2.0

1.3K 119 12
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🩸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🩸

Jungkook'la arasında fazla yaş farkı olmadığını düşündüğüm adam tam karşıma geçtiğinde yüzünü gördüğüm an kaşlarım çatıldı. Gözleri benim gözlerimle kesiştiğinde dudağı kıvrıldı. Siyah uzun saçlı, piercingleri ve dövmeleri olan bu adamı daha önce bir kez daha görmüştüm. Jungkook'un barında, balkon kısmında gördüğüm ve lavaboya giderken bana boş boş bakan adamdı. Sakin kalarak yanında oturan adamın yüzüne de baktığımda onu da daha önce gördüğümü anımsadım. Birkaç ay önceydi.

Onları tanıdığımı ona söylemeliydim. Sol tarafımda oturan Jungkook'a döndüm ve onların gözleri üzerindeyken ona döndüğümde başını çevirip bana baktı. Oturduğum yerde biraz ona kaydım, sağ elimi boynuyla yanağı arasına koyarak nazikçe onu kendime çektim.  Bu şekilde ne söylediğimi duyamazlardı. Nefesini boynumda hissederken düşüncelerimi toparlamaya çalıştım.

"İkisini de daha önce gördüm." diye mırıldanıp birkaç saniye içinde eski pozisyonumu aldım.

Filmlerdeki sarışın olmamı istemişti.

"Bir şey ikram etmeyeceksiniz sanırım." diye mırıldandıp az önceki hareketimi unutturmak için etrafa göz gezdirdim. Dikkatlerini bir şekilde başka yerlere çekmeliydim.

"Üç kişi olacağınızı söylemiştin." dedi Jungkook eli çıplak bacağımda gezinirken, oldukça yakındık ve parmakları dizimin biraz daha üstündeydi. Tepki vermemeye çalışarak arada ona bakıyordum. Gözleri etrafta geziniyordu, konuşurken karşısında oturan adamlara bakıyordu ve genel olarak bakışları benim üzerimdeydi.

Başıma, karşımdaki adamlara her bakışımda bir ağrı saplanıyordu ve fark edilemeyecek gibi değildi, Jaebum'un gözüne çarpmıştım. Dudakları aralandığında üzerimde gezinen bakışlarını Jungkook'a yöneltti.

"Sanırım bir sorun var." ardından bana döndü. "Küçük hanım iyi misiniz?"

"Benden on yaş yaşlıymış gibi konuşuyorsun." diye mırıldandım gözlerimi kırpmamaya çalışarak.

"Rosie?" belimden bacağıma inen eli bu sefer dirseğimi tutuyordu. Yavaş bir şekilde beni kendine döndürdü.

"Yukarda boş odalarımız var," dediğinde Jinyoung'un sesini ilk defa duyduğumdan ona dönmemek için büyük bir iç savaş vermiştim.

"Gidebilir miyiz?" diye mırıldandım gözlerimi onunkilerle buluştururken. Sorun olup olmadığını anlamak istercesine gözleri yüzümde bir süre gezindikten sonra kürkümü alıp omuzlarıma bıraktı ve ayağa kalkıp beni de yavaşça kaldırdı. Eli bu sefer beni daha sıkı tutuyordu. Gözlerimi açık tutmak çok zordu, özellikle bu koku yanımdayken.

"Kısa zamanda bir görüşme ayarlarım." dediğinde bu cümleden sonrasını duyamamıştım. Başımı omzuna gömüp ondan destek alırken seri ama dikkatli bir şekilde yürüyerek bardan çıktık. Büyük jeepin arka kapısını açıp beni bindirdikten sonra öne geçip arabayı çalıştırmıştı. Algılarım fazla iyi çalışmadığından neden bunu yaptığını soramamıştım. Araba bana göre kısa bir süre içinde durduğunda diğer taraftaki kapı açılmıştı ve kaslı kolları beni kucağına almıştı, gözlerim kapalıydı. Kollarım aramızda kalırken başımı sıcak boynuna yaslayıp uykuma devam ettim.

Şimdi beraber arka koltuktaydık.

Bir şeyler mırıldandığını duydum, belki de telefonla konuşuyordu.

Gözlerim bu sefer tamamen açıldığında yavaşça omuzlarından tutunarak kendimi geri çekip yüzüne baktım ve gözlerinin kapalı olduğunu gördüm, elleri belimi sıkıca tutuyordu. Uyurken fazla masum gözüküyordu veya uyanıkken fazla dikkatliydi, bilmiyordum. Gözleri hep bir şeyin iç yüzünü görmek istercesine dikkatli bakardı ve bu hareketinden rahatsız olmamak elde değildi. Ama bunu hiçbir zaman ona hissetirmemeye çalışmıştım, bu yanımı herkesten gizlemek zor oluyordu. Utangaçtım ama kalabalık ortamlarda böyle davranmıyordum. Kendim için aldığım bir önlemdi.

Dilimle dudaklarımı ıslattıktan sonra fazla kıpırdanmamaya çalışarak ona biraz daha yaklaştım. Dudakları birkaç santim uzağımdaydı ve ben gözlerimi kapalı olan gözlerinden çekemiyordum, uzun saçlarının birkaç tutamı gözlerine inmişti ve sağ kulağında siyah bir küpe sallanıyordu.

"Şuan güvende miyim?" diye mırıldandığında gözlerim aralanan dudaklarına inip tekrar gözlerine çıktı.

Tanrım, o gerçekten çok güzeldi.

"Hayır." diye mırıldanıp parmaklarımla gözlerine uzanan saçlarını çektim.

Dürüstlüğüme şaşırmış gibi durmuyordu bu yüzden serseri gibi gülüp kıpırdandı.

"Jaebum'u geçen senin barında gördüm," diye başladım. Bunları ona açıklamam gerekiyordu, yanında gitme sebebim buydu. "Seninle lavaboda konuşmadan hemen önceydi, bakışlarını hissetmiştim."

Bir süre sessiz kaldı. "Jinyoung'u nereden tanıyorsun?"

"Çoğu barda gördüm, kızlara düşkün bir herif." diye mırıldandım.

"Jaebum'u yalnızca bir kere mi gördün?"

Onu onayladığımda dudakları tekrar aralarındı ama vazgeçip bir şey demeden tekrar birbirine bastırdı.

"Ne diyecektin?"

"Baş ağrıların yine artacak," diye mırıldandı. İkimizde bu sessizliğin içinde sessizce konuşuyorduk. Nerede olduğumuzu bile bilmiyordum. "Sana o gün içkiyi kimin verdiğini hatırlıyor musun?"

"Bir kadındı, sarı küt saçları vardı ve yüzünü görememiştim, masaya içkileri bırakıp gitmişti."

"Sonra hiç gördün mü o kadını?"

"Bar kısmında dikiliyordu, oturduğumuz masa oraya yakındı ve birkaç kez bize baktığını hatırlıyorum."

Bunu son zamanlarda hatırlamıştım ve parçalar birleşmediği için düşünmeyi kesmiştim. Kaşları çatıldığında bir şey soracak gibi oldu ama yine susup beni boynuna çekti.

"Bu sefer ben uyuyacağım."

Pekala.

thin white liesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin