2

94 19 0
                                    

Wooyoung'ın onların ekibine katılmasından bu yana bir hafta gibi bir süreç geçmişti. Bu süreç içerisinde neredeyse her okul çıkışı Wooyoungların evine gidip bahçelerindeki kriket oynamışlardı.

Wooyoung şu an bulunduğu durumdan hiç şikayetçi değildi. Mutluydu, kimse ona karışmıyor rahatsız etmiyordu. Kafeterya sırasında itilmiyor yada ders sırasında kafasının üstünden kağıt uçaklar atılmıyordu.

O gün öğle arasında Wooyoung eskiden yaptığı gibi okul gazetesiyle ilgilenen Minhyung'ın yanına gitti. Minhyung ona haftada bir anket verir ve öğrencilere sormasını isterdi. Böylece gazete için malzeme çıkıyordu.

Wooyoung eline dosyasını alıp gezmeye başlayacakken Seonghwa'da yanına geldi ve bir tane dosya da o aldı. "Öyle herkese sormak yok, biliyorsun."

Wooyoung kafasını salladı. "Nasıl yani?"

Seonghwa sağ eliyle az ilerisini gösterdi. Kafeteryanın en aşağı kısmında bulunan gözlüklü inek takımını. "Onlara sormuyoruz."

Wooyoung karşı çıktı. "Ama onlar da buranın öğrencisi değil mi? Onlara da sormamız gerekir."

Seonghwa cam kenarındaki zengin çocuklarına ilerlerken söyledi. "Oradan iyilik meleği gibi mi duruyorum? Ah, lütfen. Onlarla muhatap bile olmak istemiyorum."

Wooyoung karşı çıkmadı ve arkasından ilerledi. Seonghwa çoktan konuya girmişti bile. "Size bir soru soracağız. Anket için. Saçma olabilir ama cevap istiyorum." Herkesten onaylayan sesler gelince kalemini düzeltti ve soruyu okudu. "Diyelim size 25 milyon dolar verildi. Ama yarın Dünya uzaylılar tarafından istila edilecek. O parayı ne yapardınız?"

Wooyoung sorunun saçmalığıyla sırıttı. Her hafta en saçma hangi soruyu sorsak diye düşünüyorlar sanki. Çocuklardan kolundaki saat bir kilometre öteden belli olan konuştu. "Bir sürü güzel kızı toplar ve büyük bir yat partisi verirdim. Uzaylılar da katılırdı belki. O kadar güzel bir parti." Son kısmında karşısındaki kıza göz kırptı. Kız suratını ekşitti ve Seonghwa'ya döndü. "Tüm paramı yetimhanelere verirdim. Son günlerini mutlu geçirsinler hiç değilse."

Grubun geri kalanı da söyledikten sonra Seonghwa ve Wooyoung cevapları not aldı. "Ben şu taraftaki kızlara sormaya gidiyorum. Sen de şu yeni çocuğa sor."

Wooyoung arkasını döndü. Kapının arka kısmında köşede kalan masada tek başına oturan çocuğu gördü. Üzerinde siyah uzun bir ceket vardı ve çok havalı gözüküyordu. Wooyoung yanına doğru ilerlerken gülümsedi, ilgisini çekmişti. Çocuk ona yaklaşan sarışını görünce sırıttı ve yanına gelene kadar ona dikkatle baktı.

"Merhaba, sana saçma bir soru sormaya geldim." Wooyoung gülümseyerek söyledi. "Saçma soru yoktur." Çocuk da onun gibi gülümseyerek cevapladı. Wooyoung başını salladı ve sordu. "Pekala soruyorum o zaman. Diyelim sana 25 milyon dolar verildi. Ama yarın Dünya uzaylılar tarafından istila edilecek. O parayı ne yapardın?"

Çocuk bu sefer minik bir kahkaha atıp başını yemeğine indirdi. "Bu cidden saçma bir soruymuş."

Wooyoung'ın gözlerinin içine bakarak cevapladı. "Tüm parayla kendime bir sığınak yapardım. Böylece uzaylılar beni bulamazdı." Wooyoung bu cevaba güldü. Çocuk gülerek konuştu. "Öyle soruya böyle cevap."

"Bu arada ben Choi San, sanırım sen de Seonghwa'nın arkadaşısın."

İşaret parmağıyla onları birkaç masa öteden izleyenleri  gösterdi. Wooyoung o tarafa baktı ve San'a döndü. Elini uzattı sıkmak için. "Aslında tam olarak sayılmaz. Wooyoung, Park Wooyoung."

San, onun elini tuttu ve gülümsedi. "Anladım sanırım."

Seonghwa'nın seslenmesi ile San'ın etkisinden çıktı ve o tarafa döndü. Seonghwa eliyle ona gelmesi için el işareti yapıyordu. San'a döndü. "Benim gitmem gerekiyor galiba."

𝐒𝐞𝐯𝐞𝐧𝐭𝐞𝐞𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin