1.9

1.3K 104 38
                                    

🩸

14 Ocak
18.10

Çok fazla rüya görmezdim ama rüyaların bir anlamları olduğunu düşünüyor ve o anlamlara inanıyordum.

Bu rüya mıydı yoksa yine aniden aklıma gelen o anılardan birisi miydi bilmiyordum ama yine zihnimi bulandırmaya yetmişti. Sabah kalktığımdan beri düşünüyordum ve duştan çıkarken kafam dağınık olduğu için az kalsın yeri boylayacaktım.

Saat 6'ya gelmeden bir şeyler atıştırmış ve duşa girmiştim. Şimdiyse dolabın karşısında ne giyebileceğime bakınıyordum. Tanıdığım ortamlarsa eğer her zamanki gibi giyinebilirdim.

Hayır.

Bu sefer farklı olmalıydı. Dikkat çekeceğimizin farkındaydım ve bu sefer farklı giyinmeliydim. Siyah kalın askılı üstle aynı renk şortu üzerime denedim, aynı renk kemerle uydurup dolaptan açık kahverengi kürkümü yatağın üzerine attım. Saçlarımı kurutup dalgalandırdım ve koyu renk rujumla makyajımı tamamladığımda hazırdım. Ocak ayının başlarındaydık ve hava kar yağdığı için donduracak kadar soğuk değildi ama ben bu halde donabilirdim. Dizlerimi geçen topuklu botlarımı giydiğimde bacaklarımın bir kısmının kapanmasına sevinerek çantamın içine lazım olabileceğini düşündüğüm birkaç eşyamla evden ayrıldım. Saat 7'ye geliyordu ve öğlen attığı mesajda, hazır olduğumda otoparkta buluşabileceğimizi söylemişti.

Sabah parça parça hatırladığım rüya ise tüm gün düşündüğüm tek şeydi. Bir arabanın ön koltuğunda uyuyordum ve biri beni taşıyordu, anlamadığım şeyler söylüyordu ve ben cevap veriyordum. Sonra bir yere yatırılıyordum ve biri yanıma yatıyordu, bana sarılıyordu. Ve bundan gerisini asla hatırlayamamıştım.

Asansörün durduğunu ve kapıların açıldığını son anda fark edip kapının kapanacağı an asansörden indim ve dün gece arabayı bıraktığı yere yürüdüm. Genelde aynı yere park ederlerdi ve iki binanın otoparkı aynıydı. Üşüyen ellerimi kürkün cebine sokup ilerlemeye devam ettim. Düşündüğüm gibi orada dikiliyordu ve kafasını kaldırıp beni görünce elindeki telefon yere düştü.

Tabii, şaşırmış olabilirdi. Başka ne olacaktı?

Eğilip telefonu yerden aldı ve doğrulduğunda tekrar göz göze geldik, her zamanki gibi siyah bir boğazlı kazak, deri ceket, pantolon ve bottan oluşan takımını giymişti. Sweatshirt bazen kazak oluyordu ve bugün o sayılı günlerden olmalıydı. Aramızda birkaç adımlık mesafe vardı.

Boğazını temizleyip telefonunu cebine attı ve birkaç adım geriledi. "Gidelim mi?"

Ah, bir şeyler söylemesini beklemiştim.

"Tabii," diye mırıldandım bozulduğumu belli etmeyerek.

Arabanın kapısını açıp geçmem için beklerken onu bekletmeyerek yanından geçtim ve kapımı kapatırken kendi kendine mırldandığını duydum.

Şu koku nereden geliyordu?

Gerçekten herhangi bir şampuan markası falansa evime depolamak istiyordum.

"Sikeyim,"

"Ne?" diye mırıldandım.

Tamam, açıkçası hareketleri yüzünden biraz gerilmiştim. "Jungkook," diye mırıldandım tekrar.

Bana döndüğünde sonunda sakin halini gördüm. " Bir şey mi var?"

"Seni oraya götürmek istemiyorum."

thin white liesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin