Hocamın "Kızım burası yatak odan değil" demesi ile uyanmıştım. Sınıfta dersin ortasında uyuya kaldığımın daha yeni farkına varmıştım. Etrafımdakilerin hepsi benimle alay edercesine kahkahalar atıyordu. Aman bana ne. Hiç biriniz umrumda değilsiniz!
"Özür dilerim hocam" dememden anlaşılıyordu hiç birini umursamadığım.Sonunda zilin çalması ile sınıftan çıkıp tuvalete girdim. Tuvalette beni kimsenin görmediğine emin olduktan sonra boş bir tuvalete girip kapıyı kilitledim.
Çantamdan çıkardığım sarı peruğu taktım ve dudaklarıma kırmızı ruj sürdüm. Kapıda bir aynanın olması benim için çok büyük bir avantajdı.
Mavi lenslerimi de taktıktan sonra pantolonumu çıkarıp boyunun dizlerimin biraz üstünde olan siyah eteğimi giydim. Siyah nikelarımı da çıkarıp kırmızı topuklularımı giydim hemen. Ardından gözlerime eyeliner çektim ve gözlüğümü taktım. Gözlükler ile bayağı bir akıllı görünüyorum vallah.
Babaannem gelmişti birden aklıma. Onun gözlüklerini taktığımda hiç birşey göremiyordum. Gözleri okadar bozuktu ki gözlüğünün camları nutella şişesinin dibinden bile daha kalındı. Nur içinde yatsın. Babaannem daha hayatta olsaydı bu hallere gelmezdim. En azından o beni seviyordu.
Saat 15:30'u gösteriyordu ve benim yarım saat içinde hastanede olmam gerekiyordu.
Eşyalarımı çantama sıkıştırıp tuvaletten çıktım. Okulun bahçesine doğru ilerlediğimde siyah takım elbiseli adamları hemen fark ettim. İki kişiydiler ve okulun önünde bekliyorlardı.
Bıktım artık her an kendimi takip ediliyormuş gibi hissetmemden. Ki bu maalesef doğruydu. Evet beni arıyorlardı. Fakat beni fark etmelerine müsade etmeyeceğim de malumunuz olsun!
Onları görmezden gelerek yoldan yavaşca geçen taksiye durması için "Taksi" diye bağırıp hafifce kolumu kaldırmıştım. Bana tuhaf bakışlar atmalarına rağmen hiç oralı olmamaya çalıştım.
Bu pek de kolay değildi açıkcası. Kalbim yerinden fırlarcasına atıyordu. Korkuyordum. Kimliğimin açığa çıkmasından çok korkuyordum. Benim Deniz olduğumu bir bilseler olacaklardan birdaha asla kaçmam mümkün olmazdı çünkü.
Neyse ki taksici beni fark etti. Yolun kenarında durduğu an hemen bindim içeriye. Taksiye binmem ile korkumun gitmesi bir oldu. Evet. Bir kez daha benim olduğumu anlamadılar.
"Nereye gitmek istiyorsun, nereye bırakayım seni evladım?" diye soran taksiciye baktım. Aynadan bana doğru bakıyordu ve bana evladım değişi beni bambaşka yerlere götürmüştü.
Ben hiçbir zaman babamın ağızından evladım kelimesini duymamıştım. Annemi ise hiç tanımadım. Ben bebek iken araba kazası geçirmiş. Araba ile uçurumdan denize yuvarlanmış.
Taksici amcaya beni Kadıköy'de ki hastaneye götürmesini istediğimde tatlı bir gülümseme ile başını salladı.
Taksiciye parasını verdikten sonra "Hayırlı işler amcacığım" deyip içeriye girdim.
Kabine doğru gittiğimde karşıma Kübra çıktı. "Ayyhh kızım vallah ödüm kopuyo seni her defa böyle görünce. Bence bu haline başka bir isim bile takmak lazım" diye gülmüştü.
"Neyse ben hemen giyineyim" diye geçiştirip güldüm. "Feride hoca bugün burda mı?", diye sorduğumda , "Maalesef, ve siniri tepesinde, sabahtan beri koşuşturup duruyorum. Hatta hastanede daha önce görmediğim yerler keşfettim kadının sayesine, Allah ondan razı olsun" diye gülmemek için kendini zor tutuyordu Kübra.
"Hadi beni fazla oyalama yoksa benim de ondan çekeceğim olur" diye Kübra'yı yollayıp kabine girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Denizde fırtına
RomanceBen Deniz. 21 yaşındayım ve tıp fakültesinde okuyorum. Beni dışardan görenler sıradan sıkıcı bir hayata sahip olan bir kız olarak algılasalar da hayatla ve babamla mücadele savaşı verdiğimi bir ben bir de Allah bilir anca.