4

65 14 1
                                    

Wooyoung olanlardan sonra nereye gideceğini bilmiyordu. Eve gitmek istemiyordu. Çayırkeyif, yeni kusmuş berbat haliyle ailesinin yanına gitmek istemezdi.

Pazartesiye kadar zamanı vardı. Seonghwa o bölgede tanınan biriydi ve elleri her yere uzanırdı. Eğer gerçekten birinin hayatını karartmak isterse bunu oldukça rahat bir şekilde yapabilirdi. Wooyoung, Hongjoong'un yanına gitmeyi düşündü. Sonra aklına onu öylece bırakıp gruba katılması gelince ise vazgeçti. Daha sonrasında onunla neredeyse hiç konuşmamıştı. Gruptan atıldığı gibi yanına giderse bunun yüzsüzlük olacağını biliyordu. Hongjoong bunu umursamazdı ama o kendini kötü hissederdi. O yüzden etrafta biraz daha dolandı.

Köşebaşında San'ı görünce onun yanına ilerledi. San evine girmek için anahtarı çeviriyordu. Yanına gelen genci farkedince ona döndü. Biraz süzdükten sonra konuştu "Selam. Parti iyi geçmedi galiba."

Wooyoung başını yerden kaldırmadan salladı. Daha geçen gün tanıştığı birinin yanına neden gittiğini bilmiyordu. Güvenilir değildi, sadece biraz hoşlanmıştı ondan o kadar. Hoşlandığı çocuğun karşısına da bu halde çıkmayı istemezdi. Olan olmuştu ama.

San ile beraber içeri girdiler. San üzerindeki kahve paltoyu koltuğun kenarına koydu ve bir odaya girdi. Wooyoung ne yapacağını bilemez bir halde kapının önünde üzerinde çilek desenli çoraplarıyla bekliyordu. San içeriden elinde siyah bir gömlek ve mavi bir pantolonla çıktı. "Üzerine kustuğun kıyafetlerden kurtulman en iyisi. İstersen duş da alabilirsin."

Wooyoung titreyen elleriyle kıyafetleri aldı. Utanmıştı. Şimdiye kadar evine gittiği tek yabancı Hongjoong'du ve onun evinde de asla duş almamıştı. Bu düşünce onu rahatsız etti. "Kıyafetler için teşekkür ederim. Duş içinse teklif için sağol ama tuhaf olur."

San onu anladığını belirten bir baş sallaması verdi." Banyoda giyinebilirsin. Evde kimse yok. Gel sana göstereyim." Wooyoung sakince San'ın peşinden gitti. Kimi kandırıyoruz? Midesi tekrar kusacakmış gibi kasılmaya başlamıştı bile.

San oturma odasında olacağını söyleyip gittikten sonra banyoya girdi ve kapıyı kilitledi. Üzerini değiştirdikten sonra aynadan kendine baktı. Az öncekinden daha iyi gözüküyordu. Yüzünü bir kez daha yıkadı ve saçlarını ıslattı. Derin bir nefes alıp banyodan çıktı. San tekli koltukta uzanmış televizyon izliyordu. Ayaklarından biri koltuktan sarkıyordu.

Wooyoung elini gömleğe sürdü. "Tekrar teşekkür ederim."

San oturuşunu düzeltti. Saçlarıyla oynadı. "Film izlemek ister misin?"

Wooyoung hafif bir tebessümle ve içten bir memnuniyetle kabul etti. San'ın oturduğu koltuğun yanında bulunan sofaya oturdu. San ilerledi ve televizyonun altındaki kutuyu çıkardı. "Ne tarz tercih edersin? Bu gece misafirimsin ve senin istediğin bir film olmasını isterim."

Wooyoung biraz düşündü. Kafasını tavana çevirdi. "Animasyon varsa çok güzel olurdu. Çocukça gelebilir ama... Eğer uymazsa aksiyon da izleyebiliriz."

San güldü ve bir film kasedi çıkarıp taktı. "Misafir sensin ve asla kimsenin zevkine laf etmem." Ayağa kalktı ve Wooyoung'a döndü."Ben birkaç atıştırmalık getireyim."

O odadan çıkınca Wooyoung dizlerinin üzerine koyduğu ellerine baktı. Ne yapmalıydı? Buraya geldiğinden beri bu konuyu düşünmemişti ama Seonghwa konusunda bir şey yapmalıydı. Belki ona yalvarırsa onu affederdi? Eğer yalvaracaksa bunu yarın yapmalıydı. Sabah erkenden.

"Nereye daldın?" Wooyoung başını kaldırdı. Ağzında birkaç şey geveledi. San getirdiği atıştırmalıkları masaya bırakmış ve ağzına bir tane mısır atmıştı. "Eğer bir sorunun varsa yardım etmeyi denerim. Yabancıdan yardım istemek daha kolaydır." San kumandayı alıp koltuğa geri oturdu. Filmi başlattı ve mısır kaselerinden birini Wooyoung'ın önüne koydu. San filme odaklanmıştı ve Wooyoung'ın orada olduğunu unutmuş gibiydi. Wooyoung ise teklifini düşünüyordu. Belki ciddi olarak söylememişti bile ama yine de anlatma fikri hiç fena değildi.

𝐒𝐞𝐯𝐞𝐧𝐭𝐞𝐞𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin