Cave, başkan ile yaptığı anlaşmanın sonunda odasına hızla döndü. Wheatley, kucağında bir tomar kağıtla arkasından koşmaya çalıştı. Cave, Wheatley'i savuşturmaya çalıştı "Ne yapıyorsun Wheatley!? Şu an iş başımdan aşkın. Şu formülü yeniden düzenlemem lazım!"
Wheatley, söyleyeceklerini söylemeden umutusuzca olduğu yerde bekledi. Cave, odadan sert çıkış yaptığı sırada Wheatley, ağlamaklı ifadeyle kağıtlara baktı; kendisiyle konuşmaya başladı. "Hangisini önce söylemeyim? Sekreter meselesini mi yoksa Duş perdelerinin havlu ve eşya yuttuğunu mu? Her tülü ikisini öğrenirse Cave beni öldürür." Wheatley, mektuplardan birisini daha açtı.
Tam 3 yıldır Aperture Armatürleri'nin ürünlerini kullanmaktaydık. İlk 2 yıl küvetlerimizin temiz kalmasından memnun kaldık ancak son 6 ay içinde garip şeyler olmaya başladı. Başta hayal gördüğümüzü sandık ancak duş perdesinin yaptıkları bizi korkutmaya başladı. İlk önce banyomun içi tozla dolmaya başladı. Sonra tozların perdemizden geldiğini anladık. Ertesi hafta çamaşır makinamı ve kişisel bakım ürünlerimi yedi. Bu hafta da 4 çocuğum perdeyi incelemek isterken oğullarımın hepsi yok oldu. Kızım, onların Eyfel kulesinin tepesine çıktığını iddia etti. Her ne kadar çabalasak da onları Eyfel'den indiremedik. Şimdi Paris bileti alıp onları bulmaya gideceğiz. Umarım oğullarımın durumu iyidir ve kısa sürede bu duruma açıklama gelmesini arz ediyorum. Eğer onlara bir şey olduysa bütün mahkemelere başvurup davalar açıp sizi sürüm sürüm sürdüreceğim.
Eski müşterilerinizden Anna Steel.
Wheatley şaşırarak mektubu diğer kağıtların üstüne koydu. Cave, taze üretim ürününü kontrol ettikten sonra mekanizmayı yeni seri üretime ayarladı.
Depodaki cıvalarının azaldığını gördü. Arkasında depoya yerleşmemiş yeni radyoaktif kimyasal kolilerine baktı. "Hmm cıvayı şimdilik azaltıp bu radyoaktifleri koysak yine aynı şey çıkabilir. Umarım gerçekten suyu yok eder." diyerek kutudan bir tüp çıkarıp tüpün içine su kattı. Su ile maddenin karışmadığını gören Cave, tüpü depoya döküp çocuk gibi sevinmeye başladı: "Sanırım oldu. Şu perdeyi bir an önce yapsınlar."
Arkadan personellerini çağırıp hava almak için dışarıya yöneldi.
Dışarıda öfkeli kalabalık Aperture binasına yürüyüş yapıyor; pankart açmış ve sloganlar atıyordu. Kalabalığın bir kısmı Cave'in görüntüsünün farkına vardığında yuhalamaya başladılar.
Yuhalamalarla birlikte Cave, koşarak müdür odasına döndü. Wheatley, Cave ile konuşmak isterken Cave bir anda sesini yükseltti: "Neler oluyor burada? Umarım senin burada bir hatan yoktur. Saçma hatalarından bıktım." Wheatley utangaç sesiyle "Benim bir suçum yok çünkü du..." dediği anda kapıdan içeriye Başkan girdi.
Başkan içeriye girer girmez Wheatley ile Cave selam durdu. Başkan eliyle normal durmaları için işaret yaptı. "Burada ifşa olduğunuz sürece siz orduya üretim yapamazsınız. Bu bina ya da gecekondu ayrıca bize gerekli üretim kapasitesinin altında. Size yeni tesis sağlayacağız ve sonunda on yıl kadar süre boyunca o tesisi kullanacaksınız. Eğer ilerleyişiniz iyi giderse tesis ve tesisteki her şey sizin kalacak. Yoksa iflas ve icra yoluyla bu şirketin sonu gelir. Önce bu küçük kullanışsız gecekondudan çıkmanın bir yolu varsa söyleyin." Wheatley, sinsice gülerken Cave "Yangın çıkışımız boşa yapılmadı Başkanım." dedi ve acil tahliye düğmesine bastı.
Aperture'ın tüm çalışanları ve Cave ile Wheatley askeri bir araba ile dev kapının önüne geldiler. Wheatley, merakla arkasındaki yola baktı. İleride köprü ve küçük bir kapı vardı. Yavaşça Cave'in kulağına doğru eğildi ve "Neden o kadar normal kapılar varken biz bu devasa kapıda bekliyoruz?" diye fısıldadı. Cave, arkasına dönemlere Wheatley'e doğru "Başkan bir bildiği vardır ve çeneni kapalı tut." dedi sessizce.
Başkan, bir asker ile birlikte dev kapının önüne geldi. Asker, kapının yanında gizlenmiş kapıyı açtı. Sonra diğer kapının kilidini açtı. Başkan, "Yakında taşınacak iş yeriniz için ideal bir giriş olacak. İleride büyük bir şirket olursanız müşteriler arka taraftan girecek. Bu kapı çok güvenlikli ve açılırken aynı süre içinde iki kişi butona basmalı. General G, ilk tuşa basacak. İkinci tuş için biri lazım." dedi. Wheatley, hevesle kendisini öne atarak "Ben!" diye bağırdı.
Başkan, kafasıyla kapısı açık olan ve boş duran odacığı işaretledi. Kısa süre içinde gelen iki tuş sesinden sonra devasa kapı yavaşça ve sirenlerle birlikte ışıklar saçarak açılmaya başladı.
Herkes, kapının ardından dev bir yerin çıkmasını beklediği sırada kapı açıldığında yanan lambayla çıkan tek şey küçük bir yeşil yangın kapısı ve koridorun ardından az da olsa görünen yük asansörü olmuştu.
Yük asansörü de genişti ve görünüm olarak eski yük asansörlerine benziyordu. Bir tuşu ve bir kolu vardı. Asansörün yönü aşağıya ayarlıydı. Asansörün bağlı olduğu ray sistemi hafif paslanmış, bazı bölümleri yağsızlıktan yamulmuştu.
Herkes hayret içinde yük asansörüne baktı. Başkan, eliyle asansörü işaretledi " Buyrun gelin arkadaşlar buranın ilerisi asıl yere gidiyor." Herkes asansöre tek seferde bindiler. General G, asansörün kapısını sürgüsünü çekerek kapattı. Tuşu ve kolu çekip asansörü çalıştırdı.
5 dakikalık asansör yolculuğundan sonra asansör bir gıcırtı ile durdu. Başkan, gülerek "Bakımı gecikmiş asansör için kusura bakmayın, o size hoşgeldiniz diyor ehehe... " diyerek General G'den ve Wheatley'den diğer büyük kapıyı açması için işaret yaptı. General G, ile Wheatley tekrar karşılıklı tuşlara basarak başka bir büyük kapıyı açtı.
Daracık bir giriş yolunun ardıdan çıkan deniz kokulu geniş bir iskele manzarasını gördükten sonra insanlar hayret içinde kaldılar.
Cave, hayretler içinde manzaraya bakarken, Başkan yanına gelip "Yeni tesis hoşuna gitti mi?" sorusuna Cave, hayretle "Buna hayran kaldım. İnanılmaz büyük." diye cevap verdi. Başkan, çantasından tapu kağıdı çıkardı "Bu üs, 2. Dünya Savaşı sırasında askere acil durumlarda mühimmat ve donanmaya gemi desteği sağlamak amacıyla tersane olarak yerin 3975 metre altında yapıldı. Ancak burası ifşa olununca terk edilmek zorunda kalındı. Ancak yeraltındaki böyle bir emek ve güzellik terk edilemez değil mi? Makinalarınızın daha iyi ve kaliteli halini sipariş verdim. O gecekonduya artık gidemezsiniz." diyerek kağıdı ve anahtarı uzattı. Cave, hiç düşünmeden kağıdı imzalayıp anahtarı aldı.
Wheatley, duvardaki krokiyi inceledi. Çıkış yollarını önemli odaların yerlerini aklına yazdı. Elindeki kağıtları göstermeyi unuttuğunu anladı, tekrar cebine yerleştirdi "Neyse sonra söylerim. "
Cave, aşağıya çürük ve batmak üzere olan gemilerin olduğu tersaneye indi. General G, pas yığını gemilere uzun süre bakarken Cave'in varlığını fark etti. "Tersanede üretilen en kötü gemilerdi bunlar. Hiçbir mühimmat bile taşıyamıyordu. Şimdi paslandılar ve batmaya terk edildi." dedi.
Cave, gemileri inceledikten sonra General'e dönerek "Bunların tamiri olabilir. Wheatley bunu çok iyi yapar. Ayrıca ben de buna özellik katarım. " dedi, içlerindeki en büyük gemiyi işaret ederek "Çok şık duruyor, adı ne?"
"Boris idi" dedi General G umursamadan Cave'e bakarak.Cave, geminin paslanmış ve boyası dökülmüş gövdesine elini sürdü ve sürdüğü elini yaladı. Tadına bakar gibi ağzını şapırdatarak "Bu geminin hala umudu var. Madem bu üsle birlikte gemiler de benim oldu, özellikle bu gemiyi sil baştan yapacağım ve araştırma gemim olacak. Adı da Kuzey Işıltısı olacak... Latince'de Kuzey anlamına geliyor. Kuzeye bakarak yolumu bulmak için. Artık o Borealis. Kızım olsa böyle güzel isim koyamazdım. Koçum benim ya. İlerleme başlasın. " dedi. Cave, yürüyerek gemiden uzaklaştı.
... DEVAM EDECEK...
__________
*Fotoda (hayran yapımı çalışma ki öndeki iki kişiye Black Mesa hatıra fotoğrafında görürsünüz) Borealis önünde foto çektiren iki Aperture Bilim Çalışanı var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aperture: Hâlâ Hayatta 1 (Tamamlandı)
FanficBir çılgın girişimci, 0'dan başlamış hayatına sonradan giren bir kadın ve bir aşk: Aperture Bilim. Cave Johnson, kendisinden 10 yaş küçük kuzeni Wheatley ile birlikte kurdukları Aperture adlı Duş perdesi üreten şirkette çalışır. Cave'in öfkeli kişil...