Salondan yükselen sesler ilgimi çekmiş, tabletimi bir kenara bırakarak, odamdan ayrılmıştım. Merdivenleri dikkatli bir şekilde yarısına kadar indim ve merdiven basamağına oturarak, sesleri dinlemeye başladım. Annem ve babam ne zaman kavga etseler burada oturur, babamın anneme zarar vermemesi için içten bir şekilde Tanrıya yalvarırdım. Annemin büyük acılar çektiğine, çoğu zaman yediği darbeler yüzünden ağrıdan uyuyamayışlarına şahitlik etmiştim bir çok gece. Gürültülerin koptuğu, eşyaların kırılma sesinin yansıdığı dakikaların ardından kulak çınlatan bir patlama sesi inletmişti Alazade yalısını. Korkuyla yerimden kalktım ve yarım bıraktığım merdivenleri neredeyse koşar adımlarla indim. Salona girdiğimde başını ellerinin arasına almış, sessizce sayıklayan babama değdi bakışlarım. Annem neredeydi? Salona göz gezdirdiğim zaman kırmızı sıvıların arasında uzanan güzeller güzeli annem girdi bakış açıma. Melek gibi parlak yüzü solmuş, gözleri kapanmış bir şekilde yerde uzanıyordu. Korku dolu adımlarla anneme yaklaştım, yerde uzanan bedeninin hemen yanına çöktüm. Neden hareket etmiyordu? Bu adam anneme ne yapmıştı?"Anne?"
◇
"Anne!" nefes nefese doğruldum rahat edemediğim yatakta ve uykulu bakışlar ile tanımadığım bu odayı süzdüm. Sesimin tonunu kabusun etkisiyle ayarlayamadığım için kısa süre sonra gürültüyle odamın kapısı açılmış ve bakış açıma çatık kaşlarıyla beni süzen uykulu bir Alparslan girmişti. Kararsız adımlarla yatağıma yaklaştı ve yatağımın ucuna oturarak, bakışlarını yüzümde dolaştırdı.
"İyi misin Mehir?" usulca başımı olumlu anlamda salladım. Kabus gördüm diyemeyecek kadar çekiniyor, hatta onunla konuşuyor olmak bana kendimi suçlu hissettiriyordu. Sanki onun kardeşi babamın değil de benim yüzümden ölmüş gibi hissediyordum. Bakışlarımı Alparslanın yüzünden ayırdım ve elimi izlemeye başladım. Kısa süre sonra iri parmaklar bileğime dolanmış ve pijamamın açıkta bıraktığı yaraların üzerinde gezinmişti. Bileğimde kesikler vardı. Babamın bir gece yarısı geçirdiği sinir krizinin izleriydi her biri.
"Bunu sen mi yaptın?" çatık kaşlarına kaydı bakışlarım. Başımı olumsuz anlamda salladığımda bileğimi serbest bırakmıştı.
"O adamı öldürmek için sebeplerim artıyor"
Bakışlarımı yeniden sert hatlarla süslenmiş güzel yüzüne çevirdim. Ben babamın işinden dolayı bu çevrenin içine doğmuş, bu çevrenin koruması altında büyütülmüştüm. Fakat şunu rahatlıkla dile getirebilirdim ki, karşımda oturan bu adam benim gördüğüm adamlara bile toz yuttururdu. Karşımda bahsi geçen adamın babam olması ilgimi bile çekmemişti. Katil bir insanla aynı kanı taşımak bile midemi bulandırıyordu. O adamın üzerine çoktan günah lekeleri yapışmış, annemin kanı bulaşmıştı. Annem ölmeden önce de bir baba rolü yoktu hayatımda, öldüken sonraysa tamamen silinmişti. Artık birer mahkum ve mahkumu esir tutan katil rollerini üstlenmiştik senelerce. Bakışlarımı ellerime indirdim. Alparslanın bakışlarını üzerimde hissetsem bile başımı kaldırmadım.
"Ben birazdan hazırlanıp çıkacağım, aşağıya inip kahvaltı etmeyi unutma." başımı olumlu anlamda salladım. Alparslan biraz bekledikten sonra yatağımdan kalkmış ve odamdan çıkmıştı. Kahvaltı edesim, hatta bu odadan dışarıya adım atasım yoktu. Kendimi babam kadar suçlu hissetmeme engel olamıyordum. Bu evde kendi evimdeymişim gibi rahat davranamazdım. Benim babam bu adamın kardeşine kıymışken, ben hiçbir şey yaşanmamış gibi yapamazdım. Suçlu olmasam bile suçu olanın kızıydım ben. Bunu ne kadar inkar edip, o adamı babam olmaktan reddetsem bile bunlar gerçeklerdi işte. Ne yazık ki, ben Altay Alazadenin tek kızıydım. Bu ağır görevi omuzlanacak tek çocuğuydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Tutkusu
JugendliteraturKüçük bir Kelebek doğru zamanda ve doğru yerde kanatlarını çırparsa, dünyanın diğer bir ucunda büyük bir fırtınaya neden olabilirmiş. 🦋 Benim babamın ellerine onun kardeşinin dökülen kanları bulaşmıştı masalımız başlamadan hemen önce. Bu hikaye da...