-3-

47 4 2
                                        

Kübra gözlerini büyütmüş bir şekilde bana bakıyordu. "Kübra çok yorgunum yarın konuşsak?", diye konuyu kapamak istediğimde, "Kızım zaten hastanede uyuyup durdun, daha nerene uyuyacaksın? Deniz senin canını sıkan birşeyler var bunu hissediyorum!", dediğinde artık anlatmaya karar vermiştim.

Kübra ile ben aynı dairede oturuyoruz. İkimiz de tıp fakültesinde okuduğumuz için hem derslerimizde birbirimize yardımcı oluyoruz hemde küçük dairemizde geçinip gidiyoruz.

Kübra en samimi olduğum arkadaşlarımdan biri ve onunla geçirdiğim vakitlerimden her zaman büyük bir keyif alırım.

Fakat bana şu an öyle ciddi bakışlar ile bakıyor ki onu daha hiç böylesine görmemiştim. Bilakis o her zaman gülüşleri ve esprileri ile tanınıyordu tüm hastanede.

Salona girip kendimi koltuğa attığımda Kübra da çantasından bir kağıt parçası çıkarmıştı.

"Arayayım mı yoksa kendin mi anlatmak istersin?" Artık anlatmaya mecburdum.

"Bak Kübra, nerden başlayacağımı hiç bilmiyor...", diyemeden Kübra "Kendini neden kamufle ettiğini mesela anlat" dediğinde ağlamamak için kendimi zor tuttum.

"Ben annemi hiç tanımadım. Ben bebek iken vefat etmiş. Babamla da zaten pek iyi anlaşamamıştık hiç bir zaman. Benim babam varlıklı bir adam olmasına rağmen beni çoğu şeyden mahrum bıraktı. Sağolsun babaannem büyüttü beni, o baktı bana hasta olduğumda veya bir başka sıkıntım olduğunda. Ama maalesef onu da kaybettim. Annemin hayatımda olmaması beni üzse de babaannemin ölümü yüreğimde çok derin yaralar açmıştı."

Kübra hala beni pür dikkat dinliyordu ve gözlerinin dolduğunu fark etmiştim. Canım benim kıyamam sana.

"Ben bu yaşıma kadar babamın ağızından daha hiç bana kızım dediğini dahil duymamışımdır. Beni sevmediğini bilsem de ben onu hep sevicem. Ama maalesef benim sevgimi hak etmiyor."

Artık tutamıyordum daha fazla gözyaşlarımı. Boncuk taneleri gibi dökülüyorlardı yanağımdan. Gözyaşlarımın sıcaklığını hissedebiliyordum. Babamın bana veremediği sıcaklığı onlar veriyordu sanki. Beni gözyaşlarım teselli ediyordu.

Kübra sarılmıştı bana. Hiç birşey demeden kollarını açıp beni sardı. Saçlarımı okşuyordu, sevgi dolu, huzur dolu. Babaannemden sonra ilk defa biri saçlarımı okşamıştı. Canım arkadaşım benim.

"Peki neden şimdiye kadar hiç bana bundan bahsetmedin? Kimden saklanıyorsun? Babandan mı?"

"Babam beni zorla evlendirecekti. Benim okumamı bile istemiyor."

"Nasıl olur bu? Hangi devirde yaşıyoruz? Zorla evlilik mi olurmuş?", Kübra sinirden adeta yüksek sesle konuşmaya başlamıştı.

"Sen benim babamı tanımıyorsun. Karanlık işlerle uğraştığı için arkasını dayayabilecek birini arıyor. Sırtının yere gelmemesi için bir mafya babası ile irtibata geçmiş. Oğluyla beni zorla evlendirecekti. Buna izin veremezdim. Hayatımın geri kalanını da mutsuz bir şekilde geçiremezdim. Babamın adamları beni her yerde arıyorlar. Eğer evlenmessem babamı hapise attıracakmış. Beni kendi hayatı için ateşe atıyor."

"Nasıl olur bu yaa? Bir insan bunu kendi kızına nasıl reva görür?"

"Oluyormuş işte. Annemi de onun öldürtmediği ne malum? Ben ondan herşey beklerim!"

"Nasıl yani?", diye bir şaşkınlıkla bakıyordu bana. "Dedem vefat ettikten sonra şirket annemin üzerine geçmiş. Tabi babama da gün doğdu ozamanlar. Babaannemin anlattığına göre annem beni doğurduktan sonra işlerin başına geçmek istemiş fakat babam karşı çıkmış"

"Yani aslında baban yönetmek istemiş şirketi?"

"Evet. Annem arabayla uçurumdan denize yuvarlanmış." Bunu her aklımdan geçirdiğimde kalbim yanıyordu. Yıllardır özlem duyduğum anne sevgisine kalbim dayanamaz hale gelmişti. Çok özlüyordum onu.

"Peki okul masrafların?", diye sorduğunda sinirden güldüm. "Babaannemin bana miras bıraktığı gerdanlıkları sattım ilk başta. Bu son iki yılın masrafını çıkarmıştım. Birde dairem var antalyada, o da babaannemden kalma. Babamdan olacak hali yoktu ya, o bana günahını bile vermez. Onu satmaya düşünüyorum. Çalışıp bir işe girmem fazla riskli. Hemen bulurlar beni. Babamın eli kulağı her yerdedir."

"Madem eli kulağı her yerde, şimdiye kadar neden bulamadı seni?"

"Benim mimarlık okuduğumu sanıyor. Oraya kimliğimle kayıt yaptırdım."

"Sen iki kimliğe mi sahipsin?", diye sormuştu Kübra. Gözleri büyümüş ve ağızı açık kalmıştı.

"Evet, kayıtlardan beni bulmaları çok kolay olurdu. O yüzden ikinci bir kimliğe başvurup soyadımı değiştirdim iki sene önce. Benim tıp fakültesinde olduğumu bilmiyorlar yani. O yüzden okula girip çıkarken kamufle amaçlı peruk ve lens takıyorum. Şık giyinmeye çalışıyorum çünkü benim asla o tarz kıyafet giymeyeceğimi biliyorlar. Şimdiye kadar fark edilmemem bu yüzden."

"Bu akıl nerden geliyor sana anlamış değilim", diye hayretler içindeydi Kübra. "İnan bana zor durumda kalmak insana farklı düşünceler farklı bakış açıları veriyor."

"Peki ya evleneceğin adamı tanıyormusun? Yani babanın seninle zorla evlendirmeye düşündüğü adamı tanıyormusun?"

"Evet tanıyorum. Kendini beğenmiş zengin, ukala, bencil biri. Onunla evlenmektense ömür boyu bekar kalmayı tercih ederim!"

Bir an için rahatlamıştım. Artık bu sırrımı bilen birinin olması beni rahatlatmıştı. Bana yardım edeceğinden dolayı. İlk başta korkmuştum, tereddüt içindeydim belki Kübra'nın benimle aynı evde kalmanın tehlikeli olabileceğini düşünmesinden. Ama Kübra korkunun aksine benimle aynı hisleri paylaşıyordu.

"Peki hastaneye gelen adamlar?", diye sorduğunda yine bir korku sarmıştı beni. "Hastaneye geliş sebeplerinin sen olduğu kesin. Demek ki bir yerden öğrendiler orda olduğunu."

Ben bunu hiç düşünmemiştim. Ya gerçekten orda çalıştığımı öğrendiyse babam? Ya beni zorla kolumdan tutup nikah masasına oturtturursa? Asla ona benzeyen bir kalpsiz insanla hayat kurmam mümkün değil. Asla evlenmem onunla!

"Deniz yarın hastaneye gelmiyorsun!"

"Olmaz Kübra, yarın çok önemli bir ameliyata gireceğim. Bu şansı tepmek aptallık olur."

"Deniz sen iyi misin? Hayatın söz konusu olduğunu gayet iyi biliyorsun! Seni bilerek o adamlara yem edemem!"

"Feride hoca ama birdaha ismimi ameliyat listesine zor yazar."

"Bugün hastanede fenalaştığını o da gördü. Rapor aldırttırırım sana çalışamayacağına dair. Feride hoca o kadar kalpsiz biri değildir merak etme."

"İyi ki varsın Kübra!", dediğimde tekrar gözlerim dolmuştu. Ağlamamak için kendimi zor tutsamda göz yaşlarım bağımsızlıklarını ilan edercesine akıyordu yanağıma doğru.

Beni anlayan, beni koruyan ve beni gerçekten seven birinin olması beni daha çok umutlandırıyordu.

Kübra yine sarılmıştı bana. Sarıp sarmaladı beni kollarıyla. Sonrada kulağıma "Herşeyin üstesinden geleceğiz. Beraber başaracağız", dediğinde sımsıkı sardım onu bende.

Denizde fırtınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin