5

355 26 5
                                    

Karaca yatağında yatmış tavandaki çatlağı bilmem kaçıncı kez izlerken ipod'undan müzik dinliyordu. Neredeyse 2 yıldır bu alete ihtiyaç duymamıştı ama şimdi telefonu yokken en iyi dostu olmuştu ipod. Bir yandan da ona Akşın'ı hatırlattığından içini hüzün kaplıyordu ama buna rağmen onu dinlemekten vazgeçmemişti. Ona Akşın'ı hatırlatmaktan hicbir şey yoktu zaten. Bu oda, bu ev, kütüphanedeki kitaplar her şey Akşın'ın hatırasıyla doluydu. Keşke şimdi burada olsaydı diye düşündü Karaca gözlerinden akan damlayı silerken. O beni anlardı. Hasretimi, özlemimi, acımı...

Azerle görüşeli tam 2 hafta geçmişti ama Karaca'ya sorsan 2 ay derdi. Onsuz zaman geçmek bilmiyordu çünkü. Bu süre zarfında evden dışarı adımını atmamış, atamamıştı. Tüm gözler üzerindeyken nasıl yapabilirdi ki bunu? Çıkmaya mecali de yoktu zaten, aşağı bile nadiren iniyordu. Erkekler varken inmeye ise hiç tahammül edemiyordu. Sanki o suçluymuş gibi, sanki sevgilisinden onu ayıranlar onlar değilmiş gibi tavır koyuyorlardı Karaca'ya. Selim ve Yamaç yokmuş gibi davranıyor, Cumali onu gördüğünde kâh basını çeviriyor, kâh homurdaniyordu. Akın ise elinden gelse onu bir kaşık suda boğacakmış gibi sert sert bakıyordu. Karaca bu psikolojik baskı altında çok zorlanmış, bir hışımla Azer'i arayıp beni buradan al diye çığlık atmamak için çok zor tutmuştu kendini.

Kadınlar tarafı ise Karaca'yı hem hayalkırıklığına uğratmış hem de mutlu etmişti. Abisi geldiğinden beri annesiyle limoni olan arası düzelmişti. Ayşe ne Akın'dan ne Selim'den ne de babaannesinden çekiniyor, kızının yanında duruyordu. Ona hala kırgındı ama içine gömmüştü her zamanki gibi. Kendini affettirme çabaları bazen komiğime  Annesiyle hesaplamanın zamanı değildi.

Saadet onaylamasa da Salih amcasıyla durumları benzediği için bir şey diyemiyordu Karaca'ya. Asıl hayalkırıklığına uğratan ise bu eve geldiğinden beri çok iyi anlaştığı Damla'nın tavır koyması olmuştu. Damla bu işe asla onay vermediğini, bunu nasıl yapabildiğini anlamadığını söyleyerek Karaca'ya mesafe koymuştu. Nehir ise en iyi arkadaşı olmuştu bu zamanda. Kendisi de evde sıkıldığı için neredeyse tüm vaktini onunla geçiriyordu.

Babaannesi tepkisizdi. Bu, Karaca'yı en çok şaşırtan şey olmuştu. En sert tepkiyi babaannesinden bekliyordu çünkü. Annesinin ağzından kaçırdığına göre Sultan Hanımın bu işe gönlü vardı.

"Bence gönlü var Karaca. Yani annem bu, gönlü olmasa dünyayı dar ederdi sana da bana da ama bak 1 hafta geçti ağzını açmadı. Gerçi ben Fadik Hanım buraya gelip niyetini açık ettiğinde tavrından anladıydım."

Karaca şaşkınlıkla bakmıştı annesine "Fadik Teyze buraya mı geldi?"

"Sen eve döndüğün gün geldi buraya. Iste Karaca, kızım gibi oldu, siz de uygun görürseniz bu işin adını koyalım falan dedi. Ben şoktayım tabi hiç beklemiyorum yani aranızda bir şeyler olacağını. Anneme baktım gülümsüyordu, gayet de ılımlıydı."

"Eee sonra? Ne cevap verdi babaannem?"diye sordu Karaca heyecanla.

Ayşe gözlerini devirdi. "Cevap veremeden Yamaç geldi. Ayy görseydin Karaca kovmaktan beter etti kadını. Anneme bağırdı. Bu iş olmaz diye. Sonra da tuttu getirdi işte seni."

Annesinin bu anlattıkları onu hem mutlu etmiş hem de Yamaç'a daha fazla sinirlenmesine sebep olmuştu. Yatağında uzanmış tüm bu olanları düşünürken kapısının çalınmasıyla doğruldu. Gelen kişi Nehirdi.

"Günaydın."dedi Karaca gülümseyerek.

Nehir kıkırdadı. "Tünaydın diyecektin herhalde çünkü saat 1'e geliyor."

"Hiç fark etmemişim."

Nehir kapıyı kapatıp koltuğa otururken "Hadi saati fark etmiyorsun da hiç acıkmıyor musun be kızım? Ben sabah erkenden uyanıyorum açlıktan. Kurudun kaldın valla. Bak Azer seni beğenmeyecek artık."dedi göz kırparak.

GidemiyorumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin