Yine her zamanki sahil kenarına geldiklerinde Sooyoung hem sahil kokusunu hem de Jimin'in kendisine has kokusunu içine çekti.
"Buraya gelmeyi cidden seviyorum."Sooyoung gülümseyerek konuştuğunda Jimin de gülümsedi ve Sooyoung'un saçları arasında öpücük kondurdu.
"Gel oturalım."
Sooyoung, ters giden bir şeyler olduğunu anlamıştı.
Kumların üzerine otururken Sooyoung dayanamayıp sordu.
"Bir sorun mu var?"Jimin hemen onun yanındaki yerini alırken yutkunmuştu.
"Uzun zaman sonra... İlk kez birisine geçmişimden bahsetmeye karar verdim."Sooyoung'un kaşları şaşkınlıkla yukarı kalkarken itiraz etmeye hazırlandı.
"Jimin, bunu yapmak zorunda değilsin. İnan bana. Daha-"ellerini kullanarak hızlı hızlı konuşan sevgilisinin ellerini yakalayıp onu susturdu Jimin.
"Sana anlatmak istiyorum. Kendi özgür irademle. Hakkımda bilmediğin bir şey kalmasın istiyorum."Sooyoung parlayan bakışlarla ona baktı.
Uzun zamandır sevilmemiş, ilgi gösterilmemiş birisini hayata döndürmüştü. Üstelik Jimin onu o kadar güzel seviyordu ki. Sooyoung onunlayken çok mutluydu.
"Babam kendi halinde bir avukattı. Annem de bir şirkette halkla ilişkiler kısmında çalışıyordu ve bir de ikiz kardeşim vardı. Chaeyoung."Jimin kolları arasında duran Sooyoung'u biraz daha sararken Sooyoung onun yutkunduğunu anlamıştı. O da olabilirmişçesine Jimin'e biraz daha sokulduğunda Jimin anlatmaya devam etti.
"Her şey güzeldi. Cidden güzeldi. Hiçbir sorun yoktu. Ta ki babam bir gün bir cinayet vakası alana kadar. Babam ölen kişinin avukatıydı. Babam epey uğraşmış ve sonunda katil bulunmuştu Babam da onu içeri göndermişti. Katil içerideydi ama çevresi dışarıdaydı. Babam adamı içeri gönderdiği için onlar için kötü adam olmuştu."Jimin ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdığında Sooyoung onun sustuğunu görüp kafasını kaldırmıştı.
Jimin'in dolan gözlerliyle karşılaştığında elini uzatıp Jimin'in yanağına koymuştu. Parmağıyla yavaşça yaranın üstünü okşarken ikisinin de yüzünde varla yok arası bir gülümseme vardı.
"Devam etmek zorunda değilsin. Zor geliyorsa, bırakabilirsin."Jimin kafasını hafifçe olumsuz anlamda salladığında Sooyoung yeniden kafasını Jimin'in göğsüne yasladı.
"Bir gece annem, babam ve Chaeyoung evdeyken ben arkadaşlarımla dışarıdaydım. Eve dönme saatimin geldiğini fark edince hemen eve dönmüştüm. Gidecek bir evim olmadığını bilmeden. Eve geldiğimde evim alevler içindeydi. Etrafta annemi, babamı ya da Chaeyeoung'u görmeyi beklemiştim ama... Ama kimse yoktu. Hepsi içerideydi. Belki... Bir umut, en azından Chaeyoung'u kurtarabilirim diye içeri girdim. Ama etraf çok karanlıktı. Her yerde duman vardı. Alevler her yerdeydi. Her şeye rağmen orada Chaeyoung'u gördüm. Yerde baygın yatıyordu. Belki yaşıyordur diye onu kurtarmak istedim. Onu kucağıma alıp evden çıkmak istedim ama dumanlar gözümü yakmıştı, önümü göremiyordum. Üstüne üstlük evin tahtaları da kırılıp, üstümüze düşmeye başlamıştı. Acele etmeye çalışırken yanan kirişlerden birine çarpmıştım. Canım çok yanmıştı ama istediğim tek şey Chaeyoung'u oradan çıkarmaktı. Öyle de yaptım ama... Çıkardığım şey kız kardeşim değil, onun cesediydi."Jimin bu sefer kesin olarak durduğunda Sooyoung yaslandığı yerden ayrıldı ve bakışlarını Jimin'in kızarmış gözlerine kilitledi.
Sooyoung baş parmaklarıyla Jimin'in akan göz yaşlarınu silerken kafalarını da birbirlerine yaslamışlardı.
"Her şey geçti artık. Yanındayım. Asla bırakmayacağım seni."Jimin karşısında kıza sahip olduğu için bir kez daha Tanrı'ya şükretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire ✔
Fanfiction[ha sooyoung & park jimin] hasooyoungy: Sen ateşsin, Park Jimin. 141020-121120