1.1

1.6K 144 37
                                    

🩸

jeonjk7 : dün saçmalamışım

jeonjk7: rahatsız ettiysem kusura bakma

jeonjk7: seninle alakalı değillerdi

rozasunflowers: kusura bakma mı

rozasunflowers: bir şey demene
gerek yok

jeonjk7: beni yanlış anladın

rozasunflowers: bir önemi yok

jeonjk7: pekala
görüldü(13.29)

"Yok ben yapamıyorum bunu," diye mırıldanıp telefonu ters bir şekilde masanın üzerine bıraktım.

"Bu şeyler senlik değil demiştim."

Evet, Lisa haklıydı.

"Konuşmayı devam ettiremiyorum ki,"

"Aslında ben de onun konuşmaya devam etmesine şaşırdım," dedi Jennie başını kaldırmazken. Bilgisayardaki işlerini hallediyordu, kampüsün içinde bir kafedeydik ve bugün itibariyle bütün sınavlarımız bitmişti.

Onlara Jungkook ve Soojin'in öpüştüğünden, benim saçma sapan triplerimden ve onun kendini bana açıklamaya kalkmasından bahsetmemiştim.

"Yani nasıl biri olduğunu biliyoruz." dediğinde ona hak vermiştim. Bu şeylerle uğraşacak tipte biri değildi, aslında ben de öyle değildim. Tanrım. Ne yapıyordum ben?

"Daha fazla bunu yapamam." diyerek instagram hesabıma girdim ve onu engellemeden açtığım anonim hesabı dondurdum.

"Voav," Jennie elinde kahvesiyle bana bakakaldı. "Çok hızlı oldu."

"Akşam bara gidiyor muyuz?"

Jennie, Lisa'yı onaylar bir ses çıkardığında derin bir nefes vererek arkama yaslandım.

"Akşam 9'da buluşuyoruz o zaman."

Birbirimizle vedalaşıp ayrıldığımızda arabamla gelmediğim için pişman olarak yürümeye başladım. Sabah Jennie almıştı ve bu kış ayında bir tarafta donmamaya çalışarak eve gidecektim. İkisinin daha dersleri olduğu için bırakmalarını isteyemezdim. Çantamdan deri eldivenlerimi ellerime geçirerek, kafamdaki bereyi alnıma doğru çekiştirdim. Büyük kapıdan çıkıp sola döndüğüm zaman karşı taraftan gelen araba yanımda durduğunda arabayı tanımaya çalıştım. Benim tarafımda olan cam aşağı indiğinde göz ucuyla baktım.

Kaşlarımı çattım.

Bu araba çok tanıdıktı.

Jungkook.

"Eve geçiyorum, bırakabilirim." diye mırıldandı hafifçe önce eğilerek.

Ah, gerilme Rosie.

Arkadaşsınız ve binalarınız yan yana.

Seni bırakabilir.

Gözlerimi kırparak ona baktım. "Olur."

Kapıyı açıp bindiğimde geri çekildi ve emniyet kemerimi takarken araba ilerlemeye başladı. Hafifçe ondan tarafa döndüğümde üzerindeki siyah boğazlı kazakla aynı renk paltoya takıldı gözlerim.

"Teşekkür ederim."

"Önemli değil." diye mırıldandı yutkunarak.

Önüme döndüm.

Yaptıklarından pişman olmayan, her şeye atlayan ve eğlenceli Rosie'yi bende özlemiştim.

"Akşam geliyor musun?"

Sesini duyduğumda tekrar ona baktım, kırmızı ışıkta durmuştuk.

"Herkes olacak sanırım, nereye gidiyoruz?"

"Bugün benimkine gidiyoruz." diyerek tekrar önüne döndü ve hızlı bir şekilde sürmeye devam etti.

Kafamı sallayarak onu onayladım.

"Daha iyi misin, ilaçları bıraktığını duydum."

"Evet bıraktım, emin değilim ama bazen bir şeyler hatırlıyor gibi olduğumda baş ağrım oluyor. O zamanlar kullanıyorum sadece."

"Bir şeye ihtiyacın olursa her zaman söyleyebilirsin."

Sessiz bir şekilde yutkundum ve onu cevapsız bıraktım. Aslında arabaya bindiğimde başım dönmeye başlamıştı ama fazla rahatsız etmiyordu. Araba tanıdık olduğu gibi koku da çok tanıdıktı.

Gözlerimi kırpıştırıp camdan dışarı bakmaya başladım.

"Daha önce arabana binmiş miydim?"

Bir süre sessiz kaldı. "Hayır."

Gözlerimi kapatıp elimi kapının koluna koyduğumda zihnimde oynayan kopuk sahneleri dinledim.

"Çok içtin, ben sürerim."

"Nasıl istersen."

Yutkundum.

"Sadece bir kez öpeceğim."

"Chaeyoung?"

"Chaeyoung?"

Sağ elimi alnıma koyup masaj yapmaya başladığımda onun sesini duyamadım.

"Öpecektin?"

"Çok içtiğin için öpmeyeceğim."

"O zaman ben öpebilirim."

Kaşlarımı istemsizce çatılırken boğazımı temizleyerek gözlerimi araladım ve durmuş olduğumuzu fark ettiğimde sol tarafa döndüm. Jungkook endişeli gözlerle bana bakarken dudaklarımı araladım ama hiçbir şey diyemediğimde hızla kucağımdaki çantayla arabadan indim ve aynı hızla binadan içeri girip asansöre attım kendimi.

En üst katta indiğimde sağa dönerek titreyen ellerle şifreyi girdim ve içeri girdiğim an yere oturup sırtımı duvara yasladım. Düşünme, düşünme, düşünme.

Birkaç saniye içinde zil çaldı.

Başımı kaldırıp kapıya baktığımda derin bir nefes verip sendeleyerek kalktım ve çantamı portmantoya bırakıp delikten kim olduğuna baktım.

Neden gitmemişti ki?

"Chaeyoung?"

Aynı ses tekrar zihnimde yankılandı.

"Chaeyoung."

Kapıyı açıp ona baktığımda duvara yaslanmış olduğunu fark ettim. Hareket etmedi, ileri veya geri adımlamadı ve gözlerime baktı.

"İyi misin?"

Ondan başka her yere bakıp kafamı salladım.

Bir şey diyemedi. Arkasını dönüp ilerlemeye başladığında kapıyı kapatmadan önce, "Sikerler böyle işi." diye mırıldandığını duymuştum.

*

oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🥺🥺💘💘

thin white liesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin