-2-

57 4 4
                                        

Üstümü değiştirmem, kamufle amaçlı taktığım peruk ve gözlüğü çıkarmam ile kapıya tıklanılması bir oldu. "Efendim" dediğimde karşılık olarak "İki dakika içinde acil serviste olmassan yarınki ameliyat listesinden seni silerim" Feride hocanın kapıda olduğunu anlamıştım.

Hemen kapıyı açtığımda karşımda o sert kadın duruyordu. "Hocam lütfen beni listeden silmeyin" diye yalvarıyordum. "Bana laf yetiştireceğine bacaklarını kullanıp fonksiyonlarından faydalan ve acil servise git" diye kızmıştı.

Ben tam acil servise doğru gidecekken arkamdan "Burası bir hastane, podyum değil, ona göre makyajınızı yapın", diye de eklemişti.

Off doğru ya, kıpkırmızı dudaklarla çalışılırmı hiç? Makyajımı silmeye unutmuşum.

Feride hoca çok sert görünsede o sertliğin altında tatlı bir insanın yattığını biliyordum. Eğer bir gün başarılı bir cerrah olursam Feride hocamın tavsiyelerine harfiyen uyacağım kesin. O benim cerrah alanımda ki tek idolüm.

Tuvalete girip yüzümü yıkayacaktım ki Cem ayısyla çarpıştık. "Ooh prenses? Bu makyaj ne böyle? Yoksa prenseslikten divalığa mı transfer edildin?"

"Bugün moralim yerinde lütfen zahmet edip moralimi bozmassan çok sevinirim" diye karşılık vermiştim Cem'e.

"Acil serviste acayip olay var, yerinde olsam kaçırmazdım" dediğinde şaşkınlıkla bakmıştım. "Git işine yaa" diyip tuvalete girdim.

Yüzümü yıkadıktan sonra koşarak acil servise gittim. Cem beni merakta bırakmıştı doğrusu. Maşallah okadar hızlı koştum ki, sanırsınız 'Türk Hava Yollarına' rakip olarak 'Deniz Bacak Fonksiyonları' adlı başarı belgesine sahibim. Yani anlayacağınız Feride hocamın "Bacak fonksiyonlarını kullan" demesi gibi bende dediğini uygulamıştım

Neyse ki vardığımda hiç bir olayın olmadığına tanıklık ettim. "Ne oldu burda? Cem bir olayın vuku bulduğunu söyledi?", diye sorduğumda hemşireler bana tuhaf bakışlarla bakıyorlardı. "Cem seni elime geçirirsem..." diye lafımı bitiremeden hemşirenin biri "Sizi sordular Deniz hanım" dedi.

"Beni mi?" Şaşırmıştım. "Evet üç beyefendi geldi buraya ve sizi sordular. Sizin burda olmadığınızı söylediğimde bana numaralarını bıraktılar. Siz geldiğinizde onlara haber verecekmişim" dediğinde kafamdan aşağı kaynar sular döküldü sanki.

"Numarayı bana verirmisin lütfen?" Hemşire elime bir kağıt parçası sıkıştırdı. Suratım heralde bembeyaz oldu ki bana bir bardak su getirdi ve beni sedyeye yatırdılar.

Gücüm yettiği yere kadar kaçacağım... Beni mahfetmelerine izin vermeyeceğim! Korkudan ne yapacağımı bilmiyordum. Hiç bir şey hissetmiyordum. Etrafımda konuşulanlara bir anlam veremiyordum.

Ya bulsaydılar beni? Kolumdan tutup sürükleseydiler? Artık bu kaçışlardan kovalamalardan bıktım!

Bu şaşkınlıkla uyuya kalmışım ki uyandığımda başımda Feride hoca bekliyordu. "Hocam b-ben...", diyemeden "Yorma kendini, tansiyonun çok düşmüş, 90'a 40."

Verdikleri ilaçların etkisi ile tekrar uykuma yenik düştüm. Ve bu defa uyandığımda başımda Kübra bekliyordu.

"İyimisin canım?"
"Kübra lütfen beni eve götür, burda kalmak istemiyorum." Kübra bir yandan çantamı toparlamaya çalışırken bende yataktan kalkıp ayaklandığımda "Deniz çabuk yat yerine, taksi ayarlayana kadar bekle biraz", diye kızmıştı.

Neyse ki işlerimiz hal olup eve vardığımızda Kübra bana hiç bakmadığı kadar ciddi bir surat ifadesi ile " Artık bana olanları anlatacakmısın, yada verilen numarayı ben mi arayım?"

Ne diyecektim Kübra'ya? Benim gerçekten kim olduğumu öğrenirse benimle aynı evde kalmaktan ya vazgeçerse? Ya bir daha benimle görüşmek istemesse?

Denizde fırtınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin