1.5

1.6K 132 8
                                    

🩸

jeon jungkook

Bir şeyler yapmak zorundaydım. Öyle bir şey yapmalıydım ki bunu yapan her kimse yaptığına pişman olmalıydı. Düşünme, düşünme. Başımı hafifçe sallayarak önüme gelen saçları geriye ittirip kum torbasını yumruklamaya devam ettim.

Yalnızca bir dakika düşünmeyi kes.

Sinirle soluklandım.

"Sikeyim," derin bir nefesin ardından aynı hızla yumruklarıma devam ettim. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama gözlerim arkadaki siyah saate kaydığında yediyi geçtiğini görüp duraksadım. Parmaklarıma sarılı bantları çıkarttıktan sonra telefonumu alıp Yeonjun'u aradığımda birkaç saniye içinde açmıştı.

"Kamera kayıtları elimde, giriş kayıtlarında tanımadığımız iki isim var," tuş seslerinin ardından konuşmaya devam etti. "Kayıtlarda garip bir şey gözükmüyor muhtemelen içerden biriyle anlaştılar. İsimleri sana atarım."

"Bekliyorum, sağ ol." telefonu aynı yerine bıraktıktan sonra odamdaki banyoya girip kısa bir duşun ardından siyah sweatshirtlerimden biriyle aynı renk pantolonu üzerime geçirdim. Şirkete geçecektim ama oraya giderken hiç takım elbise giymemiştim, genel olarak en fazla iki kere giymiş olabilirdim.

Saçmalıyordum.

Düşüncelerimin arasında boğulmak son birkaç aydır yaptığım tek işti. Oturma odasıyla bitişik mutfağa geçtiğimde kaynayan suyla sert bir kahve yaparak camın önüne geçtim. Buradan onun dairesini görebiliyordum.

Onu izliyordum.

Perdeleri aralanmıştı, uyanmış olmalıydı. Yaz aylarında alışkın olduğundan camlarının hepsini açıp evin içinde gezinirdi. Bakışlarımı balkonuna çevirdiğimde onu görmeyi beklememiştim. Üstündeki kalın hırkaya sarılmıştı ve elinde kupası vardı. Bir süre o sitenin parkını izlerken ben onu izledim. Çıkmam gereken saat gelince elimdeki bardağı mutfağı bırakıp almam gerekenleri aldıktan sonra otoparka indim.

Az kalmıştı.

O uyuşturucuyu kimin o bardağa koyduğunu bulmama ve amacını öğrenmeme çok az kalmıştı.

Geç bile kalmıştım.

Onsuz iyi hissetmiyordum ve etrafımdaki ilişkilerim bok gibi bir hale dönmüştü. Agresif davranıyordum ve kimse hala siktiri çekmemişti. Ben olsam benim gibi bir herifle bir dakika zaman kaybetmezdim.

Yarım saat içinde şirkete geldiğimde arabayı otoparka bırakıp asansörle en üst kata çıktım. Onun barında olduğu için önce Jisoo'yla konuşmam lazımdı. Odasının önüne geldiğimde sekreterinin masasından kalkmasını boş gözlerle izledim. Bu saatte kimseyle görüşmeleri olmadığından genç kadına bir şey demeden kapıyı bir kez tıklatıp direkt içeri girdim.

"Seni bekliyordum."

"Geleceğimi biliyor muydun?" diye mırıldandım geniş koltuğa oturup.

Dört aydır hiçbir bok yapamamıştım.

"Yeonjun haber verdi, tahmin edebildim." diye mırıldandı önündeki kağıtlara göz gezdirirken. Elbette.

"Park Jinyoung ve Jung Jaehyun. Tanımadığım iki isim." dedikten sonra iki kağıdı bana uzattı. Baktığımda fotoğrafları ve birkaç cümle bir şeyler yazdığını gördüm ama okumadım.

"Jinyoung'ı tanıyorum," diye mırıldandım dirseklerimi bacaklarıma yaslarken. Bu piçi çok iyi tanıyordum, İtalya'daki uyuşturucu bataklığını ve abisinin her türlü boku yaptığını da biliyordum.

Bildiğim halde hiçbir sik yapamamıştım.

"Abisi Jaebum, uyuşturucunun kaynağı o olabilir."

"Kaynak o diyelim," dedikten sonra ayağa kalktığında gerginliğini hissedebiliyordum. Ondan daha gergin ve sinirli olan ben ise bir yerleri yumruklamamak için kendimi sıkıyordum.  "Neden Chaeyoung?"

"Bilmiyorum." sinirle tısladım. "Ama öğreneceğim."

Sonra öldüresiye döveceğim.

Kapıyı açıldığında ikimizde oraya döndük. Jennie yavaş adımlarla içeri yürürken beni görüp duraksamıştı. Aklıma gelen fikrin bir kısmını onlarla paylaşmam gerekiyordu.

"Kayıtlarda içkiyi Chaeyoung'a veren kim gözükmüyor, kör noktada. İki kişiden şüpheleniyoruz, eğer o ikisini Chaeyoung'a gösterirsek belki kimin verdiğini hatırlayabilir."

"Nasıl göstereceğiz?"

"Şirkette işlerinin biraz değiştiğini, toplantılara gitmen gerektiğini ve yanında mekanlarda tanınan birinin gitmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Hepimiz biliyoruz ki hafızasının bir kısmını unutmadan önce barlardan ayrılmıyordu."

Jisoo duraksadığında Jennie de bir süre düşünüp onaylamıştı.

"Ortamlardaki çoğu kişiyi tanıyor, onlarda Rosie'yi tanıyor. Yardımcı olacaksa bir şekilde ikna ederiz."

"Onu tanıyanlar bizi de biliyordu, öğrenirse ne olacak?"

"Bir şekilde onları bir süre engellemen gerek Jungkook, eninde sonunda öğrenecek."

Jisoo da hak vermişti. "Zaten öğrenmesi gerekiyor."

Bu şekilde başlayabilirdik.

"Barka alakalı bir şey lazım olursa Jaemin'i ara her konuda bilgiyi verir."

Tam çıkacakken Jennie'nin sesini duymamla adımlarım yavaşladı. "Kendini suçlama Jungkook."

Cevaplamadan elimdeki kağıtlarla odadan ayrıldım.

Aklından neler geçiyordu öğrenecektim.

Aynı katta oldukları için önce Taehyung'ın odasına girdim. Jaebum'u bulabilmek için yardım alabileceğim tek kişi şuan oydu.

"Uyuşturucunun kaynağı Jaebum." direkt söze girip kağıtları masanın üzerine koydum. "İçeriden biri içkiye kattı."

"O kişiye ulaştıranlar da bunlar sanırım." diye mırıldandı kağıtlara bakarak.

"Jaebum'u sen araştır, diğer ikisine ben bakacağım."

Başını sallayıp masanın arkasından ayrıldı.

"Buluşacağınız zaman belli mi, kimlerle konuşacaksınız?"

"Jaebum, Jinyoung ve Jaehyun olacak."

"Seni tanıyorlarsa sorun çıkar."

"Benim onları tanıdığımı ve kim olduğumu tam olarak bilmiyorlar, sorun çıkmaz."

Beni onaylayarak kağıtlarına döndüğünde bir şey demeden yanından çıktım ve şirketten ayrılıp eve gittim. Birkaç saat süren araştırma ve aramalar sonucunda bu akşam ikisinin de aynı yerde olacağını öğrenmiştim.

Güzel.

thin white liesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin