. Çok fazla sıkılmayacağımı düşünüyorum çünkü birkaç arkadaşımla birlikte geldim.

-Hmm tanıltırırsın artık bi ara. Dedi Nilay pis pis gülerken. Kadir, kuzeninin bu halini özlemiş gibi bakıp, güldü.

Bir süre daha yanımızda oturduktan sonra işlerini halletmek için masadan kalktı. Kadir, sayısal öğrencisiydi yani bizimle aynı sınıfta olmayacaktı.

Başım ağırmaya başlamıştı ve hiç derse girecek havada değildim. Nilay' a eve gitmek istediğimi söyledim ama aldığım cevap koca bir hayırdı.

Ders zilinin çalmasıyla kantinden üst kata doğru çıkmaya başladık. Her adımımı attığımda, kantinde yaşadıklarım aklıma geldi. Düşündükçe bi tuhaf oluyordum. İçimde sanki başka bi Cemre vardı ve bu günden sonra üstteki kabuğu soyup yeni benliğine kavuşacaktı.

Merdivenin son basamağına geldiğimde kafamı sert bişeye çarptım. Vermiş olduğu acıyla kafamı tutarken birkaç adım geriye çekildim.

Dikkatsizliğim yüzünden kim bilir kime çarpmıştım. Kafamı kaldırıp özür dilemeliydim.

- Ahh!! Ben gerçekten özür... (?)

TERS KALEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin