2.4

1.3K 105 28
                                    


Hava yağmurluydu.

Evinde birkaç günü beraber geçirmiştik ve şimdi bu olayları tamamen bitirmek için Seul'e dönmüş birkaç saat sonra da beraber bara geçmek için evden çıkmıştık. Akşam olmuştu ve arkada yabancı bir parça kısıkça çalıyordu, o yola odaklanmışken koltukta yan dönmüş onu izliyordum. Önceden nasıl bir çift olduğumuzu çok merak ettiğimi ona söylediğimde bir şeyler gevelemişti ama istediğim cevap bu değildi.

Soojin'le birkaç işim vardı, o bunu bilmese de Jisoo'nun barına gitmek için ikna etmiştim ve tam kadro orada olacaktık. Barın bodrum katındaki boş oda onunla konuşmak için yeterliydi. Bakışları kısa bir an bana döndüğünde dikkatini dağıtmasına izin vermeyerek yüzünü yola çevirdim.

"Birkaç işim var," diye mırıldandı barın olduğu caddeye girerken.

"Nerede?" diye mırıldanarak dalgalandırdığım saçlarımı düzelttim.

"Yan taraftaki depoda," dediğinde araba barın önünde durmuştu. Bakışlarını bahsettiği yerden çekip üzerime dikti.

"Nasıl bir iş bu?" diye sorduğumda omuzlarını silkip arabadan indi. Aslında biz ortalıkta yokken onun da ortalıkta olmaması iyi olabilirdi. Peşinden arabadan inip kapıyı ardımdan kapattığımda arkamda olduğunu bildiğim için ona dönüp sırtımı arabaya yasladım. Yüzünde tam bir serseri gülüşü vardı. Dudakları hafifçe kıvrılmıştı ve gözleri kısık bakıyordu.

Bugün aynı giyinmiştik, hava soğuk olduğundan etekleri ve şortları direkt eleyip siyah kot pantolonumla aynı renk sweatshirt giymiştim. Üzerimde onun ceketlerinden biri vardı. Tek renkli şey başımdaki kırmızı renkli bere ve aynı tonlardaki mat rujumdu. Jungkook tamamen simsiyahtı. Topuklu botlarım  sayesine neredeyse aynı boydaydık.

"Neler karıştırdığını anlatacaksın." diye mırıldandıp yanından geçerken omuzlarınız birbirine sürmüştü. Karnımdaki baskı kendini bu temasla belli ederken ellerimi cebime soktum.

"Sende," diye mırıldanıp geri geri giderek arkasını döndü.

Siktir oradan.

Bunu nereden öğrenmişti?

Dudaklarımı ısırarak arkama döndüğümde kapıdan içeri girip kimseye görünmeden aşağıya indim. Siyah çelik kapıyı ittirdiğimde kızların burada olduğunu ve Soojin'in odanın ortasındaki sandalyede oturduğunu gördüğümde dudaklarım kıvrıldı. Hepsi bana dönerken kimseye bakmadan Soojin'in karşısındaki masaya çıkıp bağdaş kurdum.

"Selam." diye mırıldandım sarı saçlarımı geri ittirerek, başımı suratını görmek için hafifçe eğmiştim. Jisoo ve Jennie sol taraftaki duvara yaslanmışken, Lisa sağ taraftaki sandalyenin birine ters bir şekilde oturmuş sırıtıyordu.

"Nesiniz siz, mafya mı?" diye konuştu alayla. Elleri falan bağlı değildi, sadece öylece oturuyordu.

"Karıştırdığın bokları öğrendik." diye konuştu Jennie yanıma gelerek. Ellerini göğsünde birleştirip kalçasını masaya yasladı.

"Ne boku karıştırmışım?" diye sordu.

"At boku." diye mırıldandı Lisa gözlerini devirirken. Söylediğine gülüp dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim.

"Bu kadar ucuz olamazsın," diye mırıldandım sesime acıma tonlarını serpiştirerek. "Seni istemeyen, sevmeyen bir adam için bu kadar aptalca şeyi yapmış olamazsın. Kendine saygın yok mu senin?"

Güldü.

Hatta gülmeyi bırakıp kahkaha atmaya başladı.

Ayağa kalkıp suratına yapıştırmamak için ellerimi birbirine bastırıp parmaklarımı sıkmaya başladım.

thin white liesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin